
Muharrem Kızılkaya
Dün Firavun, bugün Başkan
“Kendini Tanrı’nın yerine koyanlar, sonunda şeytanın maskesini takar.”
- Bilinmeyen bir düşünür -
Dün Firavun, bugün Başkan. Hikâye aynı: Tanrı adına hükmetmek.
Tanrı’nın Elçileri: Tarihten Günümüze İlahî Liderlik İddiaları
Tarihin sayfaları, kendilerini Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi, temsilcisi ya da elçisi ilan eden liderlerle doludur. Onlar için yönetmek bir hak değil, kutsal bir görevdir. İradenin kaynağı halk değil, Tanrı’dır. Dolayısıyla ne yapsalar sorgulanamaz, eleştirilemez; çünkü onlar yalnızca “görevlidir.”
İşte en büyük yalan da burada başlar.
Çünkü her diktatör, “Allah adına” başladığı yürüyüşünü, sonunda kendi kibriyle bitirir.
Dünden Bugüne Değişmeyen Maske
Antik Mısır’da Firavunlar, hem kral hem tanrıydı. Roma’da imparatorlar tanrılaştırıldı. Orta Çağ’da Şarlman, “Kutsal Roma İmparatoru” olarak hüküm sürdü. Napolyon, Tanrı tarafından seçildiğini öne sürdü. Hitler, kendisini bir mesih gibi sundu.
Sonuç mu?
Dünya tarihinin en büyük yıkımları, bu sözde “ilahî liderlik” adına yapıldı.
Doğuda da manzara farklı değil.
Japon imparatorları, güneş tanrıçasının soyundan geldiklerine inandırıldı. Osmanlı’da bazı padişahlar, Tanrı’nın yeryüzündeki adalet temsilcisi kabul edildi. Yavuz Sultan Selim’in “İslam’ın hamisi” olarak Tanrı’dan görev aldığını ima ettiği çok açıktır.
Oysa Kur’an apaçık söyler:
“Şüphesiz bu Zikri (Kur’an’ı) indiren Biziz ve onu koruyacak olan da elbette Biziz.” (Hicr 9)
Yani Allah’ın mesajı nettir:
Elçi gönderme yetkisi yalnız O’na aittir.
Ve bu dünyada hiçbir lider, hiçbir devlet başkanı Tanrı’nın yerine geçemez.
Bugün: Yeni Çağın Firavunları
Gelin şimdi bugüne bakalım.
Donald Trump, İran’a yönelik nükleer tehdit iddialarıyla başlattığı sert söylemleri bir adım daha ileri taşıdı. İran’a düzenlenen saldırının ardından yaptığı açıklamada “Tanrı’ya teşekkür etti”, “Ordumuzu koru Tanrım” dedi ve ekledi:
“Bu gece yaptığımızı dünyada başka hiçbir ordu başaramazdı… Tanrı Ortadoğu’yu, İsrail’i ve Amerika’yı kutsasın.”
Bu açıklamalar, Tanrı’dan aldığı bir görevle hareket ettiğini iddia eden bir lider profili ortaya koymaktadır.
Trump kendisini bir “başkan” olarak değil, bir “aracı” olarak sunmaktadır.
Tıpkı tarihteki örnekler gibi.
Bugün dünyanın birçok ülkesinde, liderler benzer bir strateji izliyor.
Bazılarına göre liderler yalnızca ulusları değil, evreni temsil ediyor.
Aklın, hukukun ve inancın sınırlarını aşan bu “ilahî lider kültü”, toplumları zihinsel köleliğe, devletleri ise felakete sürüklüyor.
Sessiz Kalmak Suç Ortaklığıdır
Liderlerin kendilerini Tanrı’nın elçisi ilan etmesine sessiz kalmak, otoriterliğe davetiye çıkarmaktır.
İlahi olanı dünyevi iktidarın aracı hâline getirmek, yalnızca şirk değil, aynı zamanda bir halkın geleceğine vurulan en büyük darbedir.
Gerçek Tanrı, yani Allah; peygamberler göndermiştir.
Onlar da kibirli değil, uyarıcıydı.
Mazlumun yanında, zalimin karşısında durdular.
Ahlakı, adaleti, hakkı tebliğ ettiler.
Peki bugün?
Kendini “elçi” sanan bu çağın şarlatanlarına kim bu yetkiyi veriyor?
Hangi kutsal kitap, hangi ilahi emir, bombaları kutsar?
Sivilleri öldürmeyi meşru kılar?
Zulmü Tanrı adına işler?
Son Söz
Tarih, Tanrı adına konuşanların değil, Tanrı adına susturulanların haklılığını yazmıştır.
Gerçek elçiler mütevaziydi. Bu yüzden kalıcı oldular.
Kendisini Tanrı sananlar ise önce heykel diktirdi, sonra halkına mezar kazdı.
Bugünün “elçileri” ise yarının sanıklarıdır.
Ve onların hükmünü, tarihin terazisi mutlaka verecektir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.