Kavramların bu kadar hızlı anlam değiştirdiği, yolunu kaybettiği hatta o kavramın kendisinin bile şaşırdığı bir başka ülke yoktur herhalde!..

'Yerli' kavramı üzerinden son 20 yıla bakalım… Mesela bebek katili Apo 'teröristlik'ten 'muhatap'lığa terfi ettirilirken üzerine 'yerli' elbisesi giydirilmişti… Çözüm sürecini millete 'barış' diye yutturmaya çalışan ve bugün devlette önemli görevlerde bulunan bazı akademisyenler Apo'yu şöyle takdim ediyorlardı: "PKK içindeki 'en makûl, en akılcı ve en yerli' kişi!.."

Dolayısıyla 'yerli' kelimesini duyar duymaz üstüne atlamamak lâzım!.. 'Millî ve yerli" algısı zaman ve siyasî hava durumuna göre değişiyor çünkü!..

Bir dönem Apo 'yerli'ydi!.. Apo'yu muhatap almanın önemini halka benimsetmek isteyen pazarlamacılar, ondan 'yerli bir kişilik' inşa etmeye kalkışmışlardı... PKK'lı teröristler ne zaman bir eylem yapsa, olay 'örgüt içindeki şahinler'e bağlanıyordu…  Eylem, 'provokasyon'la izah ediliyor, artık 'bebek katili ve terörist' denilmesi istenmeyen Apo'yu koruma altına alınıyordu...

***

'Yerlilik' artık mobil bir kavramdı ve ne zaman, ne için, kime yapıştırılması gerekirse ona yapıştırılıyordu!..

8 Ocak 2013'te Fetullah Gülen, "Sulh için el de öpülür etek de öpülür" diyerek çözüm sürecini desteklemeye devam ederken, ilgili bakanların Akil İnsanlar Heyeti üyeleriyle bir araya geldiği toplantıda konuşan Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Çözüm süreci millidir, bu toprakların ürünüdür, yerlidir" diyordu...

Bu durumda, 'yerli ve millî çözüm süreci'ne karşı olanlar bir anlamda 'yersiz' oluyordu veya 'yersizlerin oyununa geliyor'du!..

Kimdi bunlar peki? Tabii ki 'kandan beslenenler, teröristlerle ruh ikizi olanlar, analar ağlasın isteyenler, kan dökülmezse söyleyecek sözü olmayanlar'dı… Açıkça söylüyorlardı zaten, bunlar MHP'lilerdi, mezarlık bozkurtları, morg bekçileriydi!..

Sonra masa devrildi ve bir baktık ki MHP'nin 'yerli ve millî' kabul edileceği yolculuk başlamıştı!.. Yine aynı dönemde 'tarafsız' Cumhurbaşkanı halka şöyle sesleniyordu: "1 Kasım'da Meclis'e 550 yerli ve millî milletvekili gönderin!.."

Kafalar iyice karışacaktı!.. Hatırlatalım: Meselâ 'Türk ırkı yoktur, sentezdir' diyen kişi o kadar yerli o kadar millîydi ki, Kürşad'ın nârâsıyla Tanrı dağından yola koyulduğumuzda hiçbir yere uğramadan Anadolu'ya transit gelmişti ve millî kimliğini her türlü erozyona ve korozyona karşı korumuştu!.. On numara motor yağı kadar bu topraklara aitti, yerliydi ve listenin başına oturtulmuştu!..

"Partimiz sayesinde hepimiz Türk olmaktan kurtulduk" diyen ve 'millî' pozuyla yeniden Meclis'e girmeyi bekleyen 'endemik yerliler'imiz vardı çok şükür!..

Neo-millî ve yerlilerimiz, 'ret, inkâr ve asimilasyon politikalarını ortadan kaldırmak'la övünürken de belli ki taktik uyguluyordu!.. Hepsi milliyetçiydi ama 'gizli milliyetçi'ydi!.. O kadar gizliydi ki kendileri bile bilmiyordu milliyetçi olduklarını!..

'Ne mutlu Türk'üm diyene' tabelalarını kaldırırken, 'TC' ibaresi artık fazlalık olmaya başlamışken, milliyetçiliğin her türlüsü ayaklar altına alınırken, 'Andımız' kovalanırken gözyaşlarını içlerine akıttılar!.. Kan içtikleri hâlde "Kızılcık şerbeti içtik, araya da baldıran sıkıştırdık" dediler!..

***

Unutmayalım, bir başka 'yerli' hikâyesine de son İstanbul seçimleri öncesinde şahit olduk… Devletin ajansına mektubu okutulan Apo için 'görevli akademisyen' şu nitelemede bulunuyordu: "Abdullah Öcalan bir Kürt isyanı lideridir ama aynı zamanda yerli ve millî bir şahsiyettir…"

Editör: TE Bilişim