ÇÖZÜMÜN SEMBOLÜ,MAHSUM KORKMAZ HEYKELİ

 Geçen hafta Mahsum Korkmaz’ın Lice’ye heykelinin dikilmesi çözüm sürecinin geldiği  nokta ve gitmekte olduğu  istikameti  göstermesi bakımından önemlidir. Agit kod adlı Mahsum Korkmaz PKK’nın ilk komutanlarından biri. 1986 yılında Gabar dağında Apo’nun gönderdiği bir tetikçi tarafından öldürüldü. Örgüt yayınlarında TSK ile girdiği çatışmada öldürüldüğü iddia edilmesine rağmen gerçek bunun tam aksi. Korkmaz potansiyel lider adaylarından biri olduğu için Apo tarafından tasfiye edilen binlerce isimden biri. Örgütten ayrılanlar örgüt içi infazların 15-16 bin civarında olduğunu belirtiyorlar.

Örgüt kültüründe isim yapmış, ölümü yaşamasından daha kazançlı olacak isimleri öldürmek bir gelenektir. Önce öldürülür, sonra da devlet öldürdü diyerek cenazesi üzerinden toplum maniple edilir.Mahsum Korkmaz’ da o isimlerden. Öcalan tarafından öldürüldükten sonra ismi Lübnan’daki kampa verilerek ismi üzerinden devlet düşmanlığı diri tutulmaya çalışıldı. İşte o Mahsum Korkmaz şimdi Lice’de heykeli dikilen kişi. PKK göstere, göstere yüzlerce kişinin katıldığı bir törenle heykelin açılışını yaptı. Lice’de 4 -5 aydan beri devlet fiilen kontrolü kaybetmiş durumda.PKK bayrağı aylardır Lice’nin semalarında herhangi bir müdahaleye maruz kalmadan dalgalanıyor. Gençler bayrak nöbeti tutturularak politize ediliyorlar. Açılan sözde şehitliklerle, Suriye’ye gönderilen militanlarla hem bir bölge vatanlaştırılıyor hem de ayrı bir vatan algısı oluşturuyor. Bölgede bir çok insanın kafasındaki coğrafya 780 bin kilometreyi içine almıyor. PKK propagandasına maruz kalmış gençlerin kafasındaki coğrafya bugünkü sınırlarımızdan çok farklı. Bir çoğu ülkenin batısını vatan sınırları içinde görmediği için sorumluluk da duymuyor.

Hiçbir ülke askerine, polisine sivil vatandaşına kurşun sıkmış, bebek,çocuk,kadın yaşlı, genç demeden insanlarını öldürmüş birinin heykelinin dikilmesine müsaade etmez.Çok değil birkaç gün önce, havuz medyası sözde milliyetçi hassasiyetlerle  istiklal marşını yanlış okudu diye İhsanoğlu'nu günlerce  eleştirmişti. Bazı devşirmeler kullanılarak CHP adayına oy vermenin milliyetçilikle bağdaşmadığı yazılıp çizilmişti.Aynı kesimlerden bu açık meydan okumaya karşı en küçük bir itiraz sesi yükselmedi. Seçim bitti milliyetçilik istismarı da bitti.

Bu ve benzeri teşebbüsleri görmezden gelmek, zamanında müdahalede bulunmamak –bölgeye biçilen yeni kimlikle-ilgili iddiaları doğrulamaktır. Ülke içinde farklı kimlik, vatan ve bayrak algılarının yerleşmesi,bölünmenin önce toplum düzeyinde gerçekleşmesidir. İnsan coğrafyasında meydana gelen parçalanma, son kertede konjüktöre bağlı olarak vatan coğrafyasına da akseder. Yakın tarih bunun örnekleri ile doludur.Paralel karartmasıyla toplumun dikkatinden kaçırılan bu durumu ebediyen gizlemek mümkün değildir. HDP zaten nihai hedefinin ne olduğunu açıkça söylemektedir.Nitekim birkaç hafta önce HDP tarafından TBMM’ne verilen bir araştırma önergesinde; 2007 yılından beri 139 ders kitabının incelendiğini, bunların içinde bir çok milliyetçi-militarist ifadeler tespit ettiklerini bunların okul kitaplarından çıkarılması gerektiği ifade edilmiştir. HDP’nin militarist ve milliyetçi ifadeler dediği ifadeler;”Türkler tarih boyunca ordu-millet geleneğini sürdürerek yaşamışlardır.Türk milletinin dili Türkçedir. Türk dili dünyada en güzel ve en zengin dillerden biridir,” gibi ifadeler… Türkçeden rahatsız olduğunu söyleyen bir partinin Türkiye partisi olması mümkün mü? Bu dil birliği ile ilgili HDP’nin ne düşündüğünü gösteren basit bir örnek. Dili, vatan algısı, aidiyet hissi tahrip edilen bir ülke birliğini koruyamaz. Dolayısıyla Lice’ye dikilen heykel sadece bir taş parçası değil, o bir sembol.Nereden nereye geldiğimizi ve nereye götürüldüğümüzü gösteren bir sembol.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi