
Sadi Özgül
Türkiye’nin Etnik Çıkmazı: Eşit Yurttaşlık mı, Bölünme Tehdidi mi?
Türkiye, tarih boyunca farklı milletlerin, kültürlerin ve etnik kimliklerin iç içe yaşadığı coğrafya oldu. Resmi rakamlara göre 72 milletin bir arada bulunduğu topraklarımızda, eşit yurttaşlık hakkı talebi son yıllarda siyasetin ve toplumun en hararetli tartışma konularından biri haline geldi. Tartışmanın merkezinde, ülkenin birliğini koruma ile farklı kimliklerin hak talepleri arasında gidip gelen hassas denge yer alıyor.
Kürt Hareketinin Tarihsel Arka Planı
Kürt ayrılıkçı hareketinin tarihsel gelişimini anlamadan, günümüzdeki talepler ve çağrılar doğru değerlendirilemez. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Kürtler belirli ölçüde özerklikle yaşamış, ancak imparatorluğun dağılması ve modern ulus-devletlerin kurulmasıyla birlikte hukuksal olarak azınlık konumuna düşmüşlerdir.
Türkiye, İran, Irak ve Suriye gibi devletlerde Kürtler, kimliklerini, dillerini ve kültürlerini özgürce yaşama konusunda çeşitli kısıtlamalarla karşılaşması, siyasi taleplerle birleşerek ayrılıkçı hareketlerin doğmasına zemin hazırlamıştır.
Yirminci yüzyılda Türkiye’de Kürtlerin dil, kültür ve siyasi haklarının kısıtlanması, asimilasyon politikaları ve zaman zaman şiddetli çatışmalar, ayrılıkçı hareketlerin güçlenmesine yol açmıştır. PKK gibi örgütler, başlangıçta Marksist-Leninist ideolojiyle Kürt halkının ulusal haklarını savunurken, zamanla taleplerini demokratik özerklik ve kültürel haklar ekseninde şekillendirmiştir. Irak ve Suriye’de ise Kürtler, devletlerin zayıflaması ve iç savaş ortamlarında daha fazla özerklik ve bağımsızlık fırsatları yakalamıştır.
Eşit Yurttaşlık Talebinin Güncel Yansımaları
Sokataki vatandaşlar tarafından PKK’nın siyasi kolu olarak görülen DEM Partinin milletvekili Tülay Hatimoğulları’nın, “Sayın Öcalan’ın barış çağrısı Türkler, Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Araplar, Türkmenler ve bu ülkede yaşayan 72 milletten insanın eşit yurttaşlık hakkı için yapılmıştır.” sözleri, talebin günümüzdeki siyasi yansımalarını ortaya koyuyor.
çağrının, sadece eşitlik talebini dile getirmekle kalmayıp, aynı zamanda bölücü ve ayrılıkçı söylemleri meşrulaştırmaya çalışan kesimler tarafından da sahiplenilmesi, milli birliğe yönelik ciddi tehdit oluşturuyor.
Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşları etnik kimliklerine göre ayırmaz; herkes “Türk vatandaşı” olarak kabul edilir. Ancak sosyolojik açıdan Kürtler, nüfusun önemli bölümünü oluşturur ve toplumsal dinamikleri şekillendirebilmektedir. Eşit yurttaşlık talebi, temel insan hakkı olmakla birlikte, ülkenin bölünmez bütünlüğünü zedeleyecek şekilde kullanılması asla kabul edilemez.
Bölücü Söylemler ve Toplumsal Kutuplaşma
Eşitlik talebinin bölücü söylemlerle iç içe geçmesi, toplumsal kutuplaşmayı derinleştirirken, milliyetçilik duyguları güçlenirken, etnik kimlikler üzerinden yapılan ayrıştırıcı söylemler artıyor. “Ne mutlu Türküm diyene” ifadesi, milli birliği ve ortak vatandaşlığı simgelerken, bazı grupların üst kimliği “ırkçılık” olarak planlı sorgulaması toplumsal barışı tehdit ediyor. Bu tür gelişmeler, ülkenin geleceği için ciddi riskler barındırıyor.
Siyasi İktidarın Yönetim Zorlukları ve Çözüm Arayışları
Türkiye’nin çok katmanlı etnik yapısını yönetmek, siyasi iktidarlar için büyük sınavdır. Bazı partilerin etnik taleplere karşı tavizkar tutumu, diğerlerinin sert milliyetçi söylemleri, çözümün önünde engel oluşturuyor. Barış ve kardeşlik çağrıları yapılırken, samimiyeti ve uygulanabilirliği sorgulanıyor. Kalıcı çözüm, tüm vatandaşların eşit haklara sahip olduğu, ulusal birliğin korunacağı zeminde aranmalıdır.
Uluslararası Güçlerin Sinsi Planları ve Tehditler
Türkiye’nin karşı karşıya olduğu karmaşık tablo, sadece iç mesele değil, aynı zamanda uluslararası güçlerin oyun alanı haline gelmiştir. Bölünme, parçalanma ve iç çatışma senaryoları, dış destekli sinsi planların ürünüdür.
ABD, İngiltere, İsrail gibi ülkelerin bölgesel politikalarıyla uyumlu hareket eden bazı kesimler, ülkenin toprak bütünlüğünü parçalamaya yönelik planların parçası haline gelmiştir. Bu gerçekler, milli iradeye ve devletin bekasına karşı yapılan her türlü girişimin ne denli tehlikeli olduğunu gösteriyor.
Milli Birlik İçin Keskin Uyarı: Gizli Tehditler ve Sinsi Tuzaklar
Türkiye’nin geleceği, karanlık senaryolara karşı güçlü ve kararlı duruşa bağlıdır. Milli birlik ve beraberlik, her türlü bölücü ve yıkıcı girişimin önündeki en büyük kaledir. Gizli planlar, karmaşık ve sinsi tuzaklar ülkenin birliğini hedef almaktadır. Bu gerçekler, göz ardı edilemez. Toplumun her kesimi, tehlikeleri görmeli, bilinçlenmeli ve milli sorumlulukla harekete geçmelidir. Sessizlik, ihanettir; uyanmak ise varoluş mücadelesidir.
Türkiye, sinsi tuzaklara karşı dimdik ayakta durmalıdır. Bu mücadelede kararlılık ve bilinç, en büyük silahımızdır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.