
ALTERNATİFSİZLİK ALGISI
ALTERNATİFSİZLİK ALGISI
Özellikle 12 Eylül referandumundan sonra AK partinin alternatifsiz olduğuna dair ciddi bir kanat oluşturuldu.
Bunda partilerin referandumda aldığı pozisyonun da büyük katkısı oldu. Tüm partilerin hayırcı safta yer alması,AK partiye demokrasinin tek temsilcisi olma fırsatını verdi. Halbuki, referandumun muhtevasında toplumun aleyhine olacak hiçbir düzenleme bulunmuyordu.22 Maddelik Anayasa değişikliğinde belki partilerin kapatılması ile ilgili madde hariç, öteki maddelerin hepsi toplumsal ihtiyaçlardan doğmuş düzenlemelerdi.
AK parti profosyonel bir algı yönetimi ile hem kendini tek demokrat parti, hem de muhafazakarların tek adresi olarak lanse etti. İşin doğrusu diğer partiler de buna çanak tuttular.Referandum sonucu alınan %58’lik evet oyu muhalefetin yüksek perdeden siyaset yapmasını, özellikle muhafazakar kesimi etkilemesini zorlaştırdı. Alternatifsizlik algısı da böyle oluşturuldu.
Alternatif olabilmek, toplumun sizde kendini, kendi değerlerini bulabilmesine bağlıdır. AK parti iktidarı döneminde muhafazakar seçmen için hayati önem taşıyan bir çok konuda önemli açılımlar yapıldı.28 Şubat artığı uygulamalara son verildi.Kamu’da baş örtüsü serbest hale getirildi.İnsanlar hayat tarzlarından, inançlarından dolayı dışlanmaktan,aşağılanmaktan kurtuldular. Bu da muhafazakar kitleleri haklı olarak Ak parti ile özdeşleştirdi, onun bir parçası haline getirdi.
Siyaset ne kadar halka dayanır, rotasını ne kadar halka göre çizerse o kadar başarılı olur. Muhafazakar kitleler, hayat tarzlarına dokunulmayacağını,son yılların demokratik kazanımlarından vaz geçilmeyeceğini en azından öteki partilerde de görmek istiyorlar.Özellikle MHP’nin muhafazakar kitleleri rahatlatacak, endişe ve kaygılarını izale edecek açıklamaları bu açıdan büyük önem taşıyor. Toplum iktidar değişikliği ile kazandıklarını kaybetmeyeceğine inanırsa, siyasi tercihlerini değiştirir, aksi takdirde değiştirmez.
Siyasetteki sıkışmışlığın,alternatifsizlik inancının en büyük nedeni budur. Partilerin muhafazakar seçmenin endişelerini, korkularını gidermesi gerekiyor. Bu korkular temelsiz değildir.28 Şubatta yaşananların,üniversitelerde kurulan ikna odalarının hatırası maşeri vicdanda dipdiri duruyor. Üstelik bu çirkinliklerin faillerinin bazıları hala CHP şemsiyesi altında siyaset yapıyorlar.Muhtemel bir iktidar değişikliğinde CHP’nin klasik pozisyonuna dönmeyeceğinin garantisi yok. Türk seçmeni sırf bir partiyi cezalandırmak için başka bir partiyi tercih etmiyor. Oy kullanırken son derece rasyonel davranarak,kendine ve ülkeye ne katacağını düşünerek tercihlerini belirliyor.Sanılanın aksine ekonomik istikrar ve hayat tarzına saygı, en belirleyici iki faktör.Bu bakımdan kendini geçmişin karanlıklarına götürme ihtimali taşıyan bir kadroya kolay, kolay oy vermez.Üstelik CHP de, bugüne kadar muhafazakar kitleleri rahatlatacak,geçmişin ayıplarından kurtulacak bir görüntü vermedi. Kala,kala geriye MHP-BBP ve SP gibi partiler kalıyor. Bu seçimde kim muhafazakar kitlelerle barışır, onların haklı korku ve endişelerini giderirse kazanan o olur. Bir parti çıkıp, kadrosu, programı ve söylemiyle muhafazakar kitlelere, ben sizin tercümanınızım demedikçe,alternatif yok algısı devam edecektir. Onun için şekva etmek yerine, siyaseti biraz daha halka yaklaştırmak, halkın istek ve taleplerine göre dizayn etmek gerekiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.