Bugün Çağlayan Adliyesi’nde saldırı düzenleyen terör örgütü DHKP/C üyesi Pınar Birkoç ve Emrah Yayla polisimizin yerinde ve etkili müdahalesi ile etkisiz hale getirildi. Ben bu satırları yazarken yaralanan bir vatandaşımızın şehit düştüğünü üzülerek öğrendim. Türkiye’nin en güvenli yerleri olduğu düşünülen Çağlayan Adliyesi, İçişleri bakanlığı gibi yerlerde bu tarz saldırılar sürekli olarak devam ediyor. Saldırıyı gerçekleştirmeye çalışan iki kansızın aslında bugün yargılanacakları ve bunun için 14. Ağır ceza mahkemesine çıkacaklarını öğrendik. Pınar Birkoç bundan yaklaşık bir sene önce cezaevinden çıkmıştı ve Dev-genç’e röportaj vermişti. Bundan öncesinde de patlayıcı madde bulundurmaktan 10 yıl örgüt üyeliğinden ise 9 yıl ceza yemişti. Kendisinin cezaevinde yazdığı mektuplar Cumhuriyet Gazetesinde Sibel Bahçetepe imzası ile yayınlanmış ve hatta DEM Partili Ömer Faruk Gergerlioğlu da  Düzce Hapishanesinde tutuklu bulunduğu dönemde yaşadıklarına yönelik TBMM’de araştırma önerisi sunmuştu. Evet, yanlış duymadınız Türkiye Büyük Millet Meclisinde ülkemizin binlerce sorunu konuşulmayı beklerken bugün bir vatandaşımızın ölümüne neden olan Pınar Birkoç’un sağlık imkanları PKK’nın siyasi kolu olan DEM Parti  sayesinde mecliste günlerce gündem olmuştu. Bugün bu kadının devletin polisine, devletin adliyesinde kurşun sıkma cüreti nerde bulduğunu soranlar, öncelikle Gazi Meclisimizde kendisini zamanında canla başla savunanların bu cüreti nerden aldığını sorgulamalıdır. Çünkü zamanında Gergerlioğlu Pınar Birkoç hakkında ‘bir genç öğrenci ‘ demiş, boş gerekçelerle tutuklu yargılandığından yakınmış bir vekildir.

Bu saldırının dağdan inen birkaç terörist tarafından yapılmış plansız bir saldırı olduğunu düşünenleri tüm bu parçaları birleştirmeye davet ediyorum.

Meclisteki bir vekil tarafından savunulan, sahip çıkılan; ülkenin okullarında okumuş, yetişmiş, gazetesine çıkmış derneklerine katılmış, yerli ve milli teröristlerimiz var bizim artık. Dağda askere kurşun sıkan peşmergenin sokakta taksiciyi öldüren bir gettoya, mecliste onların hakkını savunan vekile, davalarda Türk kanunun açıklarını arayan bir avukata dönüştüğü bir zincirin, zincirleme terörizmini görüyoruz biz bugün.

Bu yaşanan terör saldırısını Çağlayan Adliyesindeki bir güvenlik zaafı olarak değerlendirmek işte tam olarak bu noktada yanlış. Çünkü bu zafiyet çok daha öncelerden başlıyor. Bölücülük yapanların demokrasinin arkasına sığınmasına her izin verdiğimizde halkın iradesini temsil etmeleri gereken yerde milletimize kurşun sıkacak bir teröristin önünü açıyoruz.

Bu örgütün avukatları barolara hakim olup elebaşları için özgürlük istiyor. Futbolcuları her gol attığında Abdullah Öcalan pozu veriyor. Üniversite öğrencileri derneklerde örgütleniyor, sokakta her birlikte geziyor.

Bizler bu oluşumla el sıkışan siyasilere her oy verdiğimizde, terör propagandası yapan ünlülerin konserlerine bilet aldığımızda, terörü legalize etmiş oluyor ve bu zafiyet zincirinin önünü açıyoruz. Artık kalabalık ortamlarda yürürken gerilen, sosyal medyada Türk bayrağı fotoğrafı görünce aklına sadece şehit haberi gelen bir millete dönüştük. Bizim algılarımızla, toplumsal hafızamızla bu kadar oynayan bir örgütle mücadele etmek için var olan “terörle mücadelenin” yetmediği apaçık ortada. Nitekim ne zaman rahat bir nefes aldığımızı hissetsek, terör unsurlarının bizi tedirgin etmeyi başarması, bir şeyleri yanlış yaptığımızın en önemli göstergesi.

Bu yüzden Türk Milliyetçisi genç kardeşlerimin bir olması,  birlik olması çok kritik. Eğer bir gün bile; hümanizm, insan hakları, demokrasi adı altında kendini masumlaştırmaya çalışan bu insanlara zafiyet gösterirseniz başlattığınız zincirin  eninde sonunda kendi milletinize kurşun olarak döneceğini unutmayın. Kendisini vatanperver olarak tanımlayan herkesi sessiz kalmamaya, sorumluluk almaya, alışmamaya, her zaman tetikte olmaya ve her birlikte haykırmaya davet ediyorum: Dağda, sahada, mecliste, üniversitede; terörist teröristtir!

Tekrardan başımız sağolsun.