Üniversite, yöresel bilgilerin öğrenildiği bir eğitim kurumu asla değildir. Aksine üniversiteler; evrensel bilgilerin öretildiği birer evrensel eğitim kurumlarıdır.

Üniversite bu olduğuna göre, evrensel bilgilerin öğretildiği kurum olan üniversiteler, çeşitli fakültelerden oluşur. Evrensel bilgiler, bölümler halinde ilgili alanlarda öğretilmektedir.

Ben İlahiyat Fakülteleri üzerinde durmak istiyorum.

Ülkemizde onlarca ilahiyat fakülteleri olmasına rağmen;  neden hurafe, bidat, tarikat, cemaat ülkemizde yaygınlaşmakta; inanç ve İslam hızla yozlaşmaktadır?

Neden Allah’ın erkeklere emaneti olan kadına şiddet artmakta, kadın ölümleri çoğalmakta?

Neden çocuğa tecavüz, cinsel istismar hızla yaygınlaşmakta?

Neden rüşvet, haksız kazanç, emanete ihanet, hırsızlık, yolsuzluk,harama özenti, şans oyunlarına ilgi artışta?

Pek çok ilahiyatçının ortak noktası, ilahiyat fakültelerinde Kuran dışında her şeyin (Hadis eksenli) detaylı şekilde öğretildiğidir.

Oysa en güzel söz, en güzel hadis; en Güzelin sözü, en Güzelin hadisi değil midir?

Pek çok ilahiyatçı, “Bizim okuduklarımızda da Kuran’dan bahsedilmekte” gibi büyük bir yanılgıya düşerek; onun bunun yazdıklarını Kuran ile eş değer tutma bahtsızlığına düşmekteler. Kuran gibi evrensel bir ahlak ve sosyal nizam kitabı ortada dururken, onun, bunun, şunun yazdıklarına itibar etmek ne kadar etik ve İslami olabilir?

İlahiyat fakültelerimizde, hadis dersi okutulacağına; astronomi, genetik, botanik gibi dersler okutulsa, buradan mezun olan öğrencilerimiz daha evrensel bilgilere donanmış olmazlar mı?

Kuran sadece, Namaz, Oruç, Hac, Zekât’tan mı ibaret ki, ilahiyatlarda bu dersler verilir? Kuran aydan, güneşten, yıldızdan, evrenden, emriyodan, yer hareketlerinden, sudan, dağlardan, okyanuslardan, canlılardan da bahsetmiyor mu?

Gönül istiyor ki, ilahiyatçılarımız evrensel bilgilerle donansınlar, çağdaş bilgiler ışığında aklı ve insanı merkeze alan dini sohbetlerle bu asil milleti irşad (aydınlatsınlar) etsinler.

İnsanları cehennemle korkutmaktan, cin-peri masallarıyla beyinleri uyuşturmaktan, zebani korkusuyla düşünmekten uzaklaştırmasınlar.

Ne zaman ki Batı, kliselerin bağnaz, korkutucu öğretisinden kurtuldu, aklı ve düşünceyi öne çıkardı, medeniyeti yakaladı, bilimi anladı ve günlük hayatında kullandı.

Bizim ilahiyatçılardan hangisi, kendinden 15 yaş büyük bir bayanla evlenip; ben Resulullah’ın sünnetini işliyorum diyebiliyor? Ya da hangisi, Resulullah’ın hanımları kumla bulaşık yıkardı diyerek bulaşıklarını kumla yıkıyor?

En iyisi ve en doğrusu, ilahiyat fakültelerimizi, evrensel bilgilerle de buluşturarak aydınlık ve çağdaş bilim adamlarını yetiştirmek olmalıdır. Külliyen hepsi böyledir demek haddim de hakkım da değildir.

Buluğ çağı kızlarda 9 yaştır. Öyleyse dokuz yaşındaki kıza nikâh kıyılabilir hangi ayetin görüşüdür? Eğer “dokuz yaşındaki kıza nikâh kıyılır mı?” diye vicdanına, aklına, mantığına değil de din görevlisine soruyorsan; sen zaten insan değilsin!..

Acilen İlahiyat Fakültelerine dediğim dersleri de koyarak, akıl ve düşüncenin, araştırma ve eleştirmenin ışığında İslam’ı, insanlığı ve ülkemizi kurtarmalıyız. Üç buçuk milyon İsrail, neden milyonlarca nüfusa sahip İslam ülkelerini yenmekte? Azıcık düşünürseniz sebebini bulursunuz!..

Esen kalınız.