Seçim, eşit şartlarda yapıldığında gerçekleşir. Eşit şartlarda yapılmayan bir seçim, seçim değil, halkı aldatmacadır. Halkın hür iradesine ipotek koymak, halkı enayi yerine koymak, hür iradeyi hiçe saymak, halkı dikkate almamak, kısacası sahtekârlık ve açık hırsızlıktır.

İktidarın kamu gücünü kullanarak seçimi yönlendirmesi, seçimin birinci şartı olan eşitlik ilkesini yok saymaktan başka bir şey değildir. Eşit olmayan bir seçimin yapılmaması, yapılan bir seçimden daha ahlaki bir tercihtir. En azından halkın aldatıldığını ve göz göre göre yalan söylendiğini bilir.

Seçimler, demokrasilerin vazgeçilmez bir parçasıdır. Demokrasinin temel unsurunu oluşturan seçimlerin eşit şartlarda yapılması gerekmektedir. Eşitlik şartları göz ardı edilerek yapılan seçimler, menfaatler doğrultusunda her türlü olumsuzluğun kullanılmasına yol açar. Bu, demokratik terbiyeden uzaklaşmak anlamına gelir ve toplum vicdanında kabul görmeyecek bir davranıştır.

Ülkemizde seçmen korkutulmuş, sindirilmiş ve demokratik tepkisini kullanmaya kalktığında hakaret davalarıyla susturulmuştur.

Demokratik ülkelerde seçimler, seçmenin umududur. Seçimler, seçmenin umutsuzluğa düştüğü anlarda yüreğine doğan bir güneştir. Ne yazık ki ülkemizde seçmenin umudu kalmamış, seçimler seçmene umut vermez olmuş ve halkın seçime ilgisi azalmıştır. Çok partili hayata geçişle birlikte, CHP dışında Nuri Demirağ liderliğinde 1946 yılında MKP Milli Kalkınma Partisi ile ilk kez çok partili seçime gidilmiştir.

1946 yılından bu yana yapılan hiçbir seçimde, demokrasiden bu kadar uzaklaşılmamıştır. Halkın seçimlere ilgisizliği artmış, seçmen partilere ve tüm partilere karşı tiksinmiştir. Oyunu vermek istediği partiye, isteyerek değil, istemeyerek kerhen verecektir. Demokrasiden her geçen gün bir adım daha uzaklaşan, keyfileşen, adaleti rafa kaldıran, kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetlerin birliği sistemini getiren 20 yıllık iktidar, halkın umudunu tüketmiştir. Bu iktidar partisine gerekli muhalefeti yapamayan, seçmene umut veremeyen muhalefet partileri, seçmeni bu hale getirmiştir.

Çok partili seçimlerde partilerin programsız ve projeden yoksun bir şekilde halkın karşısına çıktıkları, kamu gücünün bu denli iktidar partisi tarafından seçimler için kullanıldığı bir örneğe rastlanmamıştır. Devlet Valisi ve İl Jandarma Alay Komutanı, iktidar partisinin adayıyla birlikte seçim çalışmalarına katılmamışlardır. Ayrıca devlet hastanesi personeli, mesai saatleri içinde toplantı salonuna çağrılarak iktidar partisi belediye başkanı adayı ve İl başkanı tarafından personele seçim propagandası yapıldığına dair bir durum gözlemlenmemiştir. Kamu personelinin iktidar partisinin mitinglerine gitmeleri mecbur edilmiş ve baskı altına alınmış değildir.

Sadece çok partili sisteme geçildiği 1946 yılında yapılan seçimlerde kanun gereği açık oy gizli tasnif uygulanmış ve 1950 seçimleri yargı denetiminde gerçekleşmiştir. Ancak, 80 yıldır CHP, kanun gereği yapılan açık oy gizli tasniften dolayı suçlanmaktadır. Oysa son 20 yılda şaibesiz bir seçim yaşanmamıştır. Yapılan seçimlerin hepsi şaibeli geçmiş, seçmen oyuna sahip çıkmak için gayret sarf etmiş, iktidar partisi her türlü usulsüzlüğü, kamu gücünü kullanarak lehine çevirmiştir.

Eskiden partiler seçimlerde yapacaklarını anlatırken mevcut partiler satacaklarını, sadaka gibi dağıtacaklarını ifade etmekte ve bunları gururla savunmaktadırlar. Seçmene oy karşılığı verecekleri rüşveti yardım olarak sunmaktadırlar. Utanacak halleriyle övünmektedirler. Memlekette başka aday olacak yetenek ve kabiliyet, milletvekillerinden başka kimse kalmamış gibi birçok yerde milletvekillerini belediye başkanı adayı olarak göstermektedirler. Halk, iktidar partisi tarafından oy yoksa hizmet de yok gibi ifadelerle tehdit edilmekte ve bunlarla övünmektedir. Bu kadar kepazelik, seçim yönetim şeklinin demokrasiyle bağdaşmadığını göstermektedir.