
PKK'DAN KURTULMAK İÇİN PKK'YI GÜÇLENDİRMEK(!?)
Siyasette sayıların, rakamların büyük önemi vardır. Bir partinin aldığı oy oranı iddia ve taleplerinin arkasındaki gücü gösterir. Etnik kavgalarda nüfus üzerinden verilen mücadelenin sebebi budur. Ne kadar çoksanız, o kadar haklı ve güçlüsünüz demektir.
Siyasi rekabetin bir başka önemli yanı da haklılığın güçlülüğe bağlı olmasıdır. Son dönemde yaşanan akıl almaz işlerin bu kadar rahatlıkla yapılabilmesinin nedeni güç unsurudur. Yüzde şu kadarlık oy potansiyeli, her yasadışılığı haklılaştıran bir araç haline getirilmektedir. Sıradan bir vatandaş yaptığında müebbetlik suç olan işler, arkasında belli bir oy potansiyeli bulunduran siyasetçiler tarafından yapıldığında hukukun konusu bile olmamaktadır.
Kürt meselesi de bu güç dengesiyle yakından ilişkisi olan bir sorundur. PKK ve türevleri şimdiye kadar taleplerini realize edecek oy potansiyelini bulamadılar.Yüzde-5 ile 6 bandında kalan oylarıyla ayrılık/Özerklik isteklerine yeterli desteği sağlayamadılar. 2014 seçimlerinde bile iki partinin (BDP/HDP) aldıkları oy toplamı yüzde 6’yı geçmiyordu. 2013’de çözüm süreci adı altında yeni bir sayfanın açılması ve iktidarın ayrıştıran politikalarının yarattığı tepkiler PKK siyasetine müthiş bir ivme kazandırdı. Bir taraftan meşrulaşma imkanı bularak yeni etki alanları oluştururken diğer taraftan yeni ittifaklar edinme fırsatı buldu. İktidardan intikam almak isteyen Marksist-Leninist çevreler CHP’den HDP’ye kaymaya başladılar.Aleviliği bir protest kimlik haline getiren bazı Aleviler HDP’ye yöneldi. Kürt siyasetini Türkiyelileştirme veya baraj haksızlığına tepki adı altında hiç umulmadık yazarlar HDP’ye oy vereceklerini açıkladılar. Binlerce insanın ölümünden sorumlu bir hareketi büyütmenin, bu cinayetleri meşrulaştırmak bir yana, yeni cinayetlere moral motivasyon sağlayacağını hiç düşünmediler. Üstelik baraja takılan tek parti HDP değil, BBP ve SP gibi partiler de baraj mağduru partiler. Kimse bu partiler söz konusu olduğunda haksızlığa tepki gösterip oyunu vereceğini söyleme gereğini hissetmedi.
. Bu seçim dananın kuyruğunun kopacağı bir seçim olacak. HDP arkasında yüzde 10’u aşmış bir halk desteği ile geldiğinde, bu yüzde 10 özerklik istiyor,öz yönetim istiyor,kendi kendini yönetmek istiyor diyecek. Böylece güya baraja tepki olsun diyerek PKK siyasetine oy verenler aslında ülkenin parçalanmasına oylarıyla katkıda bulunmuş olacaklar. Bazıları, PKK paradigma değiştirdi, artık ona karşı olanlar da paradigma değiştirmeli diyor.Aslında PKK hiçbir hedefini değiştirmedi, sadece taktik değiştirdi. Terör yoluyla elde etmeye çalıştıklarını şimdi daha kolay ve maliyetsiz bir yolla elde ediyor. Dün ne istiyorsa bugün de aynısını istiyor. AKP’nin baştan aşağı yanlış çözüm siyasetini meşrulaştırmak için yürüttüğü kampanya sadece partizanların ve onların etkisinde kalanların PKK algısını değiştirdi. Değişen PKK değil, onunla ilgili algıdır. PKK’nın ne istediği, çözümden ne anladığını anlatmak için sadece şu örnek yeter: Diyarbakır’da eski Zirai donatım kurumuna ait arsada şimdi Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Kongre Merkezi yapılıyor. İşin bedeli 36 Trilyon(eski TL ile) bitim tarihi ise 18.05.2016. PKK ve türevleri bu binanın Özerk Kürdistan Parlamentosunun görev yapacağı bina olduğunu propaganda ediyorlar. Hemen her toplantıda Özerklik anlaşmasını yaptık, parlamento binamızı ise TC yapıyor diyorlar. HDP Türkiyelileşecek, barış gelecek teraneleri altında bir çok çevre PKK’nın değirmenine su taşıyor. Erdoğandan kurtulmak için Apo’yu, bölünmeyi, belki de iç savaşa neden olacak bir siyaseti tercih etmek akıl karı değil. PKK’yı güçlendirerek PKK’dan kurtulunacağını zannetmek tam bir hamakattır. Güçlenen bir örgüt niçin hedeflerinden vaz geçsin? Önümüzdeki aylarda PKK’nın güç kazandıkça Türkiyelileşmek mi isteyeceğini yoksa Türkiye’ye boyun eğdirmek mi çalışacağını hep beraber göreceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.