Milliyetçi cenahta her gün bir birinden ilginç olaylara şahit oluyoruz.
Milattan önceki reisler çıkınca ortaya malum ortalık karıştı.
Magazin gibi, kimin eli kimin cebinde belli değil.
Biliyorsunuz Çankaya güme gitti.
Tavsiyem, kim ne başkanlık yaptıysa garanti altına alsın. Ne olur ne olmaz çünkü her an çalınabilir.

Düşünebiliyor musunuz mazimiz bile garanti altında değil.
Biz ne ara bu kadar ilkesiz olduk. Fikir partisi miyiz yoksa düzen partisi mi belli değil.

Diyelim ki, oy için takiye yapmıyor gerçekten samimiler. Milyonda bir ihtimal yok da, diyelim ki öyle. 
İyi hoş, madalyonun bir yüzü güzel de, ya öbür tarafı?
Madalyonun öbür yüzünü düşündük mü hiç?

Onca adaletsizliği
Onca vurgunu
Onca talanı 
Onca hakareti
Milletin açlık ve yoksulluğunu
Yok edilen devlet ciddiyetini 
Yok edilen tarımı, geçim sıkıntısını, sanayiyi
Yok edilen basını, sanatı, ilmi
Yok edilen milli eğitimi…
Türk milliyetçiliğinin neresine sığıştıracağız.
Beka sorunu durduk yere piyangodan çıkmadı ki.

Türk milliyetçileri tarihin hiçbir döneminde ehveni şerci olmamıştır.
Mandasız, bağımsız ve bağlantısız Kurtuluş Savaşı bunun en büyük örneğidir.
Ülkücülerin yolu dün olduğu gibi bu günde bu olmalıdır.
Aksi takdirde körle yatan şaşı kalkar.

Ülkücüler kirli ve şaibeli hiçbir parti ve hareketle anılmamalıdır. 
Çünkü milliyetçilik, tarihler boyu bu milleti hayal kırıklığına uğratmayan tek düşüncedir.

Gerektiği kadar söz hakkının olmadığı, gerektiği kadar sözünün geçmediği hiçbir oluşumda olmamalıdır.
Uzlaşma ayrı, istikameti kaybetmek ayrıdır. Hayal kırıklığı başka umut başkadır.

Peki! Yarın onca ihanete imza atan başka hareketler FETÖ ve türevleri de gelirse ne yapacağız?
Onlara da kapımızı açacak mıyız?

Türk milliyetçiliğinin Türk milletinin tamamını kapsamasını, 
hiçbir kriter ve ölçüsü yokmuş gibi anlamak, Türk milliyetçiliğini doğru anlamamak demektir.

Türk milliyetçiliği için milletin yarısını nasıl illet ve zillet diye dışlamak büyük bir tehlikeyse,
Hiçbir kriter ve ölçüsü yokmuş gibi görmekte aynı oranda tehlike demektir.

Aklımızı başımıza almak zorundayız.

Türk milliyetçiliği ister sağ, ister sol, ister siyasal İslam olsun, nereden hangi cenahtan gelirse gelsin
ne, kimsenin kirini aklayacak, ne de kirlenmeye seyirci kalacak sıradan bir ideoloji değildir.

Türk milliyetçiliği batıni değil zahiridir. 
Batıni kavramlar gibi, politik çıkar ve siyasal şovlarla, her önüne gelenin kafasına göre yorumlayacağı, ne olduğu bilinmeyen meçhul bir düşünce değildir.

Türk milliyetçiliği, ona inanan ve onu bilen herkesçe rahatça anlaşılabilecek, istikameti ve ülküsü belli,
Orhun Abidelerinden Cumhuriyete, Türk milleti her zora düştüğünde onu ayağa kaldıran, yaşayan ve yaşatan bir fikirdir.

Türk milliyetçiliği, Ulu Başbuğ Atatürk’ün Gençliğe Hitabe de dikkat çektiği ‘’Muhtaç olduğunuz güç damarlarınızda ki asil kanda mevcuttur’’ Dediği ASİL KANDIR.

Değeri bu nedenle yüksektir.

Boşuna mezar başlarına, boşuna ocak kapılarına düşmediler.
Boşuna ülkücü aday yarışında değiller.
Boşuna HAYALİ REİSLİKLER uydurmuyorlar.

Ülkücülük ve milliyetçilik, bu milletin devri geçmez, milli ve çağdaş tek markasıdır.

Bu kıymet ve değerini ister bilelim, ister bilmeyelim bu, tarihin ilk dönemlerinde de böyledir, bundan sonra da böyle kalacaktır.

Çünkü, gücünü Türk milletinden, onun asil ve yüksek değerlerinden alır.

İlmi, ahlakı, adaleti, erdemi, töreyi, istiklal ve istikbale sahip çıkmayı, en zor gününde bile en üst düzeyde yaşatma prensibinden hiç vazgeçmez.

Her zaman düştüğü yerden kalkmasının hikmeti budur.

Yarın istikbalde bizi ayağa kaldıracak güç de budur.

Her türlü iç ve dış düşmana rağmen 
Türkiye’de ki bütün akımlar birer birer yok olurken onun, varlığını her zaman korumasının sebebi budur.