
Hüseyin Kurt
1924’te Reddedildi: “Türkiyeli” Dayatması Bugün Neden Geri Geldi?
Bugün “Türk mü, Türkiyeli mi?” tartışması, masum bir kelime meselesi gibi pazarlanıyor. Oysa bu, milletin adını değiştirme girişimidir. Ve bu mesele yeni değil.
20 Nisan 1924’te, Cumhuriyet henüz ikinci yaşındayken, TBMM kürsüsünde kelimesi kelimesine aynı tartışma yapıldı.
O gün Meclis’te sadece Türkler yoktu; çok sayıda Kürt, Çerkez, Arnavut, Laz kökenli vekil de vardı. Konu, Anayasa’nın 88. maddesi:
“Türkiye ahalisine din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık bakımından Türk denir.”
İlk formül Meclis’te okunduğunda Eskişehir Mebusu Abdullah Azmi Efendi söz aldı: “Bu madde milliyeti mi belirliyor, vatandaşlığı mı?”
Cevap, Gelibolu Mebusu Celal Nuri Bey’den geldi: “Vatandaşlığı…”
Ama itirazlar bitmedi.
Bozok Mebusu Ahmet Hamdi Bey, “Türk demek sanki bir dini ya da mezhebi kasteder gibi olur” dedi.
Sıralardan “O hâlde Türkiyeli diyelim” sesleri yükseldi.
Celal Nuri Bey, bu öneriyi sert şekilde reddetti. Meclis tutanaklarında şu sözler yer alıyor:
“Türkiyeli ifadesi yalnız coğrafi aidiyet bildirir. Ulusal kimlik coğrafya ile tanımlanamaz. İtalya’da ‘İtalyalı’, Fransa’da ‘Fransalı’, Almanya’da ‘Almanyalı’ yoktur; İtalyan, Fransız, Alman vardır. Nerede yaşadığınızı değil, hangi millete mensup olduğunuzu gösterir.”
Denizli Mebusu Mazhar Müfit Bey “Tabiiyet” kelimesini önerdi, ama Encümen bunu monarşilerde hükümdara bağlılık anlamı taşıdığı için reddetti. İstanbul Mebusu Hamdullah Suphi Bey, son halini verdi: “Türkiye ahalisine din ve ırk farkı gözetilmeksizin vatandaşlık bakımından Türk denir.”
Meclis bu ifadeyi ezici çoğunlukla kabul etti.
Dönemin şartlarını hatırlamak gerek: Almanya ve İtalya’da vatandaşlık kan bağına (jus sanguinis) dayalıydı. Alman veya İtalyan olabilmek için o soydan gelmek gerekiyordu.
Türkiye ise daha iki yaşında bir Cumhuriyetken, kapsayıcı yurttaşlığı kendi iradesiyle anayasasına yazdı.
Peki bugün?
O gün ırkçı vatandaşlık tanımlarını değiştirmesi için Almanya’nın ve İtalya’nın savaşta yenilmesi gerekmişti. Biz ise özgür irademizle kabul ettiğimiz bir tanımı, şimdi başkalarının telkiniyle değiştirmeye zorlanıyoruz.
Batı kendi ulus tanımını korurken bizden tam tersini yapmamız bekleniyor.
Unutmayın: 1924’te “Türk” kelimesi, etnik daralma değil, ortak çatıydı. Bugün “Türkiyeli” önerisi, bu çatıyı kaldırıp yerine sadece coğrafya tarifini koymaktır.
Adını değiştiren millet, kimliğini de, haritasını da riske atar.
101 yıl önce Meclis’te verilen cevap çok açıktı. Bugün de aynı netlik gerekiyor: “Biz Türkiyeli değiliz. Biz Türk’üz.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.