Türkiye'de Fetö'nün ipliğini (darbe girişimi öncesi) pazara çıkaran iki önemli kitap vardır. Bunlardan biri fetönün polis yapılanmasını deşifre eden Zübeyir Kındıra'nın "Fetullah'ın Copları", diğeri ise fetönün askeriyedeki yapılanmasını deşifre eden Yavuz Selim Demirağ'ın "İmamların Öcü" kitabıdır. Fetönün korkulu rüyası olan bu iki yazardan Sn.Demirağ önceki gün alçakça bir saldırıya uğradı.
Sn.Demirağ'ın, saldırıya uğramadan önce o akşam gazeteci Murat Ağırel ile gerçekleştirdiği tv programını izledim. Acaba saldırının izlerini burada bulabilir miyim diye !

Programdan bazı kesitler ve tespitler sunarak şimdi bu izi sürelim. Demirağ, Murat Ağırel'in Şaki kitabından bahsederken diyor ki; "Ramazan ayındayız, sözde Müslüman bir ülkeyiz; Norveç ateizmin % 60'ların üzerinde olduğu bir ülke ama hırsızlık, yolsuzluk, arsızlık nerdeyse % 0,1." Ardından Ağırel, kitabında geçen İstanbul'daki Belediye yolsuzluklarından, Sayıştay raporlarından örnekler veriyor. Demirağ ise bir büyüğü olarak Ağırel'e yaşayabileceği sıkıntıları Balyoz sürecindeki deneyimleriyle aktarıyor. Demirağ, verdiği bir konferans sonrası devlet büyüklerine hakaretten 11 ay 20 gün nasıl ceza aldığını, istinaf süreciyle bugünlere kadar gelen ve başlangıcında fetö olan bu kumpasın sonucunda “önümüzdeki hafta programda olmazsam bilin ki sebebi bu cezadır.” diyor. Ceza almasına sebep olan fezlekeyi hazırlayan polislerden birinin kaçak, birinin hapiste, birinin de ihraç edildiğini yani üçünün de fetö irtibatını ortaya koyuyor.

Demirağ sanki başına bir şeyler geleceğini biliyor gibi. Ama tahmin ettiği yargı kararından değil uğradığı alçakça saldırından dolayı herhalde haftaya programda olamayacak.

Programda Demirağ, gazetecilik mesleğindeki özgürlük açısından Türkiye'nin 180 ülke arasında 157. olduğunu, geriye kalan 23 ülkeyi söylemekten utandığını belirtiyor ve ekliyor; "İnsanlar bu konuda canlarını, kanlarını verdiler. Bizim de üç beş ayımızı vermemiz önemli değil" diyerek konuyu bağlıyor.
Ağırel yine İstanbul Büyükşehir Belediyesinin Sayıştay raporundan bazı kesitler sunuyor; mesela Akbil yerine gelen İstanbul Kartın içine sosyal yardım parası yüklenerek, listesi ve kıstası belli olmayan 147 bin kişiye market alışverişi yardımı yapıldığını, bu marketlerin de İstanbul'daki malum 9 market zinciri olduğunu ve hiçbir indirim yapılmadan o marketlerle sözleşme yapıldığını söylüyor.

Sonra konu Belediyelerin vakıflara, derneklere dağıttığı bina, arazi ve para yardımlarına geliyor. Hatta Ağırel, bu vakıflar konusundaki araştırmalarından dolayı "başıma birşey gelecekse burdan gelecek, bunu da açıkça söyliyim" diyor. Ve Bilal Erdoğan'ın kurucusu olup şimdi mütevelli heyetinde olduğu Okçular Vakfı'ndan söz açılıyor. Okçular Vakfının okçuluk eğitimi verdiği, ancak bu eğitimin ihalesini her yıl İstanbul Büyükşehir Belediyesine bağlı şirketlerin yaptığını, bunlardan birinin Metro A.Ş. yani İstanbul'un raylı taşıma sisteminden sorumlu olan şirket olduğunu söylüyor. Diğeri ise yine İBB'ye bağlı Ağaç A.Ş.. Bu şirketin de asli görevi ağaç, peyzaj, çevre düzenlemelerini yapmak. Ama ne hikmetse okçuluk eğitimi ihalelerini her yıl bu iki şirket yapıyor! İşin daha ilginci ise EKAP (Elektronik Kamu Alımları Platformu) internet sitesinde bu tip ihalelerin hepsi sonuçlarıyla birlikte yayımlanırken, Okçular Vakfı ile ilgili bu ihaleler hakkında pek bilgi verilmediğini söylüyor Ağırel. Şimdi işin daha ilginç yanına bakalım; Okçular Vakfının okçuluk eğitimi ihalesini İBB şirketi açıyor, ihaleyi alan firma kim; Okçular Vakfı İktisadi İşletmesi ! Hem de en son ihaleyi 500 bin TL'ye almış. Ama kimlere eğitim verildiği bilinmiyor. Ķamu İhale Kurumu (KİK) ile görüştüğünü de söyleyen Ağırel kendisine cevap olarak; teknik bir arıza olduğu ve düzeltileceği cevabının verildiğini belirtiyor. Ancak henüz bir gelişme yok.
Sırada Ensar Vakfı var. Ağırel bu vakıfın son üç yılda sadece İBB'den aldığı taşınmazları çıkardığını ve mesela Yenikapı miting alanının hemen yanındaki o günkü değeri 371 trilyon olan 18 dönümlük arazinin Ensar Vakfı'nın kullanımına verildiğini belirtiyor. Bu paraya 18 derslikli 300 civarı okul yapılabileceği de ekleniyor. Yine Çatalca'da İBB'ye ait 3 trilyonluk değerdeki bir binanın, Maltepe'de yine İBB'YE ait 5 trilyon değerindeki arsanın tahsisi Ensar Vakfı'na yapılmış. Böyle çok örnek olduğunu belirten Ağırel, rahmetli Ahmet Taner Kışlalı'nın Örümceğin Ağında kitabında anlatılanlardan daha vahim durumların bugün yaşandığını da belirtiyor. Arkasından yine vahim bir örnek de Arnavutköy'den veriliyor. İlim Yayma Cemiyetinin Arnavutköy'de bir binanın iç ve dış tadilatını belediyeye yaptırıp, sonra bu binayı alıp, başka bir dinî derneğe verdiğini, bu derneğin de bu binayı özel bir koleje kiraladığını, o kolejin de öğrencilerden para alarak rant zincirinin kurulduğunu belirtiyor. Ayrıca bu dediklerinin hepsi Sayıştay raporlarında da varmış, yani belgeli!

Şimdi Konya'dan bir üstgeçit hikayesi var. Konya Belediyesi bir üstgeçit yapıyor. Sayıştay şüphelenip denetime gidiyor, ortada üstgeçit filan yok. Denetçi, yanındaki belediye yetkilisine sorduğunda; üstgeçiti söktüklerini, çünkü yaparken kot farkını (yol ile üstgeçit arası mesafeyi) düşünmediklerini, bunu yaptıktan sonra farkettiklerini belirtmişler. Bu nedenle yolu kazarak, alçaltarak gerekli yüksekliği yakalamışlar. Tabi alçakta kalan yol su içinde kalınca, bu sefer de köprüyü söküp, yolu eski haline getirmek zorunda kalmışlar. Üstgeçiti sökümü için de yeni bir ihale yapılmış! Denetçi sormuş; "Peki sökülen üstgeçit nerede?" . Belediye yetkilisi, üstgeçiti başka bir yere kurduklarını söylüyor ancak halen bulunamamış!

Görüyorsunuz değil mi? Mevzu tıpkı şu tekerlemedeki gibi ;
“Komşu komşu hu / Oğlun geldi mi / Geldi / Ne getirdi / İncik Boncuk / Kime kime / Sana bana / Başka kime / Kara kediye / Kara kedi nerde / Ağaca çıktı / Ağaç nerde / Balta kesti / Balta nerde / Suya düştü / Su nerde / İnek İçti / İnek nerde / Dağa kaçtı / Dağ nerde / Yandı, bitti kül oldu...

Yetim hakkı yiyenin, yenmesine göz yumanın, buna ses çıkarmayanın Allah belasını versin desek, hiç duraksamadan tereddütsüz amin diyecek kaç kişi var ülkede?
He bu arada saldırı da mutlaka ihale usulü yapılıp, bir çeteye ihale edilmiş görünüyor. Bakalım bu alçak saldırı kime, kim tarafından, kaça ihale edilmiş göreceğiz!
(Devamı gelecek yazımda)