“Yazı Hayatına Veda; Artık Yazmayacağım” başlıklı bir yazı yayınlamıştım ama gel de yazma kardeşim, gel de yazma! Okumuş cahillerin hezeyanları karşısında susmak bize yakışmaz. Onun için eskisi gibi sık sık olmasa da yazmak gerekiyor. Değilse “Nerede bir kötülük/hata - yanlış görürsen elinle, elinle önleyemezsen dilinle önleyecek, onu da yapamazsan kalbinle buğz edeceksin” Hadis-i Şerif buyruğunu yerine getirmemiş olacak, Peygamber Efendimizin, “İmanın en zayıf noktası” olarak işaret ettiği buğz/kin – nefret duygularını içimize ata ata çıldıracağız!

Bu yazıyı yazma sebebime gelince…

Son yıllarda hemen her yerde rastlanan Arapça tabelalara tepkiler oluşunca bir doktor, -evet hem de bir operatör doktor, bir tıp doktoru- "İngilizce tabelalar rahatsızlık vermiyor da 'İslam Yazısından' niye rahatsız olunuyor" diye sormuş. Bir defa Arapça “İslam yazısı” değil, Arapların konuşup yazdığı dilin adıdır. Zaten "İslam yazısı", "Hristiyan yazısı ", "Yahudi yazısı", "Budist yazısı", “Mecusi yazısı” diye bir şey olmaz. Bunu bilmemek cahillikle bile izah edilemez. İslamiyet cihanşümul olduğuna göre İslami terimler, ayet ve hadisler her dille ifade edilebilir. Arap dilinin hiçbir kutsiyeti yoktur. Çünkü Hz. Muhammed Arap toplumunun içinde yaşadığı için Kur'an-ı Kerim O'nun kendi dilinde gönderilmiştir. Bu da ayetlerle sabittir. İbrahim Suresi 4. ayete bakılabilir: “Biz her Peygamberi ancak içinde bulunduğu toplumun dili ile gönderdik ki onlara apaçık anlatsın!”

Gün geçmiyor ki tıpkı bu son örnekte olduğu gibi Arapça’ya kutsiyet atfeden birileri çıkmasın! Arapça Arapların, Türkçe Türklerin, Almanca Almanların, Rusça Rusların, İngilizce İngilizlerin ana dilidir. Bunun böyle olması da insanların koyduğu bir kural ya da dayatma değil, insleri ve cinsleri, canlı ve cansız bütün varlık alemini, yedi kat gökleri ve yerin derinliklerini yaratan Allah’ın koyduğu bir kanun, bir kural bir düsturdur:

“Göklerin ve yerin yaratılışı ile dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O’nun ayetlerindendir. Şüphesiz ki bunda bilenler için ibretler vardır. Fakat bunu anlayacak olanlar ilim sahipleridir.” (Rum Suresi, ayet 22)

“Bunda ibretler vardır” ve “bunu anlayacak olanlar ilim sahipleridir” ama gelin görün ki tarikat/cemaat ehlinden İslami öğrenim görenine ve hatta bu konularda şartlanmışlık içinde bulunan başka okumuş yazmışlara ve haliyle onların etkisinde kalıp bilgiçlik taslayan pek çok kişi ve grup Arapçaya kutsallık verebilmek için adeta yırtınıyorlar. O kör – kütük kafalar Cenab-ı Allah tarafından anlaşılması için gönderilen Yüce Kitabımızın mealinin, açıklamasının yapılmasına da karşı çıkıyor, “Benim yavrum bina okur, döner döner yine okur” misali Kur’an-ı Kerim’in yalnızca okunması ile “İyi bir Müslüman” olunacağını anlatıp duruyorlar. Anlamadan okumak; olacak iş mi?

Giderek hâkim olmaya başlayan o zihniyete göre “Ahiret dili Arapça” imiş. En son bir “Operatör Doktor” bunu daha da renklendirerek Arap yazısının “İslam yazısı” olduğunu ifade etmekten çekinmedi.  Bu kafa, bu mantık, bu anlayış Allah’a yapılacak en büyük hakaret değil de nedir? Hem “Allah her şeyi bilendir, her şeye kadirdir, ol deyince oldurandır” diyeceksiniz hem de Rum Suresi 22. Ayeti inkâr edercesine Allah’ın “Arapçadan başka dil bilmediğini” ima edeceksiniz; böyle saçmalık olmaz.

“Ağzı olan konuşuyor” misali önüne gelen bilip bilmeden her konuda ahkâm kesiyor.    Arapçaya kutsiyet vermek ve onun “İslam yazısı” olduğunu söyleyip iddia etmek yukarıda işaret ettiğim ayetlerle taban tabana zıttır.  Yaradan, “Dillerinizin ve renklerinizin farklı oluşu da O’nun ayetlerindendir” buyurduğuna göre bütün diller Allah’tandır ve saygıya layıktır. Çünkü Allah Hucurat Suresi, ayet 13’te de şöyle buyuruyor: “Birbirinizle tanışmanız için sizleri milletlere ve kabilelere ayırdık!

Yazımın içinde yer verdiğim üç Ayet-i Kerime’nin aksine bir anlayış Allah tarafından gönderilen en son ve en mükemmel din olan İslamiyet’i cihanı kapsama iddiasından ayırıp Arap coğrafyasına mahkûm etmek demektir.

Suudi Arabistan başta olmak üzere Arap ülkelerinin tamamında ve dünyanın her yerinde kendi dilleri ile birlikte İngilizce levhalar, broşürler var. İngilizler uyanıklık yaparak kendi dillerinin “Dünya dili” olduğunu herkese kabul ettirmişler. Bizde İngilizce tabelalar, broşürler yetmezmiş gibi şimdi de Arapçaları yaygın hale getirildi. Öyle ki çoğu yerde kendimizi “öz yurdumuzda garip, öz vatanımızda parya” olarak hissetmeye başladık. Ankara’da bir cami müştemilatındaki tuvaletin kapısında bile Arapça yazılı olduğunu gözlerimle gördüm. Böyle devlet politikası ve böyle bir anlayış olmaz, olamaz, olmamalıdır.  Kültür emperyalizmi işte tam da budur. Bir taraftan İngiliz ya da batı, bir taraftan da Arap emperyalizmi bizleri esir almaya çalışıyor. “Arap emperyalizmi” deyince de işi hemen İslam düşmanlığına getirenler olacaktır, biliyorum.  Yukarıda zikrettiğim ayetleri anlamadıkları, anlamak istemedikleri için Arapçaya kutsallık atfedenlerden başka bir davranış beklemek safdillik olur. Çünkü   Arap kültürünü, hatta İslam öncesi cahiliye adetlerini bile İslami yaşayış sananlar var. Doğruyu söyleyip yazmak ise vazifemizdir. Onun için yazımızı başlıktaki iddiamızla bağlayalım:

Arapçaya “İslam Yazısı” demek Kur’an-ı Kerim’i hiç anlamamak ve İslamiyet’ten habersiz olmak demektir.