Kemal Kılıçdaroğlu’nun iddialı vizyon belgesini açıklamasına saatler kala TV’ye çıkıp “Yavaş ve İmamoğlu’ndan birinin ismi masaya gelirse evet deriz” diyen Meral Akşener ne yapmaya çalışıyor? Sık sık tekrarladığı “Kazanacak aday” vurgusu ile Kılıçdaroğlu’na “Adaylıkta ısrarcı olursan masayı dağıtırım” mesajı mı veriyor?

İkinci sorunun cevabı ‘Hayır.’ Akşener’in masaya dağıtmaya niyeti de gücü de yok.

Birinci sorunun cevabı ise çok basit: Sadece siyaset yapıyor. Kılıçdaroğlu’ndan adaylığa destek karşılığında mümkün olduğunca çok taviz koparmaya çalışıyor.

Aslında kendince haklı sebepleri var Akşener’in. Kılıçdaroğlu’nun ortak aday olduğu bir ittifakın İyi Parti’ye sandıkta zarar vermesinden endişe ediyor.

İyi Parti için en kötü senaryo muhalif seçmenin oylarının CHP’de toplanması ve milletvekili sayısında HDP’nin gerisinde kalmaları.

Bunu engellemek ve seçmene “Masada kontrol bizde” mesajı vermek için CHP liderinin önüne koydukları 4 şarttan bahsediliyor Ankara’da…

1- Ekonomi yönetimi İyi Parti’ye verilecek.

2- Akşener, Yürütmeden Sorumlu 1. Cumhurbaşkanı Yardımcısı ilan edilecek.

3- İçişleri Bakanlığı İyi Parti’ye bırakılacak.

4- Hükümet Sözcülüğü görevini İyi Partili bir isim üstlenecek.

Ve bütün bunlar aday ismi açıklanmadan kamuoyuna bir protokolle ilan edilecek.

Kılıçdaroğlu bu şartları kabul ederse Akşener’den de ortak adaylık için vize almış olacak. Tabii masanın diğer ortaklarının da gönlünü yapmak şartıyla.

CHP’nin değil Babacan’ın ekibi

Altılı masadaki tek sorun Akşener’in talepleri değil.

Bir de Ali Babacan ve Ahmet Davutoğlu’nun hangi partinin listesinden milletvekili listesine gireceği meselesi var. İkisi için de en mantıklı ve makul yol İyi Parti’den vekil seçilmeleri. Ancak Akşener buna sıcak bakmıyor.

Akşener liderlerin vekil olmasına da karşı. Fakat masanın diğer ortakları için parlamento çatısı altında olmak niyeyse çok önemli.

İyi Parti’nin vetosu aşılamazsa geriye tek alternatif CHP kalıyor. Ancak bu da Babacan ve Davutoğlu’nun bundan sonraki siyasi yolculukları açısından ciddi bir handikap olarak karşılarına çıkabilir.

Adlarının önüne gelecek “CHP Milletvekili” titriyle hayalini kurdukları “Merkez sağın lideri” postuna nasıl talip olacaklar? Abdüllatif Şener’in durumu ortada!

Bu tartışmaya paralel olarak yürüyen başka bir gelişmeyle devam edelim… Babacan dün Kılıçdaroğlu’nun yeni ekonomi ekibini yere göğe sığdıramadı. Bunu neden yaptığı önemli. Babacan özetle diyor ki: Daron Acemoğlu, Hakan Kara ve Refet Gürkaynak. Biz bu isimlerden çok memnun olduk. Geçmişte beraber çalıştık. Şu anda da görüşüyoruz. Bunlar CHP’li olmuş değiller!

CHP’li olmamışlarsa ne olmuşlar diyorsunuz değil mi? Aslında sorunun cevabı belli. Babacan “Sıcak paraya dayalı borç ekonomisine devam. Yatırımla, üretimle, istihdamla işimiz yok, bu ekip zaten benim eski ekip”  diyor.

CHP’liler hiç ABD’li danışman Rifkin’e kafayı takmasınlar. Muhtemelen onu da Kemal Bey’e öneren Babacan’dır.

Tabii bu mesajın asıl muhatabı Meral Akşener. CHP lideri kendisinden ekonomi yönetimini isteyen Akşener’e karşı Babacan kozunu oynuyor olabilir. Yoksa Babacan neden Kemal Bey’in ekonomi ekibini bu kadar sahiplensin? Belli ki birlikte hareket ediyorlar. 

Bütün bu gelişmelerden anlaşılacağı üzere, altılı masa artık gerçek bir pazarlık masasına dönüşmüş durumda.

Kameralar önünde verilen iddialı, idealist mesajlar işin şov kısmı. Herkes kendi istikbalinin derdine düşmüş durumda.

Karamollaoğlu’nun bitmeyen ihtirası

Saadet Partisi lideri Temel Karamollaoğlu, Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada “İhtiraslı“ olarak tanımladığı Cumhurbaşkanı Erdoğan için “Birlikte 20 yıl siyaset yaptık. Cenabı Hakk’ın huzuruna çıkacağız. Onun için Tayyip Bey’den davacı olacağım” demiş!

Dün bu açıklamayı okuyunca bir dönem Refah Partisi’nde Temel Bey ile siyaset yapmış bir ismin anlattıkları geldi aklıma.

Yıl 1994… Temel Karamollaoğlu, Refah Partisi’nin Sivas Belediye Başkanı. Ancak gönlünde yatan aslan İstanbul Büyükşehir adaylığı.

En güçlü rakibi de Recep Tayyip Erdoğan. Temel Bey, İstanbul’un kendi hakkı olduğunu düşünüyor. Ama işler umduğu gibi gitmiyor.

Detaylarına girmeyeceğim keskin bir parti içi yarışın ardından aday Erdoğan oluyor ve İstanbul’u alıyor. Temel Bey de Sivas’ta kalıyor.

Muhtemeldir ki Temel Bey’deki bitmeyen ihtiras ve Erdoğan antipatisinin sebebi 1994 yılındaki o kaybettiği adaylık yarışı.

Aradan neredeyse 30 yıl geçmiş ama Temel Bey hâlâ 1994’ü yaşıyor!

Editör: Muharrem Kılı