~~OLMAK, YA DA, OLMAMAK!
PKK’nın siyasi uzantısının eş Başkanı, Selahattin Demirtaş’ın ‘’Kürdistan bölgesinde asayişi PKK sağlıyor, inanmayan varsa, gelsin göstereyim.’’
Şeklide ki, beyanatının arkasından, Bölücü başlarından Karayılan’ın da, ‘’Bundan sonra bölgede tutuklamalara başlayacağız.’’ Açıklamaları ve buna da, bazı yerlerde teşebbüs etmeleri, İhanet Sürecinde, Doğu ve Güneydoğu’da, kamu Düzeninin Pkk ve uzantılarına devredildiğinin, bu sürecin taraflarından biri olan, teröristlerce, ilan edilmesidir.

Fakat bu durum, önümüzde seçim olduğundan, İhanet Süreci’nin diğer tarafı, AKP tarafından, açıkça dile getirilememektedir.
Ancak birilerine mesaj vermek için, ‘’Devlet Bahçeli Tunceli’ye gidemez ve Ankara’da söylediklerini söyleyemez.’’ İfadesi aslında, Devlet Bey’in şahsında, bütün Türk Milliyetçilerine karşı yapılan, bir resttir!
Söylenmek istenilen aslında, ‘’Oraları Kürdistandır ve bu bölgenin Kamu
Düzenini de, PKK ve uzantıları sağlar..’’ ifadesinden başka bir şey değildir.
Bu çerçeveden bakıldığında,‘’Oralara gidemezsiniz ve bu sözleri söyleyemezsiniz.’’ sözünün muhatabı aslında sadece, Devlet Bey ve Ülkücüler değil, şu an, AKP ve CHP içerisinde mevcut ve kendilerini ‘’Türk Milliyetçisi’’ olarak tanımlayan herkesedir !
Bu rest aslında, Türk’ün Yurdunda Türk’e Türk-İslam düşmanları ve yerli işbirlikçilerinin, ne kadar azdıklarının ve cesaretlendiklerinin, açık bir göstergesidir…
Evet! Devlet Bey ve refakatindeki Ülkücülerin, Türklüğe yapılan bu meydan okumanın karşısında, duyarsız olmaları tabi ki beklenemezdi. Çünkü olay ve getirilmek istenilen nokta, siyasi partilerin mücadelesinden çok,Türklüğün Anadolu’da var olmak veya, yok olmak tercihlerinden birini seçmekti…
Tunceli’de kılınan Cuma aslında, Malazgirt’te kılınan Alparslan ve Bozkurtları’nın kıldığı Cumadan farklı değildi…
Birisi Anadolu'yu Türkleştiren, diğeri de, Anadolu’nun halâ Türk olduğunu ilan eden bir Cuma idi..
Bu anlattıklarımız ışığında, Ana Muhalefet Partisinin, hem de Atatürk’ün Partisi diye, övünmelerine rağmen, Diyarbakır ziyareti ve orada söyledikleri, durumun ne kadar vahim olduğunun, bütün Türk Milliyetçileri tarafından anlaşılması açısından, manidar buluyorum…
’’ Aslında, çözüm süreci ile ilgili bizim, daha cazip önerilerimiz vardı ama,
kendimizi sizlere anlatamadık, sizlerden özür diliyorum…’’ mealinde söylenen sözler, İhanet Sürecinde, bizim daha haince düşüncelerimiz vardı, bu konuda biz, AKP den geri kalmazdık” demek değilse, nedir?

Artık kendilerini ”değişik Ülkücüler” şeklide tarif eden ve her zaman Devlet Bey ve ekibini tartışma yapan zevatlara, yaşadığımız bu vahim durumlarda, Lider ve Teşkilatı tartışmayı bırakın da, canla, başla Davamız için çalışın, bir olun falan demeyeceğim…
Bu saatten sonra, Lider ve Teşkilatı tartışmak, artık bana göre, ihanete eşdeğerdir…
Benim çağrım, şu an çeşitli siyasi görüşlerde olan ve MHP dışındaki partilere oy veren kardeşlerimin, Devlet Bey ve MHP şahsiyetinde,
Türklüğe yapılan bu saldırı ve tehditler karşısında, bir an evvel, ait oldukları MHP çatısı altına girmelerini, bir Türk Milliyetçisi olarak,
rica ediyorum.
Ne Mutlu Türküm Diyene…
Tanrı Türkü Korusun ve Yüceltsin !
M.TUNÇ