Bu yazı aklıma düştüğü sırada saat 06.45’ti. Ankara’da sabah ezanları okunuyordu ve ortalık zifiri karanlıktı. Çevreye baktım, evlerin ışıkları yanmış, sokaklarda hareketlilik başlamış, işyerleri uzakta olanlar çoktan yollara revan olmuşlardı. Yani namazında niyazında olanlar bile sabah namazını kılamadan işlerine koşmak zorundaydılar. “Kasım sonunda böyle olursa Aralık’ta, Ocak’ta nasıl olacak” diye düşündüm, sonra doğu illerimizi merak ettim. Çünkü saat farkından dolayı oralardakiler bize göre bir saat önceden ayağa kalkmış olmalıydılar. Ankara’dan sonra sıra batı illerimize gelecekti! Kısacası bu kör karanlıkta Türkiye ayağa kalkıyor, Edirne’den Kars’a, Sinop’tan Hatay’a kadar ışıl ışıl aydınlanıyordu! Okulların, camilerin, iş yerlerinin ışıkları da yanmıştı zaten ve elektrik sarfiyatı son sürat gidiyordu. Yalnız ışıklar yansa iyi; yatarken kısılan kaloriferlerin dereceleri yükseltiliyor, ocaklar yakılıyor, Kreşlere/Çocuk Yuvalarına, anasınıflarına, okullara gidecek miniklerini uyandırmak için aileler telaşa kapılıyor, hele de çalışan anne – babaların iki ayakları bir pabuca giriyor! Torunlarımdan biliyorum, çocuklar uyanamadıkları için kıyafetleri, montları, hatta botları, çizmeleri yataklarında giydiriliyor. İyi de, millete bu eziyet niye be kardeşim? Bu duruma sebep olanlar koyduğum resimlere iyi baksınlar bakalım, feryadımı anlayacaklar mı?

Devleti yönetenler, iktidar sahipleri millete bu eziyeti niye, niçin, neden, nasıl çektirirler? Tepkiler oluşunca Enerji Bakanı “Bu uygulama ile 6 milyar TL tasarruf sağladık” diye bir açıklama yaptı. Türkiye bir uçtan bir uca doğudan batıya, kuzeyden güneye her sabah ve her akşam birerden iki saat fazla elektrik yakıyor. Bu yanlıştan dönmeyi gurur meselesi yapmanın âlemi yok. Nitekim sokak lambalarının sabah ve akşam birer saat daha az yakılması kararı da yapılan yanlışı belgeliyor. Kış saatini uygularsanız kusurunuzu gidermek için böyle bir duruma düşmekten de kurtulmuş olursunuz. Bütün bunların yanında sabah olduğu gibi akşam mesai bitiminde de havalar kararmış olduğu için trafik çilesi ayrı bir dert haline geliyor ve elektrikle doğalgaz sarfiyatına bir de akaryakıt israfı ekleniyor. Hal böyle olunca yapıldığı iddia edilen “tasarruf” nerede kalıyor?

Tasarruf şöyle dursun, sarfiyatın daha da arttığını yalnızca canı yanan, ruhu sıkılan, boş yere maddi ve manevi enerji harcayan bizler değil, uzmanlardan, elektrik mühendislerinden iddia edenler de var. Onlara niye kulak verilmiyor? Bu konu zaten iddialaşma ile çözülecek bir iş değil ki. “Ben öyle istiyorum”, “Ben yaptım oldu” anlayışı bitsin, gitsin artık. Neredesin ey ortak akıl, ey liyakat, ey istişare?

Tamam; 6 milyar, hatta 10 milyar lira tasarruf ettiniz diyelim. Peki, bir inat uğruna sürdürdüğünüz sabit saat uygulaması yüzünden milletin fazladan yaktığı elektrik, fazladan kullandığı doğalgaz harcamaları ne olacak? Evlerdeki telaş, koşuşturma, sinirlerin tavan yapması, çocukların düştüğü durum… Onları hiç düşünmez misiniz? Kasaya girdiğini iddia ettiğiniz 6 milyar lira ile milletin madden harcadığı milyarları ve manen yaşadıkları sıkıntıları tartın bakalım hangi taraf ağır basacak?

Devleti yönetenlerin asıl görevi milleti rahata kavuşturmak değil midir? Hadi fazladan gelen elektrik masraflarını ister istemez kabul ediyoruz da çektiğimiz telaş ne olacak? Vücudumuzdan harcadığımız enerjiyi, sağlığımızdan uğradığımız kaybı kim telafi edecek? Onların geri dönüşü yok ki!

Müşteri garantili, döviz ödemeli “Yap – İşlet Devret” uygulamalarınıza maliyetlerinin kat be kat üstünde sular seller gibi para akıyor. Artık herkesin görüp bildiği bu israfı, savurganlığı dert etmeyip “Sabit saat uygulamasından dolayı 6 milyar TL tasarruf ettik” demeniz en az “Soğan – ekmek yiyin, eti gramla, domatesi tane ile alın” diye milletle dalga geçen AKP milletvekillerinin herzeleri kadar saçma, tuhaf ve gülünç. Öyle değil mi?

“Her şeyi değiştireceğiz, geçmişin izlerini sileceğiz” gibi bir kör inatla devlet yönetilmez. Milletin, o küçücük çocukların menfaati varsa, iddia ettiğiniz ve devlet gelirleri içinde devede kulak, yorganda pire bile olmayan 6 milyar liralık tasarruftan söz etmek abesle iştigaldir. Onun için eskiden olduğu gibi yaz ve kış saati uygulamalarına mutlaka ve derhal geçilmelidir. Elin Avrupalısı ahmak da akıllı olan yalnızca biz miyiz? Onlar “Enerji tasarrufu nedir” bilmiyorlar mı da yaz ve kış saat uygulaması yapıyorlar? Avrupa ile aramızda zaten saat farkı var, bu saçma inat yüzünden farkı bir saat daha arttırıyorsunuz.

Ekonomik güçleri bizi bilmem kaça katlayan Almanya’da 9, Japonya’da 10, Fransa’da 8 bin makam aracı varken Türkiye’de 100 binin üzerinde olmasına niye kafa yorulmuyor? Valiler, Belediye Başkanları, devlet şirketleri, bürokratlar niye durmadan lüks, süper lüks araç alıyorlar? Makam odaları niye saray yavrusu gibi tefriş ediliyor? Japon İmparatoru’nun kabul salonunu gördük, bizim evlerdeki oturma odalarından bile sade. Almanya Şansölyesi’nin makam odasını da biliyoruz. ABD’nin dünyaya hükmeden Beyaz Saray’ı da ortada. O ülkelerin hepsi bizden bilmem kaç kat zengin ama oralarda üç – beş yerden maaş alanlar, aile boyu devlet kadrolarına doldurulanlar yok. Bizde “Arpalık” tabir edilen ve eşe dosta, siyasi yakınlığı olanlara ikram edilen makamları, Yönetim Kurulu üyeliklerini ve Hakkı Huzurları da bilmiyor onlar. Üretimden başka bildikleri yok. Biz ise ha bire millete yükleniyor, vergi üstüne vergi koyup zam üstüne zam yapıyor, sonra da bir Bakan Efendi çıkıp “Sabit saat uygulaması ile 6 milyar lira tasarruf ettik” diye övünüyor!

Evet… Fazla söze gerek yok. Bütün yazıp döktüklerim bir yana, kışta kıyamette sabah namazından önce anne – babalarının kucağında uykulu halde servislere bindirilen o minik yavruların haklarını ödeyemez, ahlarından kurtulamazsınız.

Tek ve son çare: Derhal ve ivedilikle Kış Saati uygulamasına geçilmeli, bu konuda Berat Bey’den önceki uygulamaya geri dönülmelidir. Yaz aylarında Yaz, Kış aylarında da Kış Saat Uygulaması en ideal olanıdır.