
Özcan Pehlivanoğlu
Öngörüsüzlük politikası!
"2025 YILI VERSİYONU..."
Olan bitenlere bakınca bir kaç yüzyıldır öngörüsüzlüğümüzün Türkiye'de büyük bir sorun teşkil ettiğini görüyoruz...
Tabii ki bir çok şey de olduğu gibi bunun da, tesadüf olması imkansız!
Örnek vermek gerekirse bir Türk devleti olan Osmanlı'da Balkan Savaşları öncesinde Dışişleri Bakanlığı görevinde bulunan Gabriel Noradunkyan "Balkanlarda savaş çıkmayacağından adım ve inancım kadar eminim" dedikten günler sonra savaş çıkmış ve kısa bir süre önce 70.000 usta askerini terhis etmiş olan Türk ordusu tarihe utanç olarak geçen bir bozgundan sonra vatan topraklarının çok büyük bir bölümünü kaybetmiştik... Halbuki biz böyle derken ve yaparken, İngiliz gazeteciler savaşı izlemek üzere bir ay önce Londra'dan Balkanlara doğru yola çıkmışlardı! İngilizler demek bizden çok öngörülü...
Ardından Damat Ferit, İzzet Paşalar başta olmak üzere bir çok tanınmış kişi Birinci Dünya Savaşı'ndan yenik çıkınca başta İngiltere olmak üzere ABD ve Fransız mandası olmayı hatta Yunanistan'ın askeri işgalini kurtuluş olarak görmüşler ve buna uygun davranmışlardı... Örnek Şeyhülislam Mustafa Sabri... Yunan Ordusunun Müslümanları koruyacağını anlatıyordu. Sonra kaçtı gitti Yunanistan'a sığındı ve fitnesini orada sürdürmeye devam etti.
Cumhuriyet dönemine gelince İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dünyada bir takım gelişmeler yaşanmıştır.
Ya biz ne yapmışız bu gelişmeler karşısında? Büyük öngörüsüzlükler içinde, biraz sonra kesilecek kurbanın kasabın bıçağını yalaması misali sadece olan biteni izlemekle yetinmişiz! Hatta büyük güce pelte gibi yığılmışız. Örnek ABD ve NATO...
Ülkemizin bir deprem ülkesi olduğu tarihi bir gerçekliktir. Buna karşın biz 1950'lerden bu yana şehirlerimizde gecekondulaşmayı, çarpık şehirlesmeyi, plansız yerleşmeyi velhasıl rant uğruna her şeyi gerçekleştirmişiz... Şimdi başımıza bir deprem(ler) gelmesin diye kara kara düşünüyoruz! Ama sonuç değişmiyor dün Balıkesir Sındırgı'da meydana gelen deprem bizi gerçekle yine yüzleştirdi! Rusya 8.8'lik depremde ne can ne de doğru dürüst maddi kayıp yaşıyor biz ise 6.1'lik depremde yıkılıyoruz!
Ülkemizin su kaynakları kısıtlı... Dünyada iklim değişiklikleri ve kuraklık önümüzde duruyor. Ya biz ne yapıyoruz? Bu sorunla ilgilenmiyor ve sularımızın yönetimini bile Katarlılara bırakıyoruz! Ancak su için savaşlar başlayınca veya bir damla suya muhtaç olunca suyun değerini anlayacağız...
Kuraklık nedeni ile tarım üretimimiz düşüyor. Bu kuraklık devam ederse bir topan ekmeğe muhtaç olmamız büyük bir olasılık! Bakın samanı bile ithal eder hale geldik...
Bir de ülkemizde demografik yapımızı değiştirmeye yönelik göçler söz konusudur... Türkçemiz, milli kültürümüz, örf ve adetlerimiz, huzurumuz, güvenliğimiz bu sebeple tehdit altındadır. Bunu sağır sultan bile biliyor ama bizim öngörüsüzler farkında değil! Tıpkı vakti zamanında Damat Ferit, Sadrazam İzzet, Mustafa Sabri, İskilipli Atıf ve benzerlerinin başımıza gelecekleri öngörmediği gibi...
Ya adına Corona dediğimiz salgına ne demeli? Dünyada herkes biyolojik savaş ve saldırıları konuşurken biz aşı üretim merkezlerini kapattık! Ne öngörü değil mi? Değil aşı üretmeyi bütün biyolojik saldırıları def etmeyi planlayan öngörülerimiz olmalıydı. Biz ise tam tersini yaptık!
Günlerdir orman yangınları ile uğraşıyoruz. Bu beklenmedik bir şey mi? Hayır, kasti veya doğal nedenlerle orman yangınlarının çıkması muhtemel bir şey... Buna karşı siz yeterli fiziki ve hukuki tedbirleri alıp gereğini yaparsanız, yangınları az zararla ve kısa sürede atlatmanız mümkün olur. Peki biz öyle mi, yaptık? Tek cevap var, o da "hayır"!
Eğitim, ekonomi, dış politika, üretim, sanayileşme, trafik ve benzeri konularda dünyadaki gelişmeleri gözönüne alır ve doğru öngörülerde bulunursanız ülkenizi ve halkınızı tehlikeler karşısında korumuş olursunuz...
Gökova'ya termik santral yapılmasın diyen köylülere Turgut Özal'ın başbakan sıfatı ile 1984 yılında verdiği cevapları izleyince, köylülerin öngörülerinin bile devleti yöneten siyasetçilerden çok fazla olduğunu gördüm. Bugün de, başta köylüler olmak üzere halkın değişik protestolarla HES, taş ocakları, maden aramaları konusunda haklı olarak itiraz ettiklerini görüyoruz... Meralarda elden tamamen gitmek üzere,!
Siyasetçiler halk kadar akıllı değil mi?
Haşa onların aklı var ama Noradunkyan Efendi gibi!
Yaptıkları işlerin adları ve inançları kadar doğru olduğunu söylüyorlar ama işte burada kader devreye giriyor ve kabak Türk Milletinin başına patlıyor!
Yoksa dünyanın en güzel iç denizi olan İstanbul'daki Haliç'in etrafını fabrikalarla doldurur, müsilaj çıkıncaya kadar Marmara'yı yok edermiydik? Ne diyor bu iktidar: "Demokrat Parti'nin devamıyız!"... Doğru aynı öngörüsüzlükle devam ediyorlar!
Türkiye'de "öngörüsüzlük politikaları" devrededir. Bu öngörüsüzlük bilerek ve kasten yapılan bir öngörüsüzlüktür. Şimdi de tutturmuşlar "Terörsüz Türkiye" diye bir masal!
Allah bizi bu "öngörüsüzlük ihaneti"nin kötü sonuçlarından korusun...
"Anlıyorum ki, bu öngörüsüzlük bizim için zamanı durdurmuş!"
09 Ağustos 2021 / İzmir
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.