CİZRE VE PKK'YA TEPKİLER

. Muhalefet doğru bir zeminde yapılmadığı takdirde karşı tarafa yarar. Eleştirilenden çok eleştireni yıpratır.

PKK terörü üzerinde yapılan yorumlarda da böyle bir yaklaşım var. iktidarı eleştirirken PKK ve onun siyasi uzantılarını neredeyse masumlaştıracak yorumlar yapılıyor.

Elbette gelinen noktanın birinci derecede sorumlusu AKP, kişi düzeyinde ise Erdoğan'dır. Patlatılan her bombanın,atılan her kurşunun arkasında çözüm sürecinde PKK'ya sunulan imkanlar yatıyor. Bu,iktidarın iyi niyetinden veya gafletinden yararlanarak yapılan bir şey değildi. Birinci günden son güne kadar hem asker hem emniyet hem de ülke millet endişesi olan herkes bu durumu dile getirdi. Askerin ret edilen yazılı operasyon taleplerinin belgeleri arşivlerde duruyor. Zamanı gelince bunların hepsi yargı karşısında sorumlularının yüzlerine çarpılacaktır.

AKP'nin bu tolere edilemez sorumluluğu var diye HDP ve PKK'nın yaptıklarını görmezden gelmek, hırsızla iş birliği yapan bekçiyi görüp,hırsızı görmemektir. Seyreden AKP,ülkeyi bombayla,silahla,topla,tüfekle dolduran PKK'dır. Bu bilinçli körlüğün arkasında Sarayın başka siyasi hesaplarının olması da muhtemeldir. Ama ortada binlerce insanı katleden,katletmeye devam eden bir örgütün olduğu da unutulmamalıdır.

Son günlerde köpürtülerek uluslararası bir sorun haline getirilmeye çalışılan Cizre meselesinin de bu bağlamda değerlendirilmesi gerekir. Demirtaş ve beraberindekiler Cizre'ye sokulmadılar diye bazı çevreler neredeyse bunu bir demokrasi meselesi haline getirmeye çalışıyor. Demirtaş istediği yere gidince demokrasi rüşdünü ispat etmiş olacak, gitmeyince yara alacak. Böyle demokrasi anlayışı olur mu?Kimse aynı Demirtaş'ın niçin Cizre'de Özerklik ilan edildiğinde sesini çıkarmadığını,tepki göstermediğini konuşmuyor. Bir kaç yüz militan ellerinde ağır silahlar Özerklik ilan edecek,devlet otoritesini tanımadığını söyleyecek ama asker oraya müdahale etmeyecek.Buna da ileri demokrasi diyeceğiz.

Elbette günlerce insanların sokağa çıkma yasağı ile evlerine hapsedilmesi sıkıcı bir durum. Ama bunun sorumlusu asker değil ki. Birinci sorumlu şehirlerin silahla doldurulmasını seyreden iktidar, ikinci sorumlu da çözüm sürecinden bir Kürdistan çıkarmaya çalışan PKK/HDP cephesidir.İki yüz üç yüz militanın halkı kalkan ederek güvenlik güçlerine saldırdığı bir yerde halka zarar vermemek,teröristle vatandaşı tefrik etmek için sokağa çıkma yasağı koymaktan başka çare yoktur.Hiçbir ülke hiç bir devlet kendi toprakları üzerinde başka otoritelerin ortaya çıkmasına müsaade etmez. İktidara vuracağız diye işi neredeyse bırakın orası PKK ya kalsın diyecek noktaya getirmek,iktidarı eleştireyim derken PKK'ya arka çıkmaktır.. Muhalefet siyasete olur,devlete,millete muhalefet olmaz.

Türkiye bilinçli olarak çok kritik bir eşiğe getirilip bırakılmıştır. PKK bu durumdan istifade etmeye,Suriye-Irak benzeri bir yapılanma için mevzi kazanmaya çalışmaktadır. Bu emeline ulaşmak için de mücadelesini kitleleştirmek, halkı devletin karşısına dikmek istemektedir.Devrimci halk savaşı,halkın cepheye sürülmesini ,bir anlamda halklar arası savaşı ifade eder. Örgüt bugüne kadar bu amacını gerçekleştiremedi. Ancak son olaylarda gösterilen tepkiler,Kürt vatandaşlarımıza yönelik saldırılar tam da PKK'nın bu amacına hizmettir.Akıldan,izandan yoksun tepkiler PKK nın ekmeğine yağ sürmüş,oluşturmak istediği Kürt/Türk çatışmasına malzeme üretmiştir.Oysa Türk'e atılan yumruğa Kürt,Kürde atılan yumruğa Türk siper olmalıdır.Biz Türküz,Kürdüz ama tek milletiz. Aksi yöndeki tutum ve tepkiler,amacının tam tersine hizmet eder.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi