Yılmaz Erdoğan tiyatrosunu bilirsiniz. Skeç bittikten sonra sahneye çıkıp oyuncuları eleştirir. İyi oynamışlarsa, “Çok güzel hareketler” diye alkışlatır. Ölçüsü şudur. ”Oyunu ne kadar gerçek zannedip içine giriyorsak o kadar iyidir.”

Yeni Şafak yazarı Özlem Albayrak, Canan Kaftancıoğlu’na verilen cezâyı eleştiren yazısı gazete yönetimi tarafından sansürlenince istifa etti. Üzerine, “Holigan olmamız isteniyor.” açıklaması yaptı.

İlk tepkim, şu oldu: “Hadi be kızım! Bal gibi holigandın! Kim bilir kaçıncı sansür?”

Nitekim sonra kendisi de itiraf etti. İlk değilmiş. Öyleyse sansür sebebiyle istifa ettiğine niye inanalım?

Albayrak hakkındaki kanaatimi, daha evvel bu köşede yazdım. Devletin uçağıyla dünyâyı gezme lüksünü bozmamak için etliye sütlüye karışmadığını; bile bile iktidarın yanlışlarını savunduğunu -ki buna holiganlık denir- yazdım.

Pelikan medyası, istifa sonrasında Albayrak’a saldırdı. İmamoğlu kazanınca İBB’deki kadrosunu korumak için saf değiştirdiği iddiâ etti.

Twitterdan açıklama yapan Albayrak, “Kaftancıoğlu’nu değil hukukun genelliğini savundum.” diyor. Peki bu hukukun genelliği, 31 Mart seçimleri iptal olduğunda neredeydi? Albayrak, Yeni Şafak genel yayın yönetmeni Karagül gibi jilet atarak olmasa da ağır abla edâsıyla, bir pelikancının attığı twitle iptal edilen seçimin hukukî olduğunu savundu.

Şimdi, “İmamoğlu’nun seçileceği belli olduğu hâlde çizgimi bozmadım.” diyen Albayrak, 23 Haziran’dan önce, İmamoğlu’nun kazanamayacağını bile yazdı. Demek ki aynı pelikan performansını bekliyordu.

Bu, bir holiganlık itirafıdır. Gerçeği bildiği hâlde tersini iddiâ etmek, holiganlık değil midir?

Bütün bunlar bir tarafa. Asıl tuhaf olan, pelikan medyası hakkında söyledikleri. Yalıda hükûmet indiriyorlarmış.

Özlem Hanım’a sormak istiyorum:

Mâdem yalıda yapılanları biliyordunuz da niye bugüne kadar tek kelime yazmadınız? Yalıdakiler, Davutoğlu’nu indirdiğinde ne yazdığınızı hatırlıyor musunuz? Ben hatırlıyorum.

“Tanıdığım Davutoğlu başlığı altında söyleyebileceğim bir şey yok. Onu uzaktan izlerken ise Cumhurbaşkanı Erdoğan'la olan ve dönem dönem su yüzüne de çıkan fikir ayrılıkları hakkında herkes her şeyi söylerken, ne sosyal medyada ne de bu sütunlarda bir tartışmanın tarafı olmamaya gayret ettim. Zira bu tür bir çatışmanın kamuoyu önünde deşifre edilmesini ülkenin hayrına da, felahına da uygun bulmuyordum.” (6 Mayıs 2016-Yeni Şafak)

Şimdi kalkmış tv’lere çıkıyorsunuz. Kamuoyu önünde tartışmanın tarafı oluyorsunuz. Davutoğlu’nu savunuyorsunuz. Ne oldu Özlem Hanım? 23 Haziran’da başınıza saksı mı düştü?

Sizin de dediğiniz gibi, “Türkiye’de siyâsetin hesaba kitaba gelir yanı olmadığını, 23 Haziran’daki İstanbul seçim sonuçları gösterdi.” (19 Temmuz 2019-Yeni Şafak)

Gazete patronunuzun İstanbul seçimlerinden nasıl etkilendiğini, sağır sultan bile biliyor. Öyle veya böyle, yazarları azaltacak. Maaş veremeyecek. Belki tamâmen dijitale geceçek. Bu durumda İBB’deki kadro, elbette daha mühim.

Millet ittifakına destek veren tv5, size inanıp konuşturdu.

Belki Davutoğlu’na yakın medya, “Daha önceleri neredeydiniz?” diye sormadan bir köşe verebilir.

Ne olursa olsun, çok kötü hareketler bunlar Özlem Hanım!

Bu oyunu beğenmedim.

İçine giremedim.

Not: Pelikancılarla asla ve kat’a yolum kesişmez. Özlem Albayrak eleştirisini, ahlâk adına yapmıyorlar. Güç kaybettikçe çıldırıyorlar.