PKK’nın silahları bırakma ve fesih kararı alacağı kongreyi muhtelif sebepler ileri sürerek sürekli ertelemesi akla bu sorunun gelmesine neden oluyor. Her ne kadar Kandil İran’a, PYD Amerika’ya yakın olsa da PKK’nın silah bırakmaması PYD’nin Suriye ordusuna entegre olmayı geciktirmesine hatta iptal etmesine yol açabilir.
Şunu baştan belirteyim, PKK’nın silah bırakmaktan vazgeçeceğine ve PYD’nin Suriye ordusuna katılmaktan vazgeçeceğine ihtimal vermiyorum. Ama akla gelen soruları sorgulamakta, cevaplandırmakta fayda var. Ankara, Terörsüz Türkiye sürecini başlatmadan önce bu alternatifleri değerlendirmiştir.
PKK önümüzdeki birkaç hafta içinde kongresini toplamazsa Türkiye, PKK’ya son tarih verdiği, sert bir açıklama yapar. O tarih bittiğinde hem Ankara hem de İmralı, Kandil’e değil PKK’lılara son tarih vererek silahlarını bırakarak Türk ordusuna teslim olmaları çağrısı yaparlar. Teslim olanlara çok iyi davranılır. Bu davetten sonra PKK bölünebilir, iç çatışmalar yaşayabilir. Bunlar olmasa bile PKK silahlı güç ve moral olarak zayıflar.
Bu süre dolduktan sonra Türkiye; Irak ve Barzani güçleriyle birlikte operasyon başlatır. Bu operasyon PKK tükenene kadar sürer. Tükenmekten kastım silahlı güçlerin yok derecesine düşmesi ve hayatta kalan elebaşlarının İran’a kaçmasıdır. Teröristler İran’da yeniden harekete geçecekleri konjonktürün oluşmasını beklerler.
Gelelim PYD’nin Suriye ordusuna katılmaması halinde nelerin olacağına. Bu durumda önce Barzaniler SDG yönetiminden çekilirler. PYD’ nin kontrol ettiği coğrafya Türkiye, Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ve Suriye tarafından kuşatılmış durumda. PYD şu an dünyaya Suriye üzerinden ulaşıyor. PYD anlaşmaya uymadığı anda ablukaya maruz kalır. Mal ve insan hareketleri hem karadan hem de havadan durdurulduğunda en fazla bir ayda iflas noktasına gelirler. Halk PYD’lileri kovalar.
‘’ABD, PYD’ye destek verir dolayısıyla havadan ambargo uygulanamaz’’ diyenler olabilir. ABD destek verecek olsaydı PYD asla Şam ile anlaşma imzalamazdı. ABD destek verecek olsaydı çekilmeye başlamaz ve terk ettiği üsleri orduya değil PYD’ye teslim ederdi. ABD, PYD’ye Şam’a eklemlenmesi şartıyla destek veriyor. Onu bir güç merkezi olarak muhafaza etmek istiyor. Zira sadece HTŞ’ye bağlı kalmak ve Suriye’yi Türkiye’ye teslim etmek istemiyor. İlerleyen günlerde Mazlum Kobani’yi cumhurbaşkanı yardımcısı olarak görebiliriz.
Diyelim ki hava ablukası kurulamadı ve PYD dayandı. Halk harekete geçmedi. Bu durumda PYD dört yönden de saldırıya maruz kalır. Türk ordusu, ÖSÖ ve HTŞ birliklerinin birlikte yürüteceği bu operasyon Şam’daki hükümetin daveti ve katılımıyla gerçekleşeceğinden meşruluğu konusunda hiçbir itiraz olamaz. Sizce ABD, PYD ile birlikte Türkiye’ye karşı savaşa girer mi?
Bütün bu yazdıklarımızdan sonra akıllara şu soru gelecektir: ‘’Madem elimiz bu kadar güçlü, o zaman neden sulh ile silahları bıraktırmaya çalışıyoruz? ‘’Neden saldırıp teröristleri bitirmiyoruz?’’ Suriye ile ilgili olarak ABD ile, belli başlı Batı ve Arap devletleriyle anlaşmamız böyle. PYD Türkiye’ye tehdit olmaktan çıkarılacak. Şam’a entegre olacak. Asla özerk bölge olmayacak. Bunlar sulh ile oluyorsa neden savaşalım, neden şehit verelim? Sorunu silah kullanmadan çözme opsiyonu tüketilmeden silaha başvurursak, dış güçleri karşımıza alırız.
Kaldı ki Suriye’deki durum Kandilden farklı. Kandildekiler terörist. Suriye’de beş milyon insanın yaşadığı bir bölgeyi terör örgütü ele geçirmiş. Başka iş imkanı olmamasını değerlendirerek gençleri asker yapmış. Üç milyonu Arap, bir buçuk milyonu Kürt ve yarım milyonu başta Türkmenler olmak üzere diğer etnik gruplardan oluşan ahalinin ne Türkiye ile ne Şam’la ne de Barzani ile bir sorunu yok. İddia ediyorum, bugün referandum yapılsa ezici çoğunluk Türkiye’ye katılmak ister.
PYD asla cepheye PKK’lı militanları sürmüyor. Bölge halkının zavallı çocuklarını sürüyor. Aileleri de evlatlarını korumak için cepheye gidiyor. Son operasyonda Münbiç’te ve özellikle Tişrin barajında bu sıkıntı yaşandı. Operasyon düzenlemek, halk ile Türkiye’nin arasına kan girmesi ve ilişkilerin yıllarca düzelmemek üzere bozulması demek. Suriye’de irtifa kaybetmemiz demek. Dolayısıyla mecbur kalınmadıkça askeri yola baş vurulmayacak.
Irak’taki durum Suriye’den farklı. Suriye ova olduğundan PYD dayanamaz. Şehirlerde sokak savaşları verir ve yenilir. Oysa Irak’ta teröristler çok sarp olan Kandil ve Gara dağlarında konuşlanmış durumdalar. Yıllardır buralarda yaşadıklarından coğrafyayı çok iyi biliyorlar. Yani Irak’ta düzenlenecek bir operasyon binlerce şehide mal olabilir. Diyarbakır anneleri olayın bir başka boyutu.
Konjonktür nedeniyle Türkiye’nin eli hiç olmadığı kadar güçlü. PKK ve PYD bir o kadar zayıf ve tabiri caizse köşeye sıkışmış durumda. Bu nedenle PKK silah bırakarak kendini fesih edecek ve PYD Suriye devletine eklemlenecek. Başka çareleri yok.
Sınırımızın Irak tarafında 8 ve Suriye tarafında 3 milyon Kürt yaşıyor. PKK militanlarının Suriye ve Irak’a yerleşmelerine izin verilmeyerek hem Kürt kardeşlerimizin ifsat edilme ihtimali ortadan kaldırılmalı hem de ‘’İleride yeniden silaha sarılırlar mı?’’ kuşkusu sıfırlanmalı. İnsanlar silah bıraktıklarında duygu, düşünce ve geçmişlerini de bırakmıyorlar, bırakamıyorlar.