2014-08-17 Günü bir internet sitesine yazmış olduğum yazıda MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİNİN  yapacağı kongrenin getireceği heyecandan bahsetmiştim. O yazınında sayın genel başkanın masasına konduğu konusuda şahsıma bilgi iletilmiş ve bende menmun olmuştum.

Evet o gün şahsımın tasavvur ettiği kongre ve amacı daha farklı olabilir idi. Ama CUMARTESİ GÜNÜ YAPILAN MİLLİYETÇİ HAREKET PARTİSİNİN 11. olağan kongresi daha farklı misyonları içinde taşıdığıda aşikar. Yüzde yüz istenen elde edilmiş olmasada gündemi birilerine bırakmadığı gibi en azından seçimler öncesi bu ölü zamanı çok iyi kullandı.

Öyleki  ORTA ASYADAN BERİ BÜTÜN TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARININDA KUTLADIĞI NEVRUZ BAYRAMINA daha geniş katılımlı sahip çıktı ve birilerinin oyuncağı olmaktan çıkartmak içinde bir adım atıldı. Tüm bu olanlara bakıncada birileride M.H.P kongresini gölgelemek için organizasyonlarda yapsalarda ancak kendi cürümleri kadar yerde etkili olabildiler.

Tüm bu olanlarla birlikte artık yeni bir heyecanla kongreden çıkmış, yönetim kademesinin bir kısmını yenilemiş ve yeni bir heyecan yakalamış kadroların 7 HAZİRAN seçimlerine daha hızlı ve heyecanlı bir şekilde sarılmasıdır. Aday belirleme sürecine kadar gerek teşkilatların gerekse üst yönetimin yapacağı bütün pilan ve projelerini tamamlayıp, adayların belli olması ile birlikte alanlara inmesi ve sayın genel başkanın tabiri ile YORGUNLUĞA, UYKUSUZLUĞA, YILGINLIĞA yer vermeden, zaman ve mekan mevhumunu unutarak, gerek aday kardeşlerimiz, gerek teşkilatlar ve bu işte donanımı olan ülkücü camianın mayası sayılacak kardeşlerimiz başta olmak üzere top yekün çalışmaya katılarak bu seçimin kazanılmaması için hiç bir mazeret olamaz.

Şu anda yapılan dedi kodu mahiyetindeki bir çok konuyu seçim sonuna kadar buz dolabına koyup, kendi arkadaşlarımızda kabahat aramayı bırakıp, bir birimize daha fazla güvenerek, aramızdaki gönül bağının dahada güçlenmesini sağlayıp,bütün kırgınlık ve dargınlıkları bir kenara atmamız lazım.

Beldelerde, ilçelerde, illerde ve bütün teşkilatlarda kapımızı ve gönlümüzü her insana açmak içinde bir çabanın içine mutlaka girmeliyiz. Bazı kardeşlerimizin partide gerek görev alsın gerek görev almasın herkesi kendisi ile mukayese etme işinden vaz geçmesininde çok önemli olduğunu belirtmek lazım.

Bir hatıramı anlatmayıda görev bildim.
YIL 1977 bir ÜLKÜCÜ KURULUŞUN GENEL BAŞKANI ağabeyimiz bizim eğitimcimiz. Allah gani gani rahmet eylesin o günkü gençlik kolları il başkanımız olan kardeşimize, ikimiz o ağabeyimizle sık sık bir araya geliyoruz. Şahsıma sorulan her kişi hakkında bir olumsuz takıyı taktığımın farkında değilim ve o ağabeyimiz şahsımın ismini zikrederek, bak Fahrettin biz demokrasi diyoruz ve sandıkdan çıkacağız.

Ankara ilinde falan kişi ile filan kişi aynı sandıkda oy kullanıyor, sandıklar açılınca şu falan kişinin oyu, şuda diğerinin oyu diye kimse ayırt etmiyor. Kimsenin oyu bir birinden itibarlı değildir. O zaman bizim her insanın oyuna ihtiyacımız olduğunu bilmemiz ve ona göre hareket etmemiz gerekiyor. İnsanları kırmadan, insanlara anladıkları dilden sadece ülkücülüğü anlatsak inanıyorumki fazla bir şey yapmamıza gerek yok.

İşte onun için gönül adamı olmak diyoruz. İşte onun için ne olur artık dışa dönük siyaset diyoruz. İşte onun için karşımızdaki insanın gönül kapıları hep içerden açılıyor, ne olur onun kalp kapısından içeri girip diğer kapılarını aç diyoruz. Yoksa kendi görevmizi yerine getirmeden, kendi kabahatimizden kurtulmak için birilerine suç yüklemek adalet ilkelerine sığmıyor.