Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde devam eden bütçe görüşmelerine AKP Trabzon Milletvekili Salih Cora ile CHP Grup Başkanvekili Engin Altay arasında yaşanan tartışma damga vurdu.

Yeniçağ'ın haberine göre, Altay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun, “10 bin dolar rüşvet alan vekil” iddiasını gündeme getirince AKP’li Cora’dan çarpıcı bir karşılık geldi. Cora, Cumhurbaşkanlığı'ndan para alarak bir parti kurulduğunu iddia etti. Cora CHP'li Altay'a, "Saraydan para alıp da parti kuran kimdi? Onu açıklayın!" açıklamasıyla karşılık verdi.

Söz konusu iddianın yer aldığı tartışma tutanaklara şöyle girdi:

Engin Altay (CHP): 10 bin dolar rüşvet alan milletvekili kimdir? Bu Türkiye'de gelmiş geçmiş yaşayan bütün milletvekillerini itham altında bırakan bir tablodur.

Salih Cora (AKP): Saraydan para alıp da parti kuran kimdi? Onu açıklayın!

Mehmet Bekaroğlu (CHP): Yani o bunu aklıyor, öyle mi?
Salih Cora: Onu açıklayın!

Engin Altay: Sen utanmıyor musun? 10 bin dolar alan milletvekili belki de sensin.

Salih Cora: Sen utanmıyor musun!

Engin Altay: Belki de sensin.

Salih Cora: Utanmıyor musun saraydan…

CHP'li Altay'ın bütçe üzerine yaptığı konuşmadan öne çıkan başlıklar şöyle:

“NEYİ KAÇIRIYORUZ, MİLLET HER ŞEYİN FARKINDA”

"Bütçe hayırlı olsun diyeceğiz ama çok hayırlı görünmüyor maalesef. Biz, burada bütçe yapıyoruz. Tabii konuşmuşsunuz, anladım ama şimdi bütçeniz, bugün Meclis Başkanlığı, yarın bakanlar başlayacak, pazartesi günü. Medyayı, sunuşta, burada tutup dışarı çıkarmak, bütçenin şeffaflığıyla bağdaşmaz. Milletten neyi kaçırıyoruz, onu anlamış değilim. Bunu doğru bulmadığımı belirteyim ama millet her şeyin farkında, onu da bildiğimiz için böyle bir rahatlığımız var.

“SOMUT TESPİTLERİMİZ VAR BUNLARI DA PAYLAŞACAĞIZ”

Bütçe yapıyoruz. Pazartesi bakanlar gelecek, sizden, Meclis'ten, yüce Meclis'ten para isteyecekler ve yüce Meclis parayı verecek. Parayı verecek ama Anayasa, yüce Meclis'e, verdiği paranın nereye harcandığını kör kuruşuna kadar denetlemek gibi de bir görev veriyor. Anayasa ve millet veriyor bu görevi. Böyle olduğu zaman burada bu yapılabiliyor mu? Ne kadar yapılıyor? Buralarda ciddi kaygılar, endişeler var. Kaygı ve endişenin dışında somut tespitlerimiz var. Bunları paylaşacağız.

“BU KURUM, BİRAZ ESKİ AK PARTİLİLERİ İSTİHDAM OFİSİ GİBİ OLDU”

Kamu Denetçiliği Kurumu düşünce olarak güzel aslında. Başkan kusura bakmasın; bu kurum, biraz eski AK Partililerin istihdam ofisi gibi oldu. Etki yok, yetki yok, sorumluluk yok. Görevsiz yetki, yetkisiz sorumluluk olmaz. Yönetim biliminin temel kuralına da bu aykırı. Ama böyle bir kurum orta yerde var. Güzel, bence de olmalı. Aslında bu, AB normları kapsamında da. O zaman, ben o zaman da Meclis'teydim, böyle yapıldı, bir yasalaştı, Anayasa’da yer buldu ama mesela ben şunu merak ediyorum. Kamu Denetçiliği'nin hak ihlali kararı verdiği konularda İçişleri ve Adalet Bakanları ne yapıyor? Merak ediyorum. Yani bu hak ihlaline; ombudsmanımızın, ombudsmanlığın verdiği hak ihlalleriyle ilgili bir düzeltme, bir özür, bir iade var mı? Yani bu hak ihlalinin, ortaya koyulan hak ihlalinin gereği yapılıyor mu? Yapılmıyor.

“SAYIN ŞENTOP, BUNU TAKİP ETMEK SİZİN GÖREVİNİZ”

Sayıştay şunun için önemli. TBMM adına devletin kör kuruşunu takip etmesi gereken bir kurum. E kısmen de aslında ediyor gibi. Başkan, yani Sayıştay raporları her sene biraz daha daralıyor ama Sayıştay raporu gönderiyor Meclis'e. Örnek, Karayolları Genel Müdürlüğü. TBMM ve Sayın Başkan, öğrenmek istiyoruz. Sayıştay diyor ki '110 milimetre kablo muhafaza borusu iş kaleminin, Türkiye Enerji Dağıtım AŞ resmi birim fiyatlarının yaklaşık 315 katı fiyata yaptırıldığı tespit edilmiştir’. Sayın Başkan, Sayıştay Meclis adına çalışan bir kurum. Başkanı yanınızda oturuyor. Daha somuta indirgersek bu şu demek; Türkiye Elektrik Dağıtım AŞ resmi fiyatı 7 lira 94 kuruş. Sayın Şentop, bunu takip etmek sizin göreviniz. 7 lira 94 kuruşluk iş için 315 katı olan 2 bin 500 liradan ödeme yapılmış.

“7 TL'YE KARŞILIK 2 BİN 500 TL, 1 METREDE”

Ey Meclis, ey Meclis'in milletvekili, ey aziz millet, Türkiye Cumhuriyeti'nde Sayıştay diye bir kurum var. Elimde Karayolları Genel Müdürlüğü'yle ilgili böyle bir denetim raporu var. 7 liraya karşılık 2 bin 500 lira, 1 metrede. Başkanım, bunun hesabını soramıyorsak hepimiz burayı terk edelim. TBMM'yi kapatalım. Bu olabilir mi, böyle bir şey olabilir mi? Bunu anlamak mümkün değil. Böyle onlarca, yüzlerce bulgu var. Ben, iktidar milletvekillerine de seslenmek istiyorum. Hepimiz, maaşıyla geçinen benim gibi insanlarsınız ya. Bir müteahhide 7 liralık boru için 2 bin 500 liraya ödeme yapan Karayolları'na hesap sormak, benden önce senin işin kardeşim. Sen yürütmeyi oluşturan partinin milletvekilisin ya. Bunu soramayacaksak burada niye oturuyoruz?

“SEN UTANMIYOR MUSUN, 10 BİN DOLAR ALAN MİLLETVEKİLİ BELKİ DE SENSİN”

Mesela Sayın Başkan, şuna müdahale etmeniz lazım. Siz, milletvekillerinin başkanısınız. Onların onurunu, haysiyetini korumak sizin göreviniz. 10 bin dolar rüşvet alan milletvekili kimdir? Bu, Türkiye'de gelmiş geçmiş bütün milletvekillerini itham altında tutan bir tablodur. Bunu iddia eden kim? Maalesef İçişleri Bakanı'dır. Böyle bir şey olabilir mi ya? Meclis bunun altında kalabilir mi? (AKP Milletvekili Salih Cora'ya) Bir dur ya. Sen utanmıyor musun, 10 bin dolar alan milletvekili belki de sensin. Sözümü kesme. (Cora'nın Altay'a 'Terbiyesiz' demesi üzerine) Terbiyesiz sensin. Sen nasıl terbiyesiz dersin bana. Asabımı bozma benim... Bak Salih, beni kızdırma. Terbiyesiz, ahlaksız.

“ÖZÜR DİLEMEDEN MERKEZ BANKASI BAŞKANI O GENEL KURUL'A GİRİMEZ, NOKTA”

Merkez Bankası, Meclis'e gelip hesap verecek, vermiyor. ‘Kur korumalı mevduata kaç lira ödedin’ diyor, 'Ben buna cevap vermem’ diyor. Ve o Merkez Bankası Başkanı Genel Kurul'a gelecek öyle mi? Onu Genel Kurul'a sokmayız. TBMM'den özür dilemeden Merkez Bankası Başkanı, o Genel Kurul'a giremez, nokta. TBMM, kendisine saygısızlık yapanları Genel Kurul'a kabul edecek kadar aşağıya düşmedi.

“BÖYLE SAYGISIZLIK, BÖYLE CEVAP OLMAZ”

Yurt dışından Türk vatandaşlığına geçirenlerin sayısı... Bir milletvekili bunu bilemiyorsa; kaç yabancı Türk vatandaşlığına geçti, bunu bilemiyorsa o milletvekilinin milletvekili olmasının bir anlamı yok. TBMM'nin var oluşunun da bir anlamı yoktur. O çok bilmiş bürokratlarınız, -siz vermiş olamazsınız- şöyle bir cevap; siz ‘makul’ diyorsanız konuşmamı burada size teşekkür ederek kapatacağım: '5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu ve Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun uygulanmasına ilişkin yönetmeliğe göre gerekli iş ve işlemler yapılmaktadır.' TBMM Başkanı sıfatıyla ‘Meclis'e verilmiş böyle bir cevabı TBMM Başkanlığı'na saygısızlık olarak görmüyorum’ derseniz konuşmamı burada sonlandırırım. Ama görürsünüz, biliyorum. Bu saygısızlık, böyle cevap olmaz. (Soru önergesine alınan yanıtı yırtarak)

“CHP'YE 5, İYİ PARTİ'YE 2 DAKİKA, HDP'NİN HİÇ VERİLMİYOR ZATEN”

TRT'ye soru sormuşuz, ‘Siyasi partilerin gruplarını niye vermiyorsunuz ya da kaçar dakika veriyorsunuz’ diye. Yani cevaba bak. 'Biz, kanuna göre haber programlarına yer veriyoruz.' AK Parti ve MHP Grup toplantılarının tamamı veriliyor, CHP'ye 5 dakika, İYİ Parti'ye 2 dakika, HDP'nin hiç verilmiyor zaten. Ve bu TRT, kim bu TRT. Devletin kurumu. Böyle devlet olur mu Sayın Başkan, böyle devlete demokrasi denir mi?

“AFRİKA KABİLE LİDERLERİNDE OLUR BÖYLE KORUMA”

Sayın Cumhurbaşkanı, Meclis'e geldiğinde telefonlar çalışmıyor. Jammer var. Ne olacaksa... Bu koca, kadim devlet, Cumhurbaşkanı'nı TBMM yerleşkesinde bu kadar büyük bir önemle koruma gereği duyuyorsa eyvah ki eyvah. Afrika'da kabile liderlerinde olur böyle uzun namlulu silahlarla koruma. Benim penceremin kenarımda patır patır postallar, otomatik silahlar. Tepede helikopter. Sayın Cumhurbaşkanı, korkma ya, TBMM'ye geliyorsun ya."

Editör: Yadigar Hanım