Uzun yıllar toplumun içinde olan ve ömrüm yettiğince de bu toplumla iç içe olacak olan bir kişiyim.

Zaten siyasetçinin toplumsal yanı, yönü güçlü olmalıdır.

Her geçen gün "siyasetçi" diye tabir ettiğimiz kişilerin sokaktan kopmaları, esasen büyük hatalar yapmalarının temel nedenidir. Tabandan güçlü kurulmayan her bina gibi, sokağa güçlü basmayan, tepeden ürettiği politikayı ya da alınan kararları sokağa dayatan siyasal düşünce, yapı sağlam olmaz.

Belki yıkılmaz, oy alır, kazanır ancak millete siyasetin yüklediği yük ile verdiği fayda arasında negatif bir eğri ortaya çıkar.

Siyaset topluma lider olmalı, toplum için taşınamaz bir yük, toplumun belini doğrultmasına engel bir kambur olmamalı.

MHP’de başlayan ve İyi Parti ile devam eden siyasi hayatımın, yurt dışında aktif olarak yürüttüğüm sivil toplum faaliyetlerinin merkezinde bu anlayışım vardı. Yurt dışında durum farklı ama. Orada hem üst yönetimlerce hem de toplum nezdinde başarı ve başarılı birey hak ettiği takdiri alabiliyor. Bizde toplum istediği kadar sizi yüceltsin, bir anlamı yok.

Kimi partiler göstermelik temayüller yaptı, kimileri ise aday yapacakları ismin çıkmayacağını bildiği için temayülleri iptal ettiler. Yani, üst akıl siyasetin o denli milletten kopuşu söz konusu ki, bırakın sokağı kendi parti üyelerini, delegelerini bile yok sayabiliyorlar. Ama vaatlerin en başına da "Demokrasi getireceğiz" diye yazmaktan utanmıyorlar. Milletin bu kadar açık, net görülen gayri demokratik durumları göremeyeceğini düşünüyorlar. Topluma karşı ciddi bir saygısızlık bu. Onun için kimse ne "Siyasi Partiler Kanunu’na dokunuyor ne de "Seçim Kanunu “nu sorun yapıyorlar. Herkes bu sistemden memnun. Bu durumu "Neden aday olmadın?" diye soran millete anlatmak hasıl oldu.

Bizde birileri partinin reklamı yapılsın diye aday adayı yapılır ancak aday olacak kişiler bellidir.

"Parladı ise matlaştır, sesi sokakta çok duyuluyorsa sesini kes, biat etmiyorsa boynunu vur" diyerek kendilerini başarılı politikacı, duayen siyaset aklı gören kişiler karar verici. Küçük, yeteneksiz ama sistemin adamı olmanın değerini bilen, sistemin dişlisi  olmak ile kendilerini güçlü hisseden kişiler köşeleri tutmuş.

Bugüne kadar kendilerine adeta saki yaptıkları isme, bugün bahşiş olarak vekillik veriyorlar... Bizde siyaset maalesef bu kadar ucuzladı.

Bu sisteme ayak uydurmayanlar sistemin dışında kaldığı için ucuzluk devam ediyor, işportacı tezgahına döndü olay. "Gel bakalım Muharrem'" den, "Ne vereyim abime" ye evrilen siyasetin yarın adına bize vereceği hiçbir şey yoktur. Objektif gözle bakarsanız "Ağlanacak halimizin ne kadar eğlenceli olduğunu görürsünüz”.

Büyük kavgalar, hukuksuzluklar, haksızlıklar sonucu rakip gördüğü herkesi aklınca satın aldığı güç grupları aracılığı ile ekarte eden ve birinci sırada yer bulan kişinin ilk demeci "Büyük sorumluluk aldım" olur. Liyakat ve toplumsallık yönüne bakarsan ortada "Turist Ömer" portresinden öte bir figür göremezsin.

Halimiz bu...

Bu gerçeklikleri görerek siyasete anlam yüklemek, beklentilerimizi de bu gerçekler çerçevesinde yönetmek, yönlendirmek gerekir. Bu siyasi atmosferde kim kaç vekil çıkartır diye hesap yapmak anlamsızdır. Çünkü bu siyasi atmosferden, anlayıştan, parti yapılarından hiç Millet Vekili çıkmaz.

Millete değil ağasına, paşasına, abisine minnet duyacak, onlar sayesinde vekil olacak kişilerden bu millete vekil olmaz. Ama seçilirler. Çünkü onlar zaten seçilmiş kişilerdir.