İsraillilerin Yüzde 82’si Filistinlileri Gazze’den Sürülmesini Neden İstiyor?

Gazze’de yaşananlar, dünya gündemini uzun süredir meşgul ediyor. Fakat, İsrail toplumundaki gerçekler çoğu zaman dışarıdan bakıldığında tam olarak anlaşılamıyor.

Yeni yapılan anket, İsrail halkının büyük kısmının Gazze’deki nüfusun zorla yer değiştirilmesini desteklediğini ortaya koyan tablo, sadece bölgesel mesele olmaktan çok daha karmaşık ve derin gerçekliği yansıtıyor.

Yeriko Halkının Yok Edilmesi ve Dini Meşrulaştırma

Anketin en dikkat çekici yanlarından biri, İsrail ordusunun kutsal metinlerde anlatılan Yeriko halkının tamamen yok edilmesi örneğine benzer şekilde hareket etmesi gerektiği sorusuna verilen yanıtlar. Katılımcıların neredeyse yarısı, radikal yaklaşımı destekliyor.

Yeriko halkının yok edilmesi, kutsal metinlerde İsrailoğulları’nın düşmanlarını tamamen ortadan kaldırması olarak anlatılır ve tarihsel anlatı, günümüzdeki sert askeri ve politik tutumları meşrulaştırmak için kullanılıyor. Dini referansları, İsrail’deki sert milliyetçi söylemin temel taşlarından biri haline gelmiş durumda.

“Amalek” Olarak Adlandırılan Düşman ve Modern Yansımaları

Anket katılımcılarının %65’i, kutsal metinlerde İsrailoğulları’nın yok etmesi emredilen “Amalek” adlı düşmanın günümüzde de var olduğuna inanıyor. Amalek, tarih boyunca İsrailoğulları’nın en büyük düşmanlarından biri olarak görülmüş ve yok edilmesi emredilmiştir.

Bu inanç, günümüzde de düşman olarak algılanan gruplara karşı sert tutumların dini gerekçesi olarak kullanılıyor. Katılımcıların büyük çoğunluğu, Amalek’in anısını silme emrinin günümüzde de geçerli olduğunu savunması, Netanyahu’nun savaş söylemiyle birleşince, halkın sert tutumunu dini ve tarihsel zemine oturtuyor.

Zorunlu Göç Konusunda Artan Onay

Anketin en çarpıcı sonuçlarından biri, katılımcıların %82’sinin Gazze sakinlerinin zorla göç ettirilmesini desteklemesi. Aynı zamanda, İsrail içindeki Arap vatandaşlarının da zorunlu göçüne onay verenlerin oranı %56. Bu rakamlar, 20 yıl öncesine kıyasla ciddi artış gösteriyor.

İsrail’in “Gideon’un Savaş Arabaları” adlı operasyonu ise, Gazze’nin tamamını kontrol altına almayı ve nüfusu küçük alana sıkıştırmayı hedefliyor. Bu, sadece askeri hamle değil, aynı zamanda nüfus mühendisliği anlamına geliyor.

ABD’nin Rolü ve Tartışmalı Planlar

Netanyahu, savaşın sona ermesi için ABD Başkanı’nın önerdiği planın uygulanmasını şart koşuyor. Plan, Gazze nüfusunun başka ülkelere zorla yerleştirilmesini ve ABD’nin bölgeyi devralmasını içeriyor. Bazı kaynaklar, Trump’ın Gazze’den 1 milyon Filistinliyi Libya’ya kalıcı olarak yerleştirme planı üzerinde çalıştığını iddia ediyor.

ABD güvenlik şirketlerinin şimdiden Gazze’de bulunması ve İsrail’in yardım dağıtımını denetlemesi, planın ne kadar ciddi olduğunu gösteriyor. Ancak, Birleşmiş Milletler ve diğer uluslararası kuruluşlar planı sert şekilde eleştiriyor; çünkü bu, Gazze halkının daha fazla yerinden edilmesi anlamına geliyor.

Türkiye’deki Siyasal İslamcı Medyanın Yanıltıcı Algısı

Burada özellikle vurgulanması gereken nokta var. Türkiye’deki bazı Yeni Yüzyıl Siyasal İslamcı medya organları, İsrail halkının Gazze savaşına karşı olduğunu ve hükümetin “ha yıkıldı ha yıkılacak” haberleriyle kamuoyunu yanıltmaya çalıştığını iddia ediyor. Fakat gerçekler bambaşka.

İsrail halkının büyük çoğunluğu, anket sonuçlarıyla da desteklenen şekilde, savaş ve zorunlu göç politikalarını açıkça destekliyor olması, Müslüman kamuoyunun bizzat İslami gözüken bu medya tarafından yanıltıldığını gösteriyor. Sözde İslami medya organlarının manipülatif söylemleri, gerçeklerden kopuk ve yanıltıcı algı yaratması bilgi kirliliği değil, aynı zamanda ciddi toplumsal yanılsama yaratıyor.

İnsanlık ve Toplum Üzerindeki Derin Yaralar

Yaşananlar sadece bölgesel çatışma değil; insan hakları, adalet ve vicdan açısından büyük yara. Zorunlu göç ve etnik temizlik söylemleri, insanlık onurunu hiçe sayan, tarih boyunca benzer acılara yol açmış karanlık dönemin habercisi. Toplumların temel değerleri, barış ve adalet ilkeleri bu tür politikalarla derinden sarsılıyor. Bu noktada, sadece dışarıdan izlemek yetmez; herkesin trajedinin farkına varması gerekiyor.

Sonuç olarak; karanlık senaryolar karşısında sessiz kalmak mümkün değil. Herkesin sorgulaması, bilinçlenmesi ve harekete geçmesi şart. Toplumsal ve bireysel düzeyde farkındalık yaratmak, bu tür sinsi planların önüne geçmenin tek yolu. Türkiye ve çevresindeki coğrafya, ateşin tam merkezinde yer alıyor.

Bu yüzden, uyanık olmak artık tercih değil, zorunluluktur...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sadi Özgül Arşivi