BAŞBAKAN'IN MİTİNGLERİNDEN GERİYE KALANLAR

İslam coğrafya’sının neredeyse her parçası, Müslümanlar arasındaki  kanlı  boğuşmalara sahne oluyor. Suriye’de Sunni,Nusayri çatışması, Irak’da Şii-Sunni ihtilafı, Mısır’da Selefilerle İhvan arasındaki  boğuşma,farklı İslami gruplar arasındaki çatışmanın bazıları.

Despot yönetimler ya bu çelişkileri kışkırtarak, yahut seyrederek iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Toplumdaki fay hatları çoğu zaman muhteris yönetimlerin iktidarlarını kalıcı hale getirmenin aracı haline geliyor. Farklı İslam algıları yüzünden birbirlerini kıranlar, aslında  kirli iktidarların payandası oluyorlar.

Türkiye, şimdiye kadar böyle bir kitlesel çatışma yaşamadı. Güneydoğu’da meydana gelen olaylar ise iki farklı etnik kategorinin mücadelesi değil, bir terör örgütü ile devlet arasında cereyan eden bir  çatışmadır.Bu ülkenin Sosyolojisinde ne mezhep ne de etnik çatışma vardır.Bundan sonra da böyle devam etmesi , özellikle ülke yönetiminde bulunanların dikkatine bağlıdır.

Siyaset kurumu bir arada yaşamanın şart ve imkanlarını oluşturmakla mükelleftir.Kavgacı,çatışmacı bir dil, bütün sosyolojik kabul ve tespitleri ortadan kaldıran arızi durumlara sebep olabilir.Toplumlar zaman, zaman bu tip söylemler sonucu  rutinin dışına çıkarak sosyal bir cinnet hali yaşayabilirler.Onun için siyaset yapan, topluma etki eden her kişi ve kuruma büyük sorumluluklar düşmektedir.

Yazık ki, yerel seçimlere  gittiğimiz şu süreçte gerekli özenin gösterildiğini söylemek mümkün değil. Özellikle Başbakan’ın kullandığı çatışmacı dil, her konuşma sonrası on binlerce insanın kafasında  derin nefret tortuları bırakıyor. Başbakan’ı dinleyen herkes hedef gösterdiği cemaate karşı tarifsiz bir kinle doluyor. İslam dünyasının bir hastalığı bizzat Başbakan’ın diliyle Türkiye’ye transfer ediliyor.

AK parti tabanı da, hedefe konulan insanlar da aynı iman ve kültür havzasından beslenen, İslam’ın kardeş yaptığı insanlar.Şimdi iktidarı tahkim etmek, Başbakan’ı içine düştüğü suç girdabından kurtarabilmek için düşmanlaştırılıyorlar.Başbakan’ın mitinglerine giden insanların aklında sadece cemaat düşmanlığı kalıyor.

Hiçbir siyaset, hiçbir kişi veya kurum milletin birliğinden, bütünlüğünden daha önemli değildir. Millet yaşarsa siyaset var olmaya devam eder.Toplumu kamplaştırarak,güçlerini, enerjilerini birbirlerine yönelterek iktidarda kalmak kimseye hayır getirmez.

Cemaat bir parti değil, seçime de girmiyor. O halde bu kin ve nefretin sebebi nedir ? Sebep,17 Aralık’tan sonra ortaya çıkan çirkinliklerdir.İnternete düşen ses ve görüntü kayıtları  iktidarın nasıl çürüdüğünü, nasıl bir kişisel saltanat aracına dönüştüğünü  gösterdi.AK parti tabanının bu çürümüşlükten etkilenmemesi için her türlü telkin ve propagandaya kapalı hale getirilmesi gerekiyordu. Taban cemaate karşı ne kadar bilenirse,bu kayıtları servis edenlerin inandırıcılıkları o kadar ortadan kalkacak. Onun için Başbakan soluk almadan bu iki  grup arasındaki kardeşliğin canına okumaya çalışıyor.Taban,Cemaatin düşman olduğuna ne kadar  ikna edilirse o cenahtan gelen hiçbir bilgi ve belgenin inandırıcılığı kalmayacak. Kısacası Başbakan, paçasını kurtarmak için  İslam coğrafyasında hepimizi inciten hastalıkları buraya taşıyor. Kendisini kurtarmak için kardeşliğimizi yok ediyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi