
BARIŞ MI,TESLİMİYET Mİ?
Bu Nevruz’da da gelenek değişmedi;MİT Apo’nun mektubunu kuryelik yaparak İmralı’dan alıp,BDP’ye teslim etti.
Mektup Diyarbakır’daki Nevruz kutlamalarında okunacak.Böylece mevcut iktidarın bölge halkına ne dediğini de öğrenmiş olacağız. Çünkü mektubu yazan kim olursa olsun, onu müellifinden alıp topluma takdim edenler de aslında aynı görüşleri paylaştıklarını deklare etmiş olurlar. Bir devlet içeriğini onaylamadığı bir mektubu topluma yansıtmaz.Yani o mektupta iktidarla Apo’nun nerede buluştuğuna tanık olacağız.
Bir devlet bir örgüt lideri ile uzantıları arasında kuryelik yapar mı sorusunu artık sormuyorum.Zira,uzun zamandır ortada devlet diye bir şey yok.Hukuk rafa kaldırıldı, Yargı iğdiş edildi,rüşvet,hırsızlık ülkeyi yönetenlerin hakkıymış gibi meşrulaştırıldı.PKK ile yapılan görüşmelerde ise sadece hukuk değil binlerce yıllık devlet geleneği ayaklar altına alındı.
Süreç başladığından beri Güneydoğu’da PKK’nın itibarı artarken devletin itibarı azalıyor.Kürt meselesinin geleceği Apo ile konuşularak, Kürtlük topyekün Apo’nun insiyatifine bırakıldı.Bir başka ifadeyle Apo siyasi iktidarın eliyle PKK’nın liderliğinden Kürtlerin liderliğine terfi ettirildi.Bölge halkı izansız,akılsız,milliyetsiz politikalarla örgütün kucağına itildi.
Ülkenin başına terör gailesini açan bir kişiyi kahraman yapmanın örgütü nasıl zayıflatacağını,ülkelye nasıl barış getireceğini doğrusu anlamış değilim. Her şey Apo’nun iki dudağı arasına bağlanarak devlet Apo’ya mahkum edilmiştir.
Ülkenin Kürtlük-Türklük zemininde ayrışması için önce Apo’nun tüm Kürtleri temsil eden bir konuma getirilmesi gerekiyordu.Aynı siyasi odağa bağlı kaldıkça bir toplumu ayrıştırmak o kadar kolay değildir.Yapılan düzenlemelerle,örgüt lideri güçlendirilerek etki alanı dışında kalanlar,kapsama alanı içine alındı.Apo, devletle Güneydoğu arasında tek kanal haline getirildi.
Süreç boyunca çıkarılan yasaların tümü PKK’nın yıllardır savunduğu taleplerden oluşuyor.Barış süreci diye yutturulan süreç aslında Güneydoğu’yu PKK’nın istek ve talepleri doğrultusunda yeniden dizayn etmekten başka bir anlam taşımıyor.İktidarın kendine ait,PKK’dan farklı,bölge halkının isteklerinden çıkarılmış bir projesi yok.Süreç PKK’nın istediği zeminde yürüyor.İktidarın süreç boyunca müdahil olduğu tek alan yasal düzenlemelerin zamanlaması ile ilgilidir. PKK her şey bir anda olsun derken, iktidar toplumun sindirme kapasitesini göz önünde bulundurarak tedrici bir yol izlemeyi tercih ediyor.
Hukuki anlamda olmasa da uzun zamandır fiili anlamda Türkiye’de iki ayrı yönetim,iki ayrı Başbakan var.BDP güneydoğu’nun hükümeti, Apo Başbakan2ı gibi hareket ediyor.Yerel seçimlerde referandum kozu kullanılarak kendini sürece mahkum eden iktidar iyice esir alınıyor.Bu yoldan bizden önce Kanada,İspanya gibi devletler de yürüdü. İkisi de fiilen bölünmüş durumda. Topluma traşlanıp, sevimlileştirilerek sunulan özerklik bölünmenin makyajlanmış adıdır.Üniter yapıdan vaz geçildikten sonra ortada devlet diye bir aygıtın kalmadığını bu ülkeler acı tecrübelerle anladılar. İspanya’nın Katalonya özerk bölgesi bu kasım ayında bağımsızlık referandumuna gidecek. Kanada’nın Quebec bölgesi kendini özerk bölge değil, ulusal devlet olarak tanımlıyor. Quebec’e gitmek için Kanada vizesinin yanında bir de Quebec vizesi almak gerekiyor. Bu sürecin bize vadettiği de farklı değil. Türkiye adım,adım parçalanmaya doğru gidiyor. Önce İslamcılık,Osmanlıcılık adı altında milliyetsizlik,vatansızlık, coğrafyasızlık telkin edilerek toplumun refleksleri yok edildi.Şimdi de hiçbir engelle karşılaşılmadan vatan toprağı üzerinde operasyon yapılıyor.Bu seçim AKP’ye verilen her oy aynı zamanda Apo’nun kar hanesine yazılacaktır. Öyle bir dönemeçteyiz ki tüm şahsi hesapların,kırgınlıkların bir tarafa atılıp,vatanın imdadına koşulmasını gerektiriyor.Bu seçim herkes bin defa düşünmeli, oyunu ona göre kullanmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.