Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin 14 Mayıs'ta yapılacağını açıklamasının ardından siyaset sahnesi ısınmaya başladı. Erdoğan'ın grup toplantısındaki "Rahmetli Menderes 14 Mayıs'ta 'Yeter söz milletin' diyerek sandıktan ezici bir zaferle çıkmıştır. Milletimiz 73 yıl sonra aynı gün altılı masaya yanıtını verecek" sözleri ise AKP'li Hüseyin Yayman'ın 1 Ocak'ta söylediği sözleri gündeme getirerek, AKP'nin kendi içindeki uyuşmazlığı ortaya çıkardı.

Sözcü Gazetesi Yazarı Aytunç Erkin, AKP içindeki bu farklılığı "Erdoğan masaya "gollük" pas verdi" başlıklı yazısında ele aldı. Erdoğan'ın Demokrat Parti'nin 1950'lerdeki liderini örnek göstererek seçimde 73 yıl sonra aynı gün Altılı Masaya yanıtın verileceğini belirtmesini eleştiren Erkin, Demokrat Parti'nin de bulunduğu Altılı Masa'da diğer partilerin de Menderes çizgisini savunduğunun altını çizdi.

İşte Aytunç Erkin'in o yazısı:

Demokrat Parti lideri Adnan Menderes, 15 Ocak 1959'da, Meclis grup toplantısında şu cümleleri kurdu:

“… Geçen gün İstanbul'un en güzel caddelerinden birinden geçiyordum. Baktım otomobiller bir sıra, iki sıra, üç sıra değil; beş sıra. Yanımdaki arkadaşım dedi ki: ‘Şu gördüğünüz mahalle en müreffeh olan insanların, işi düzgün olan insanların semtidir. Şimdi akşam olmuştur. Evlerinde en lüks yiyeceklerle çay ve rakı sofraları kurulmuştur. Yiyip içerek bizim iktidarımız aleyhinde konuşmaktadırlar. Yani halkımızın yoksulluk içinde kıvranmakta olduğunu söyleyenler şu caddenin iki tarafını işgal eden şu muhteşem binaların içinde olanlardır.' Şimdi hal ve keyfiyet böyledir.”

Tanıdık geldi mi? Gelmiştir!

20 yıldır iktidarı yöneten AKP ve lideri Recep Tayyip Erdoğan da “Beyaz Türkler” kavramını sıkça dile getiren, CHP'yi ‘varsılların', kendilerini de ‘yoksulların' partisi diye nitelendiren bir siyasetçi. Ya bugün? Bir AKP aristokrasisi yok mu? Sınıf atlayan muhafazakar yeni kuşağın derdi, İslami hayat yaşayan fakirlerin/işçinin ya da orta sınıfın sorunları değil, kendi hayatlarının daha da nasıl zenginleşebileceği olmadı mı?

Bugün kim yoksulların kim varsılların yanında?

Dün yazı yazma sürecinde o kadar boğulduğumu hissettim ki! Çünkü… “Kim kimdir”, “kim, neyi savunmakta” soruları arasında gidip geldim! (Bu da ayrı bir yazı konusu ve başkanlık sisteminin kimliksiz bıraktığı partiler/sosyolojik taban konusu) Sonra bir garip durum yaşandı öğlen saatlerinde.
AKP, AKP'ye karşı!

Erdoğan, grup toplantısında seçim tarihini ilan etti:

“Rahmetli Menderes 14 Mayıs 1950'de ‘yeter söz milletin' demiş ve sandıktan büyük bir zaferle çıkmıştı. Milletimiz 73 yıl sonra bir kez daha aynı gün 6'lı masa diyerek karşımıza çıkan darbe şakşakçılarına yeter diyecektir.”

Daha öncesinde de…

AKP Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman, 1 Ocak'ta kelimesi kelimesine şöyle konuştu:

“… 14 Mayıs'ın sembolik bir önemi vardır. 14 Mayıs 1950 tarihi Türkiye'de ‘Yeter söz milletindir' diyen Demokrat Partinin iktidara geldiği tarihin adıdır. 27 yıllık tek parti iktidarına karşı, CHP'nin sultasına, diktasına karşı Anadolu ihtilalinin adı 14 Mayıs'tır.”

Anlamadım! Bu seçimde AKP, AKP'ye mi karşı? Soruma şaşırmayın! Demokrat Parti'nin “tek parti iktidarına” karşı kazandığı “zafer” üzerinden yürütülecek kampanya, “Tek partinin 20 yıllık iktidarını” değiştirmek isteyen muhalefetin kampanyasına dönüşmeyecek mi? İletişim hatası mı yoksa bilinçli mi? Eğer bilinçliyse şimdi de Erdoğan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ve masaya gollük pas vermedi mi?

Verdi! Çünkü…

“Yeni CHP”yi Menderes'ten vuramaz Bay Kemal uzun zamandır “Yeni CHP” üzerinden “tek parti dönemini” eleştiren, 14 Mayıs 1950 tarihini “demokrasi zaferi” olarak gören ve “helalleşmeyi” savunan çizgide. 10 Ocak'taki konuşmasında da “Yeni CHP”yi anlatmıştı Kılıçdaroğlu:

“… Biz CHP olarak bize düşeni cesurca yaptık, kan kusup kızılcık şerbeti içtik ama değişmeyi bildik ve başardık. Önce biz özgürleştik, sonra da özgürlükçü olduk. Biz böyle yaptık; statükoyu bıraktık… Peki, Erdoğan ne yaptı?

Eleştirdiği her şeye, dün eleştirdiği her şeye şimdi bizzat kendisi dönüştü. Biz hangi yanlışları terk ettiysek, artık saray tam odur. Statükocu, anti reformcu, anti özgürlükçü Kenan Evren kafasına geldiler bunların tamamı, Kenan Evren'in hizasındalar.” (A.E.'nin notu: Bu ayrı bir tartışma konusu) Ayrıca; masanın diğer ayaklarının Menderes çizgisini savunduklarını herkes biliyor ve hatta koltukta Gültekin Uysal'ın DP'si var.

Yazımı bitirmeye hazırlanırken kütüphanedeki bir kitap dikkatimi çekti: “Muktedir/Türk Sağ Geleneği ve Recep Tayyip Erdoğan/Bahadır Türk/ İletişim Yayınları.” Menderes, Demirel, Özal, Erbakan, Erdoğan üzerinden bir geleneğin anatomisini tekrar okumaya başladım. Sizinle de paylaşacağım.

Editör: Yadigar Hanım