
Ertuğrul Türkoğlu
NATO zirvesi mi, NATO devrimi mi?
NATO, tarihinin en önemli ve en kısa zirvesini gerçekleştirdi. Zirvede İspanya dışındaki üyeler milli gelirlerinin %5’ini savunmaya harcamayı kabul ettiler. Bu karar, çok önemli sonuçlar doğuracak bir devrimdir. Eğer değerlendirebilirsek, Türkiye’yi zaten hızlı büyümekte olduğu savunma sanayinde süper lige taşır.
Trump ilk kez başkan seçildiğinde Avrupa ülkeleri gelirlerinin %1’inden biraz fazlasını savunmaya ayırıyorlardı. Trump yaptığı baskılarla ve büyük mücadelelerden sonra bu oranın %2’ye çıkmasını sağladı. Trump ikinci kez başkan seçildikten sonra ama görevi devralmadan önce, Avrupalıları, bütçelerinin %5’ini savunmaya ayırmazlarsa NATO’dan ayrılmakla tehdit etmeye başladı. Tahminim Trump’ın pazarlık yaptığı ve %3,5-4’e razı olacağıydı. Ama Trump geri adım atmadı ve ABD’ siz bir savunma sistemi kuramayacaklarını anlayan Avrupalılar %5 gibi çok yüksek bir oranı kabul etmek zorunda kaldılar.
Bu karar Batının hızla silahlanması demek. Savunmaya her yıl Çin 250, Rusya 90 milyar dolar ayırırken NATO 4 trilyon dolar harcayacak. Bu gerçekten inanılmaz bir rakam. Muhakkak Çin ve Rusya’da bütçelerini arttıracaklardır ama bu rakamın beşte birine bile ulaşamazlar.
Türkiye, büyük kısmı Amerikalı silah üreticilerine gidecek olan bu dev pastadan ciddi bir pay alabilir. Elbette en iddialı olduğumuz alan insansız hava araçları. Fakat Türk kamuoyu çok bilmese de savunmaz sanayimiz insansız deniz araçlarında da teknoloji lideri. Avrupa ve özellikle Yunan basınında Türk İDA’ larının sınırları ve kuralları ihlal ederek sürekli fotoğraflama yaptığı ve gemileri taciz ettiği iddia ediliyor.
Savaş gemisi üreten yedi ülkeden biriyiz. Avrupa’nın en büyüğüz. Halen aynı anda tersanelerimizde 31 savaş gemisi inşa ediliyor ki bu rakam AB’nin toplamından fazla. Ukrayna ve Pakistan ilk müşterilerimizdi. Bu devletlerden sonra Portekiz’e de savaş gemisi ihraç ettik ki bu gemilerimizin NATO standartlarına uyduğu anlamına geliyor.
Kısaca üç kategoriden bahsettim ama savaş uçakları, tanklar ve füzesavar sistemleri dışında (Her üç üründe de hummalı bir çalışma var.) savunma sanayinin bütün kategorilerinde iddialıyız. Sadece silahlarda değil mühimmatta da önde gelen üreticilerdeniz. Mesela Ukrayna’ya ABD ve AB’nin toplamından fazla top mermisi temin ettik.
Savunma Sanayimizin temel sorunu kapasitemizin dolu olması. Örneğin İHA’ da alıcılar kuyrukta. Sadece BAYKAR’ ı kast ederek söylemiyorum. TUSAŞ’ da bu durumda. Yatırım yapmazsak bu pastadan ciddi pay alamayız. Bu nedenle özel sektöre çok cazip gelecek bir teşvik paketi oluşturmalıyız.
Gelelim kamuya… Tayyip Bey zirveyi değerlendirdiği basın toplantısında ‘’%5 hedefine en yakın NATO ülkelerindeniz’’ dediğinde şok oldum. Savunmaya yılda 25 milyar dolar harcıyoruz yani milli gelirimizin %2’sini ayırıyoruz. Bu noktaya da zorlanarak geldik. Ekonomik olarak sıkıntılıyız. %5 rakamsal olarak 65 milyar dolar demek. Milli gelirin artacağı da dikkate alınırsa 2030 yılında 90-100 milyar doları savunmaya ayıracağız.
Hazine ve maliyede görev yapan arkadaşlarımla konuştum. Jandarmanın, yurtdışındaki askeri harcamalarımızın bir kısmının ve savunma sanayinde faaliyet gösteren kamu şirketlerinin ürün geliştirme harcamalarının savunma bütçesinde gözükmediğini ifade ettiler. Bunlar kadar önemli olmayan başka kalemlerde saydılar. Bunların yeni dönemde savunma bütçesinde toplanacağını belirttiler ki bu yöntemle %3,5 oranını aşıyormuşuz.
%5 mecburiyetini avantaja çevirmek için bu bütçeyi kullanarak kamu şirketlerimizin kapasitelerini arttıracak yatırımlar yapmalıyız. Böylece savunma sanayimizin kapasitesi ve ihracatımız artacak. İthalatımız azalacak. AB ülkelerinin %5 harcama yapmak zorunda olmaları gerçekten büyük fırsat. Zira onların güçlü olduğu kategoriler de biz zayıfken bizim lider olduğumuz kategorilerde onlar zayıf.
Bu durum hem Avrupa’ya ihracat yapmamızı kolaylaştırıyor hem de AB şirketleriyle karşılıklı teknoloji transferine dayanan ortaklıklar geliştirmemize imkan sağlıyor. Böylece zayıf olduğumuz alanlarda daha çabuk güçlenebiliriz. Avrupa pazarına girişimiz kolaylaşır. BAYKAR’ ın 140 yıllık İtalyan devi PİAGGİAO AEROSPACE firmasını Suudi ve Brezilyalı rakiplerini geride bırakarak satın alması güzel bir başlangıç oldu.
PİAGGİAO da İHA üreticisi ama teknolojik olarak bizden geride ve ürünleri daha pahalı. Ama jet motorlarında çok başarılı. F35’in motor parçalarının çoğunu PİAGGİAO üretiyor. Bu iş birliği sayesinde hem Avrupa İHA pazarından daha büyük pay alacağız hem de en son motor teknolojisine sahip olacağız. İtalyan Savunma Bakanlığı da aynı yaklaşımı göstererek daha yüksek fiyat veren ama teknolojik açıdan geri olan Suudileri eledi.
Savunma Sanayinde faaliyet gösteren kamu şirketlerimizde (ASELSAN, TUSAŞ, HAVELSAN, ASPİLSAN ve ROKETSAN) BAYKAR’ la aynı yolu izlemeli. Devletimiz özel sektöre ait olan savunma sanayi firmalarını da benzer iş birlikleri ve ortaklıklar kurmaları için teşvik etmeli. Bu stratejiyi izlersek NATO’nun savunma harcamalarını arttırmasını fırsata çeviririz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.