Günah keçisi arayanlar gitsin kumda oynasın? Baştan söyleyeyim uzun olacak ama emin olun okuduğunuza değecek bir yazı kaleme alacağımı düşünüyorum.

Gazetecilerin suçsuz yere, hiç bir delil olmadan, hayali senaryolarla, hukuksuzca suçlandığına bir kez daha yürekten bizzat yaşayarak şahit oldum. Bir mağdur düşünün ki, neyle suçlandığını bilmeden öylesine baskı altına alınıyor. Dolayısıyla bu haftaki kaleme aldığım yazıda gerek yaşadıklarımı gerekse bir günah keçisinin nasıl yaratıldığını sizlerle paylaşacağım. Yazınının başlıklarını ve aralarını değil tamamını okumanızı temenni ediyorum.

Bu haftaki yazım bütünüyle bir anlam taşımaktadır.

GÜNAH KEÇİSİ;

Bu kelimenin kısaca açılımını birlikte irdeyelim. Bu haftaki yazımda neden! Günah keçisi başlığını kullandığımı da bu vesileyle hep birlikte anlamış olacağız. Günah Keçisi, ''Suçsuz olduğu halde başkalarının suçu üzerine yüklenilen kişi ya da topluluğa verilen isimdir. Günah keçisi kavramına çeşitli toplumlarda değişik zamanlarda değişik ve farklı manalarda yüklenebilir.

İFTİRA BİR SUÇTUR

Bu suçu işleyen bu dönemde fazlasıyla baş gösterdi. Ekmeğiyle oynanan, dövülen, Sövülen, Hakarete Maruz Kalan, Canına kast edilen, hakkı gasp edilen, her türlü hukuksuzlukla mücadele eden, Hep gazeteciler mi? olacak!

ŞİKAYETÇİYİM;

Neden mi? Şikâyetçiyim çünkü; hak etmediğim halde şahsıma ve gazeteme yaşatılan sıkıntılarımdan dolayı sadece ADALET İstiyorum. Hiç bir sebep gösterilmeksizin suçlanan, baskı altına alınıp sindirilmeye çalışılan, yaptığı her haber sonrası kirli ellerin ve sinsi emelleri olanların habercilik yapmamıza engel olmaya çalışılanların türlü türlü oyunlarına maruz kalıyoruz ve kalıyorum.

ENGELLEMEYE ÇALIŞIYORLAR

Kamuoyunu doğru ve hızlı bir şekilde aydınlatmamızdan rahatsızlık duyuyorlar. Dolayısıyla Haber yapamaz hale getirilmek isteniyoruz. Ayakta kalmak ve rızkımızı çıkarmak için çalışmak zorunda ve haber yapmak zorundayız gazeteciler olarak bizler mücadeleden asla vazgeçmemeliyiz.

BEN ASLA MÜCADELEDEN VAZGEÇMEDİM.

Her türü pisliğin yapıldığı, hayatımı daim ettirebilmem için kazanç elde etmem gerekirken, yaptığım işe ve rızkımı çıkardığım reklam aldığım kişilere kadar baskılar yapıldı. Bırakınız insanlardan reklam almayı yazılarımı bile paylaşan ya da beğenen kişilerin baskı gördüğü bir gazeteci olarak, Gözünün önünde hırsızlıklar ve yolsuzluklar kol gezerken bunları yapanlara değil!
Bu hırsızlık ve yolsuzlukları yazanların cezalandırıldığı susturulmaya çalışılıp her türlü iğrenç iftira ve baskıya maruz kalan ve bunu bizzat yaşayan birisi olarak bunları anlatıyorum.

ALLAH BİRDİR VE DOĞRUDA TEKDİR

Doğruları dile getirmekten ve mesleğimin icap ettirdiği şekilde davranmaktan ve halkta karşılık bulan fikirler ortaya atmaktan başka hiç bir suçumun olmadığı halde en ağır olaylara maruz kalan bir Kasabalı hemşeriniz olarak, susması karşılığında kendisine türlü menfaatler vaat edileceğini bildiği halde mücadeleme devam ediyorum.

BİZDE AST OLAN ÖNCE VATAN SONRA CANDIR

Devletine her daim omuz veren bir gazeteci olarak, gayri veya hukuki hiç bir fiil işlemediğim gibi, Devletine Milletine saygılı, haddini bilen eleştiriler yapan bu güne dek dürüst yürekli vatansever bir mücadele içerisinde Türk Milletine ve kamuoyuna hizmet veren bir "insan" olarak, şehrine ve hemşerilerine olan borcunu dürüstçe bildiklerini söyleyerek iyi iş yapana destek, kötü fiil işleyeni ikaz ederek ödemeye çalışan bir kasabalı kardeşinizim.

BİR GERÇEK VAR Kİ; BEN İŞİMİ LAYIKIYLA YAPIYORUM

Sadece işimi ADAM gibi yapmak uğruna verdiğim hukuki ve demokratik mücadele sebebiyle özellikle son 3 yıldır gasp edilen haklarımı geri istiyorum. Yani suçum varsa cezamı yoksa da hakkımı almak istiyorum.

KISACA BENDE ADALET İSTİYORUM.

Çarpık işleyen düzende alışıla gelmiş sisteme fikir ve düşünlerimin uyuşmadığı veya uymadığı bir azınlık için mağdur edildiğini düşünenler gibi, Torpili olmadığı için iş bulamayan Üniversite Mezunları gibi, asgari ücretle özel okulda çalışmak zorunda kalan ya da işsiz kalan öğretmen gibi, Yalan yanlış iftiralarla hayatları ile oynanan pek çok insan gibi bende ADALET isteğimi bu yazıyla dile getiriyorum.

YILLAR ÖNCE BİR KÖŞE YAZISI OKUMUŞTUM

O tarihlerde okumuş olduğum köşe yazısı aslında yukarıda bahsettiğim konuları çok güzel özetleyen bir yazıydı. O yazıyı sizlerle de paylaşmak istiyorum. Çünkü ilerleyen günlerde kaleme alacak olduğu konuları ve olayları anlamınız sağlayacak.

OKUMUŞ OLDUĞUM YAZI BİR FİLMDE YAŞANANLARDI

İşte o yazı;

Sanatçı, öğretim üyesi, bilim adamı, gazeteci, oyuncu velhasıl entelektüel düzeyi bir hayli yüksek insanlar, bir toplama ya da tutsak kampı gibi bir yerde toplanırlar. Hepsi tam bir dayanışma içinde, tek yumruk halinde, kendilerini oraya tıkanlara karşı direnirler.

Direnişleri, dayanışmalarını, dayanışmaları direnişlerini artırır. Maruz kaldıkları baskı, aralarında zor koşullar altında da olsa, uyum içinde bir yaşam oluşturmalarını engellemez. İçinde yaşadıkları koşullar ömür boyu sürecek bir birlikteliğin temelini oluşturur.

İçlerinde bu havayı bozan bir tek kişi vardır.

Bencil, küstah, kaba, nobran, aç gözlü olan bu kişiye “Kazmadiş” adını takmışlardır.

Artık aralarındaki her aksaklığın, her uyumsuzluğun, her bozukluğun nedeni olarak onu görmekte, her şeyde onu suçlamaktadırlar. O, eşsiz bir dayanışmanın parlak ürünü olan grubun günah keçisidir. Bir ara, onu ortadan kaldırmayı bile düşünürler. Derken, bir gün “Kazmadiş” kamptan ayrılır. Kalanların hepsi çok memnundurlar.

Grup içindeki aykırı kişi temizlenmiş ve artık dikensiz gül bahçesi oluşmuştur. Ama işler hiç de umdukları gibi olmayacaktır. Kazmadiş gidene kadar büyük bir uyum ve dayanışma içinde yaşayan grubun arasında, o zamana değin su yüzüne çıkmamış olan küçük anlaşmazlıklar, sürtüşmeler belirecek, giderek de çatışmaya evrilme eğilimi gösterecektir.

Kazmadiş’in gitmesiyle, diğerlerinin arasındaki büyük ahengin yok olduğunu gruptakiler acı bir biçimde gözlemlerler. Anlarlar ki, gerçekten kendisine yüklenen bütün kötülüklerle malul günah keçisi Kazmadiş, bir paratoner gibi bütün kötülük şimşeklerini kendi üzerinde toplarken gruba büyük bir hizmette bulunuyor, aralarındaki çelişkilerin su yüzüne çıkmasını engelleyerek büyük dayanışmanın önemli öğelerinden biri oluyordu.

Yaşamımda benzeri koşullarda benzeri olaylar benimde başımdan geçti.

Bunun en canlı kanıtını, şu anda; Kasaba'da bizzat biz yaşıyoruz.

Günah keçisinin birleştirici işlevi, artık etkisini yitirmek üzeredir. Ömrünüze dikkatle bir göz atın, siz de benzeri yaşanmışlıklarınız olduğunu görürsünüz. Günah keçileri, kendilerine yüklenen kötülüklerle gerçekten malul olsunlar ya da olmasınlar, kimi zaman büyük toplumsal hizmetler görürler. Günah keçisinin birleştiriciliği geçicidir ve uzun süre ona bel bağlamak da tehlikelidir.

Yukarıda ki filmi anlatan ve kaleme alan Köşe yazarı Ali Sirmen'i böylesine bir filmi dikkatle izleyip böylesine güzel bir olayı yine dikkatle kaleme aldığı için tebrik ediyorum.Özetle dayanışmanın olmadığı bir şehirde yaşanmışlıkların bir kenara konulup görmezden gelip haksızlıklara karşı boyun eğen bir topluluk bir arpa boyu yol kat edemez.

Bir ata sözü vardır herkesin bildiği, ''Haksızlıklar karşısında susan dilsiz şeytandır''

Susma sustukça sıra sana da gelecek! Dolayısıyla gördüğü haksızlıklar karşısında susanlar. Yarın sizlerde haksızlıklara maruz kaldığınızda o haksızlığa uğrayan hakkını savunmak için destek olmadıklarınız da sustuğunda ve sessiz kaldığında işte sizde o zaman anlayacaksınız.

Unutmayın bu günün yarını da var.

Saygılarımla.