Yaşadığımız COVID-19 salgını ve 11 ilimizde yaşanan deprem bize büyük bir şok karşısında ne kadar hazırlıksız olduğumuzu bir kere daha net bir şekilde ortaya koydu.

Eğer aklımızı başımıza almazsak, çevresel bozulmaların, iklim değişikliklerinin, bilinçsiz yapılaşmanın daha başka şokları daha şiddetli bir şekilde getirmesi gelecekte de her an yine beklenebilir.

Artık kendimize, çocuklarımıza, torunlarımıza yaşanabilir bir Dünya nasıl inşa edebilir, onlara nasıl bir Dünya bırakabiliriz bunu ciddi bir şekilde düşünmeliyiz.

Yaşam tarzımızı, alışkanlıklarımızı, gelecek nesillere iyi bir Dünya bırakmak için değiştirmek zorundayız.

Ülkemiz en etkin deprem kuşakları üzerinde bulunmaktadır. Geçmişte, şimdi olduğu gibi, gelecekte oluşacak depremlerde de  büyük can ve mal kaybına uğrayacağımız kesindir.

PEKİ, BİR KENT DEPREME NASIL HAZIRLANIR?

 Bir kenti depreme hazırlarken, kentin tüm bileşenlerini de güvenli hale getirmek gerekir.

Altyapı, binaların dayanıklılığı, kent halkı, kentin yönetimi ve ekonomi.

Altyapı, kentin can damarları, olmazsa olmazıdır. Yollar, viyadükler, köprüler, içme suyu ve doğal gaz şebekeleri, elektrik, iletişim şebekeleri, kanalizasyon vb.

Bütün bunlar depreme de dayanıklı şekilde yapılmalı, değilseler depreme dayanıklı hale getirilmelidir.

Bina tasarımları, depremin yıkım gücüne karşı koyabilecek şekilde olmalı, yüksek binalardan kaçınılmalıdır. Deprem yönetmeliğine uygun şekilde yapılmayan binalara BELEDİYELER asla ruhsat vermemelidir.

Deprem aynı zamanda en büyük çevre felaketidir. Yüzlerce evin yıkılmasından oluşan enkazın kaldırılması sırasında oluşacak hava kirliliği, en az deprem kadar zararlıdır. Enkazlar çevreye zarar vermeden hemen kaldırılmalıdır.

Deprem kentinde yaşayan insanlarımız bunun farkında olmalı, yaşamlarını buna göre düzenlemeli, deprem anında neler yapılacağı konusunda bilinçlenmeli ve herkesin deprem çantası hazır olmalıdır. Ayrıca sık sık deprem tatbikatları yapılmalıdır.

Ve elbette kentin yönetimi VALİLİK, BELEDİYE ve SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİ.

Bu kurumların afet ve risk yönetimini iyi bilmeleri, deprem ve sel felaketinin nereden ve nasıl geleceğini, hangi semtleri etkileyeceğini iyi bilmeli, tedbirlerini ona göre almalı ve çok iyi organize olmalıdır.

Ancak o zaman riski azaltabilirler.

Deprem ve diğer doğa felaketleri, can ve mal kaybı kent, hatta ülke ekonomisini etkileyebilir. Zarara uğrayanların, iş yerlerinin zararı da, motivasyon bozukluğuna neden olmadan ilgililerce çözülmelidir.

Rant uğruna kesilen, yakılan orman alanlarımızın yerine, apartmanlar, turistik oteller yapacağımıza keşke yeniden ağaçlandırabilseydik.

Yaşam tarzımızı değiştirmek gerekliliğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Ya bunu başaracağız ya da Dünya’nın eko sistemi yerle bir olacak.

Bunun sonucunda, depremler, seller, dev fırtınalar, kitlesel kuraklıklar, ani sıcaklık dalgaları ve bunların sonu toplu insan göçleri, COVID-19’dan daha tehlikeli olacaktır.

Böyle bir geleceği, ne kendimiz, ne çocuklarımız, ne de torunlarımız için istemediğinizden enimim.

Buradan herkese sesleniyorum;

Kararlı bir şekilde harekete geçmek için asla geç değildir.

Bir türlü uygulamadığımız yasaları kararlılıkla uygulayarak, yeni koruyucu yasalar düzenleyerek, kaybettiklerimizi ve halen sahip olduklarımızı koruma şansımız olacaktır.

Doğal afetler COVID-19’dan daha tehlikelidir.

COVID-19 VİRÜSÜNÜN AŞISI BULUNDU, AMA CEHALETİN, İHMALKARLIĞIN AŞISI HENÜZ BULUNAMADI.