
BİR DEVRİN SONU
BİR DEVRİN SONU…
Bazıları hazmetmekte zorlansa da 17 Aralık bir devrin sonudur. Türkiye Erdoğan sonrasının sancılarını yaşıyor. Özellikle dün çıkan dinleme kayıtlarından sonra Başbakan’ın bütün savunma mekanizmaları çökmüş, tutunacağı bir tutamak kalmamıştır.
Bu,önümüzdeki aylarda yeni siyasi aktörlerin sahne alacağı anlamına geliyor. Meseleyi sadece cemaat-iktidar çatışması ekseninde ele almak,içerisinde bulunduğumuz durumu anlamaya yetmez.Bu çatışmanın içinde devlet reflekslerinin de bulunduğunu düşünüyorum.
Oslo ile başlayan açılım süreci, barışa değil daha büyük bir çatışmaya doğru gidiyordu.
Bugüne kadar PKK ile BDP hiçbir taahhüdünü yerine getirmedi.Fırsatçılık yaparak kardeşi kardeşten koparmak için mevcut rahatlama ortamını tepe, tepe kullandılar.Bölge halkına devletin bu savaşı kaybettiğini telkin ederek yeni mevziler elde ettiler. İşte bu noktada devlet refleksi devreye girdi,daha fazla beklemek daha ağır sonuçlara vesile olacaktı çünkü.
Oslo’da konuşulanlar hiçbir zaman millete gerçek veçhesiyle anlatılmadı. Barışın konuşulduğu bir görüşme sürecin milletten gizlenmesi, saklanması gereksizdi.Konuşulan barış değil Türkiye’nin bölünmesi olduğu için Oslo tutanakları hep milletten gizlendi. MİT yasasında yapılması düşünülen değişiklikler de –Oslo ihanetinin –üstünü örtmek için yasal kılıf hazırlamaktan başka bir şey değil.
Dün ortaya çıkan tape’ler ise, herkes için ibret vericidir.Cumhuriyet tarihinin en geniş halk desteğine mazhar olmuş bir liderin bu duruma düşmemesi gerekirdi.Başbakan’ın oğlu olduğu iddia edilen kişinin elindeki parayı saklamak için babacığım, babacığım diye çaresiz çırpınışlarını çok büyük bir üzüntüyle dinledim. Bunlar oh olsun diye sevinçle,intikam hissiyle karşılanacak şeyler değil. Aklıma kardeşini öldürdükten sonra cesedini ne yapacağına bir türlü karar veremeyen Kabil’in çaresizliği geldi. Hiçbir günah, hiçbir yanlış olduğu yerde kalmıyor. Başbakanlığın yaptığı montaj açıklamasını elbette ıskalamıyorum.Umarım öyledir. Ama kayıtlar böyle bir savunma ile bertaraf edilmeyecek kadar can yakıcı.
Son iki yıldır iktidar uzatmaları oynuyordu, devlet aklının yerini birkaç şüpheli bürokratın aklı almıştı.Etkili bir muhalefetin olmayışı iktidarı iyice pervasızlaştırdı.TV ekranları işgal altındaki bir ülkenin televizyonları gibi ülkenin bölünmesini, parçalanmasını mazur gösteren, Kürt meselesini bölünme zemininde çözmeyi teklif eden konuşmacılarla dolduruldu. Sağda, solda gidişatı görüp uyarılarda bulunanlar kan içici ilan edilip susturuldu. Havuz paralarıyla satın alınan –kiralık kalemler- millete karşı tam bir psikolojik savaş yürüttü. Gelinen nokta ortada,medyanın gücü her zaman hakikati tersyüz etmeye yetmiyor.İktidar fiilen bitmiş, hukuken de tükenmiştir.Antidemokratik yasalarla son yıllarda yapılan ve hatadan daha ağır anlamlar taşıyan politikaları meşrulaştırmak mümkün değil.Kısacası bir devir kapanıyor, yeni bir devir açılıyor. Umarım bu yeni dönemde milli bünyede açılan gedikler kazasız belasız bir şekilde tamir edilir. Yoksa işimiz çok zor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.