NOT: Önceki iki yazımızda ki öngörülerimiz aynen gerçekleşti. ABD Kongresi F-16’lar konusunda sorun çıkarmadı, dolayısıyla F-16’ların teslimatı kesinleşti. Putin’in ziyareti ertelendi ki, bunun anlamı Türkiye ve Rusya henüz anlaşma sağlayamadı yani pazarlıklar sürüyor.                                                             

Türk ülkelerinin bütünleşmesi ancak ekonomik entegrasyonla mümkün olabilir. Tarihte bölünmüş birçok millet, birleşme ve bütünleşme girişiminde bulundu. Ekonomik  entegrasyonu sağlayamayan girişimler ve birlikler uzun ömürlü olamadı. Latin Amerika’da bağımsızlık savaşını kazanan efsanevi lider Bolivar’ın kurduğu Büyük Kolombiya Cumhuriyeti kısa sürede altı parçaya bölündü. Amerika’daki  on üç kolonin her biri, 1783 senesinde bağımsızlıklarını kazandıktan sonra  devlet gibi hareket ettiler. 

Ordu kurdular, para bastılar, vergi saldılar. Yurtdışında elçilikler açtılar. Ama üç yıl içinde ya iflas ettiler yada iflasın eşiğine geldiler. ABD’yi kurarak, kolonilerin ekonomik entegrasyonunu sağladılar. Avrupa’da sayıları sürekli değişen yüzlerce Alman devletçiği vardı. Bu devletçikler yaklaşık bin yıl boyunca ismi değişse de aynı imparatorluğa bağlıydılar. (Roma Germen, Avusturya ve Avusturya Macaristan İmparatorluğu) Aynı siyasi birliğin içindeydiler fakat ekonomik olarak birbirlerinden kopuktular. Bu nedenle birleşemediler, ortaya birleşik Almanya çıkaramadılar.

1839 senesinde, Frederik List’in yirmi yıllık gayretinden sonra  Prusya liderliğinde, Alman devletlerinin bir kısmı gümrük birliği kurdu. Birliğe üye olan devleçiklerin hızlı kalkınması diğer Alman devletlerini de birliğe katılmaya teşvik etti. 1871 senesinde, Avusturya dışında Alman birliği sağlanmıştı. Ekonomik entegrasyon sağlamayan siyasi birlikler sürekli olmuyor, dağılıyor. Siyasi entegrasyonu önceleyen birlik arayışları da başarılı olamıyor.

Arap Ligi, Afrika Birliği, BDT, GUAM ve BRİCS, siyaseti öncelediği için başarısız olan işbirliği örgütlerinden bir kaçı. Oysa ekonomiyi ana eksen alan NAFTA, ASEAN ve AB, üyeleri arasında entegrayonu sağlamakta son derece başarılı oldu. Ekonomik entegrasyon hedefleyen işbirlikleri siyasi birliktelik hedeflemeyebilir (NAFTA ve ASEAN gibi) ya da siyasi birlik tesisinde başarılı olamayabilir. (AB) Bu tecrübelerin ışığında, Türk milletinin göz bebeği, Türk Devletler Teşkilatı, ekonomik entegrasyonu öncelikli hedef olarak belirlemelidir.

Türk Dünyası geçtiğimiz otuz yılda ekonomik olarak entegre oldu diyemeyiz. Azerbaycan’ın 2023 rakamlarına baktığımızda, en çok ithalatı, Rusya, Türkiye ve Çin’den yapıyor. En çok ihracatı İtalya, Türkiye ve Rusya’ya yapıyor. Türkiye son yirmi yılda her zaman listenin üstlerinde yer almış. 2023 yılında dış ticaret hacmi, bir önceki seneye göre %31 artmış. Azerbaycan’ın en çok ticaret yaptığı on beş ülke listesinde başka  Türk devleti yok. Ama listede Gürcistan var. Gürcistan en çok Türkiye ve Azerbaycan ile ticaret yapıyor. Yani bu üç ülke için, entegrasyon sağlanıyor diyebiliriz.

Kazakistan’ın dış ticaret rakamlarına baktığımızda en çok ihracatı sırasıyla Çin, İtalya, Rusya, Hollanda, Özbekistan ve Türkiye’ye yapıyor. En çok ithalatı sırasıyla Rusya, Çin, Güney Kore, Almanya, ABD ve Türkiye’den yapıyor. Özbekistan, en çok ihracatı Çin, Rusya, Kazakistan, Türkiye ve Kırgızistan’a yapıyor. En çok ithalatı da Çin, Rusya, Kore, Kazakistan, Türkiye ve Almanya’dan yapıyor.

Türkmenistan, ihracatının %84’ünü Çin’e yapıyor. Çin’den sonra İran, Özbekistan, Azerbaycan, Türkiye ve Rusya en büyük ihracat pazarları. Türkmenistan, en çok alımı sırasıyla Türkiye, Rusya, Çin, Almanya ve Kazakistan’dan yapıyor. Kırgızistan en çok İngiltere, Kazakistan, Rusya, Özbekistan ve Türkiye’ye satış yaparken, Çin, Rusya, Kazakistan, Türkiye ve Özbekistan en çok alım yaptığı ülkeler. Tacikistan ise en çok ihracatı, Kazakistan, Türkiye ve Özbekistan’a yaparken, Rusya, Çin ve Kazakistan an çok ithalat yaptığı ülkeler. Bu bilgiler ışığında şu tespitleri yapabiliriz.

Rusya’nın Türk dünyasında ticari ağırlığı devam etmektedir. Türklerin majör ticari ortağı Çin’dir. Orta Asya ülkeleri kendi aralarında yüksek hacimlerde ticaret yapmaktadır. Azerbaycan, Orta Asya ülkelerinden kopuktur, Türkiye’yle entegrasyon seviyesi yüksektir. Türkiye’nin Orta Asya’yla ticaret hacmi iyidir. Fakat maalesef Rusya ile Çin’in gerisindedir. Ekonomik entegrasyon, Türk dünyası inşa etmek için olmazsa olmaz şarttır.

2023 itibariyle, Türkiye ve Azerbaycan hatta Gürcistan ekonomik olarak entegreler. Türkistan ülkeleri kendi arasında entegrasyon sağlamış durumda. Fakat Hazar’ın doğu yakası batı yakasından kopuk.  Ekonomik entegrasyon için yapılması gerekenler var. Bunlardan ilki Zangezur koridorunun kara ve demiryolu olarak faal hale getirilmesidir. Bu olduğunda Türk ülkeleri birbirlerine direk ulaşabilecek. Nakliye maliyeti ucuzlayacak. Ticaret kolaylaşacak. İran önce Zangezur Koridoruna karşı çıktı.

Koridoru engelleyemeyeceğini anlayınca strateji değiştirerek, koridor benim topraklarımdan geçsin demeye başladı. Bu yapılacak en yanlış iş olur. Zaten şu an Türkiye, İran üzerinden hem Azerbaycan’a hem de Orta Asya’ya ulaşabiliyor. Türkiye bu güzergahta sürekli engellemelere maruz kaldığı için Zangezur koridoru projesini geliştirdi. Bu aşamada İran’ın Zangezur Koridoruna güneyden kuzeye yapılacak bir yolla iştirak etmesi sağlanabilir. İran bu öneriyi kabul ederse, Güney Azerbaycan, Türk dünyasına entegre olur.

TDT üyeleri arasında Gümrük Birliği anlaşması yapılmalıdır. Bu yapıldığında, Türk ülkeleri birbirlerinin pazarlarında rekabet gücü kazanacak yani Türkler arasındaki ticaret hacmi artacak. AB, benzer imkanı Moldova, Gürcistan ve Ukrayna gibi ülkelere tanıdığından, Türkiye’nin bu açılımını destekler. Türk ülkeleri, söz konusu Gümrük Birliği anlaşması yapılırsa, beş yüz milyonluk Avrupa pazarına vergi ödemeden ulaşabilecekler. Uzun yıllardır konuşulan ama Hazar’ın statüsü netleşmediği  için hayata geçirilemeyen Hazar geçişli petrol ve gaz hatları projesine bir an önce başlanmalı.

İlgili ülkelerin tamamı projeye destek veriyor. Proje hayata geçtiğinde Türkmenistan, Kazakistan ve Azerbaycan’ın petrol ve gazı Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşacak. Türk ülkelerinin Rusya ve Çin’e olan bağımlılığı azalacak. Hazar bölgesi,  Rusya ve Kuzey Afrika’dan sonra Avrupa’nın üçüncü en büyük tedarikçisi haline gelecek. Avrupa, hem Rusya’ya  bağımlı olmaktan hem de ABD’den fahiş fiyattan kaya gazı almaktan kurtulacak.

En az diğerleri kadar önemli olan bir hedefte, Don ve Volga kanalını aktif olarak kullanılmaya başlanmasıdır. Türk ülkelerinin hiçbirinin açık denizlerde kıyısı yok. Yani deniz yolunu kullanamıyorlar. Suyolu, demiryolu ve karayolundan çok daha ucuz olduğundan, rekabetçi olamıyorlar. Hazar, Volga ve Don nehirleri ve iki nehir arasındaki kanal vasıtasıyla Karadeniz’e bağlanıyor. Karadeniz, Boğazlar yoluyla Akdeniz’e, Tuna ve Ren nehirleri yoluyla Avrupa’nın neredeyse tüm kentlerine ulaşabiliyor. Kanalın aktif kullanımı sağlanırsa Türk ülkeleri global pazarlara minimum maliyetlerle ulaşabilecek. Ekonomik entegrasyon, siyasi entegrasyonun önünü açacaktır.