TELAFİSİ OLMAYAN BİR SEÇİM

 (Elazığ Yeni Ufuk gazetesine verdiğim bir röportaj)

Y.Ufuk: 7 Haziran’da genel seçimler yapılacak, bu seçimi sizce öncekilerden ayıran bir yanı var mı?

Tabi var, her seçim önemlidir ama ülke bıçak sırtında, problemler üst üste binmiş ve bütün bunlar kötü yönetimin bir sonucu ise, seçim daha fazla önem kazanır. Bugün sadece ekonomi konuşmuyoruz, Türkiye olarak tek parça kalacak mıyız, kalmayacak mıyızı konuşuyorsak elbette seçim önemlidir.

Y.Ufuk: Bazıları buna vehim diyor,kırk senedir bölündü bölünecek denildi bir şey olmadı, yine bir şey olmaz diyorlar.

Ülkeleri inkıraza sürükleyen, paramparça eden, bir şey olmaz tedbirsizliğidir. Devletler bir şey olmaz rahatlığı ile varlıklarını sürdüremezler. Türkiye gibi önemli bir coğrafyada bulunan bir devlet ve onu yönetenler her an her şey olabilir uyanıklığı ile hareket etmelidirler. Kırk yıldır bölünecek deniliyordu bölünmedi bundan sonra da olmaz sözü tam bir gafletin, aymazlığın ifadesidir. Ülkeler bir günde bölünmezler, belli bir sürecin sonunda bölünürler. Önce bazıları çıkar biz farklıyız demeye başlar, sonra farklılıklarımızı tanıyın der, sonra bize ayrımcılık yapıyor haklarımızı vermiyorsunuz diyerek terör estirirler. Sonra bunu kısa zamanda bastırmazsanız birilerinin sempatisini kazanmaya başlarlar. İnsanlar öldürülür ülke kan gölüne döner. Her gün cenazeler taşınır,TV ekranları abartılmış haberlerle doldurulur. Sonra, kamuoyu yeterince hazırlanmışsa, birileri bu kan dursun anlaşın demeye başlar. Amaç iki tarafın varlığını kabul ettirmek sonrada bu kabul üzerinden son vuruşu yapmaktır. Barış teraneleri altında terör örgütü adı konmamış bir devlet gibi muamele görmeye başlar. Artık kağıt üzerinde farklı da olsa gerçekte bir masa etrafında iki taraf, bir başka ifadeyle iki devlet vardır. Ondan sonrası zamana ve fırsatlara kalmıştır. Konjüktör müsait olur olmaz ülkenin bir parçasının kopup gittiğini görürsünüz. Kırk senedir bölünecek dediler bölünmedi, bir şey olmaz diyenlere şunu sormak lazım,kırk sene önce ki bölücülük tehdidi ile bugünkü tehdit bir midir? Çok değil daha 6-7 yıl öncesine kadar sayın Apo diyemeyenler bugün TBMM’de Apo’nun talimatlarını okuyorlar. Dün terörist parçası,sözde lider diye aşağılanan kişi bugün çıkacak yasalara müdahale edebiliyor. Kırk sene önce bunlar var mıydı?

Y.Ufuk:Seçim bunun için mi önemli?

Sadece bunun için değil, bir ülke haktan,hukuktan vaz geçerse orada devlet diye bir şey kalmaz. Devlet demek adalet demektir,hukuk demektir.İster devlete bugünün hukuk mantığı ile bakın ister İslam’ın menşurundan bakın devlette keyfilik olmaz. Her mekanizmanın iş ve eylemleri yasa ile düzenlenmiştir.Hiç bir makam sahip olmadığı yetkileri kullanamaz. Şimdi bu ölçüler içinde bu ülkede hukuk diye bir şeyin kaldığı söylenebilir mi? Rüşvet,yolsuzluk yaparken suçüstü yakalananlara kimse dokunamıyor. Büyük devlet ihalelerinin rüşvet şartına bağlandığına dair ciddi iddialar var. Bu ülkenin içişleri bakanı ben anayasayı tanımıyorum diyebiliyor.hakim teminatı dediğimiz evrensel ilke rafa kaldırılmış durumda. Hukuk tarihimizde hiç olmamış bir biçimde iki haftada bir hakimlerin yerleri değiştirilebiliyor. HSYK bugüne kadar teammül halini almış bütün ilkeleri çiğnedi. İktidar kendi hakimini atayacak kadar yargıya müdahale eder duruma geldi. Türkiye parlamenter bir demokrasi olmasına rağmen fiilen başkanlık sistemi ile yönetiliyor. Kanunlarda, anayasada olmayan bir düzenle yönetiliyoruz. Ülkeyi yönetenler hukuk tanımazlarsa vatandaş nasıl tanıyacak? Devletin bazı kurumları terör örgütüne adeta kuryelik yapıyor. Yasalarda olmayan yetkiler kullanılıyor. Suça bulaşma iddiası olanlar hemen yasa çıkarılarak koruma altına alınıyor. Böyle bir ülke nereye gider? Hukukun olmadığı yerde kaos başlar. Devletle mafyayı ayıran yasadır, hukuktur, adalettir, herkesin iş ve eylemlerinden sorumlu olmasıdır. Hadi gidin bakanlara, çocuklarına hesap sorun. Görevini yapan polislerin, savcıların başına neler geldiğini gördünüz. Bir hakimin, savcının görevi önüne bir dosya geldiği zaman şüpheli kardeşi bile olsa gereğini yapmaktır.17 Aralıktan sonra bu ülkede yargı yok edildi. Hukuk sistemi büyük darbe aldı. Çünkü yargı ayakta kalsaydı suç işleyenler ayakta kalamayacaktı. Kendileri ayakta kalsınlar diye yargıyı yok ettiler. İşin bir de bu cephesi var. Devlet çarkı tamamen dejenere edilmiştir. Buna dur diyecek olan millettir. Demokrasilerde esas aktör halktır, son sözü o söyler. Bu bakımdan da bu seçim büyük önem taşıyor.

Y.Ufuk: Ama iktidar her şey süt liman diyor?

 Kim ayranım ekşi der. İktidar tabi her şey yolunda diyecek, bunu tartacak olan biziz,yani toplumdur. Dış politikanız bitmiş. Mısırda,Suriye’de,Yemen ve Libya’da duvara toslamış, istenmeyen ülke ilan edilmişsiniz. Suriye’de ABD’ye yaranmak için vatandaşı kışkırtıp sokağa salmışsınız, şimdiye kadar 210 bin kişi ölmüş. Türkiye’ye 2 milyon insan sığınmış, bu 2 milyon tane sorun demek. Kardeş demekle problem bitmiyor. Bu insanlar aç,evsiz, perişan. Aşa,eve,ekmeğe ihtiyaçları var. Kimi namusunu satıyor, bunun vebali kime ait? Bunları söyleyenler aforoz ediliyor. Kimsenin içine düştüğümüz siyasi iflası görmesi istenmiyor. Toplumu sustursanız ne olacak, susmakla susturmakla işler düzelir mi? Diplomasi akıl ve soğukkanlılık işidir. Meseleleri kişiselleştirirseniz içinden çıkamazsınız. Mısır,Suriye sayın Cumhurbaşkanımızın kişisel davasına döndü. Bu tavrın Türkiye’ye hiçbir faydası yok. Cumhurbaşkanının ciğeri soğusun diye diplomasi olmaz. Ülkelerarası münasebetler kişiselleştirilemez; menfaatler, çıkarlar üzerinden yürür. Şimdi çıkarımız Eset’le,Sisi ile konuşmakta ama konuşamıyoruz. Çünkü Cumhurbaşkanımız kafaya takmış, böyle dış politika olur mu? Türkiye Mısır’la ilişkilerini bu kadar germeseydi ,belki aracılık yapıp idamları başlayan ihvancılara da bir yardımı olurdu. Şimdi hiçbir şey yapamıyoruz. İdamlar başladı sesimizi çıkaramıyoruz. Ağır başlı politika yürütmez, işin içine duyguları katarsanız böyle olur.

Y.Ufuk:Terör ve dış politika konusunda tahminleriniz doğru çıktı, peki özellikle çözüm sürecini sormak istiyorum nereye gidecek bu süreç?

 PKK doğuda,güneydoğu’da kimilerinin iddia ettiği gibi bazı yanlış uygulamaların sonucu ortaya çıkmış bir hareket değildir. Olayı sadece PKK ile sınırlayıp tarihi boyutunu görmezseniz resmi tam göremez, doğru sonuçlara varamazsınız. Bu Cumhuriyetle ortaya çıkmış bir durum değil. Osmanlıda da isyanlar, başka başka adlar altında PKK var. Kürt Ulusalcılığının hedefi devletleşmektir. Milliyetçilik bir devlet kurma ve onu koruma ideolojisidir. PKK,haksız uygulamalara bir tepki değil, bağımsız devlet olmak için yola çıkan bir örgüt. O hedefe zemin olacak tavizler verilmedikçe silah bırakmaz. O zemin ana dille eğitim, Özerklik, bölgede PKK’nın meşru bir güç haline getirilmesi, bölge paralementosu, bölge Başbakanı gibi uygulamalardır. Bunları alırsa bu zemin üzerinde uluslaşmasını tamamlar sonra da devletleşir. Bu tip süreçler hep böyle işlemiştir. Yazık ki bu bölünme vetiresine en büyük desteği bugün ki hükümet vermiştir. PKK ne istemişse almış, Cumhurbaşkanının deyimiyle, 12 yıl boyunca ne istediler de vermedik denecek derecede himaye görmüştür. İktidarlar ve medyanın gafleti ile beslenmediği müddetçe hiçbir terör örgütü kıl kadar mesafe alamaz. Türkiye PKK gibi bin tane örgütü yenecek güce sahiptir. Ancak gücünü kullanmasına mani olunmuş,güvenlik güçlerinin operasyon yapması engellenmiştir. 3 yıldır PKK silah bırakacak diyerek millet aldatılıyor. Her seçim arefesinde yalan silah bırakma seremonileri yapılıyor. Kimse 3 yıl önce de aynısını söylemiştiniz diye sormuyor. İşin hülasası şudur, terör örgütleriyle pazarlık olmaz mücadele olur. Bunu bıraktığınız gün her cephede kaybetmeye başlarsınız.

Y.Ufuk: Tıpkı Süleyman Şahtaki gibi…

 Evet çekilme, korku başladı mı bu bir cephe ile sınırlı kalmaz, arkası gelir. Zaman zaman ülkelerin kararlılığı test edilir. Vatanınızı korumada kararlı olmadığınızı gördüklerinde üzerinize çullanırlar. Herkes bir tarafınızı koparmaya çalışır. PKK ile onur kırıcı bir şekilde yürütülen pazarlık öteki terör örgütlerinin de iştahını kabarttı. Canı sıkılan Türkiye’yi tehdit ederek onun üzerinden itibar kazanmaya çalışıyor. Önce PKK’nın önünde eğildik sonra da konsolosluk görevlilerimizi rehin alan IŞİD karşısında. Süleyman Şah olayı ise tam bir rezalettir. Kimse bunu savunamaz. Bu hafta Çanakkale zaferinin 100. yılını kutlayacağız. Orada 211.000 askerimizi şehit verdik. Analar ağlamasın deseydik, bu zafer olmayacaktı, belki Türkiye’de olmayacaktı. O zafer Türkün iş başa düşünce ne ve neleri yapabileceğini gösterdi. Savaşın sadece silahla yapılmadığını dünya aleme ilan etti. Türkiye üzerinde hesap yapanların bin defa daha düşünmesine neden oldu. Ölmesini bilen bir millete kolay kolay bulaşmazlar. Çanakkale’de tıpkı Sülayman Şah olayında olduğu gibi başarılı bir kaçış yapsaydık bununla gurur duyar mıydınız? Korkaklığı, vatan toprağını bırakmayı bile zafer olarak gören bir anlayış ülkenin hiçbir menfaatini koruyamaz. İngiltere 80’li yıllarda Arjantin kıyılarında ki Falkland adasını bu ülkenin işgal etmesi üzerine on bin kilometre ötedeki Arjantin’e savaş ilan etmiş, gemilerini göndererek Arjantin’e diz çöktürmüştü. Falkland,on bin kilometre ötede değer mi diye düşünmemişti. Maalesef bugün ülkeyi yönetenler ülkenin itibarından çok kendi iktidarlarını düşünüyorlar,seçim kaybetmeyelim toprak kaybedelim zihniyeti son derece yanlış bir zihniyettir. Ege’deki adalar da bu iktidar döneminde sessiz sedasız Yunanlılar tarafından işgal edildi. İktidar güzellemeleri yapmakla kaybedilen geri gelmiyor.

Y.Ufuk:Seçime dönelim,iktidarın değişme ihtimali var mı?

 Hiçbir iktidar ebedi değildir. Her partinin,iktidarın bir alternatifi vardır. AKP’yi bu kadar uzun süre iktidarda tutan biraz da muhalefetin başarısızlığıdır. Strateji üretemeyen,halka gidemeyen,kafa konforunu bozmayan, muhalefette kalmaya talip bir muhalefet var. İktidarı hedefleyen bir muhalefet bin defa AKP’yi iktidardan indirirdi. Cumhuriyet tarihinde hiçbir kadro için bu çapta bir yolsuzluk iddiası gündeme gelmedi, hiçbir dönemde komşularımızla ilişkilerimiz bu kadar bozulmadı. Hiçbir dönemde hukuk bu kadar çiğnenmedi. Türkiye normalleşsin bu iktidar baştakinden sondakine kadar kendini sanık sandalyesinde bulur. Buna rağmen muhalefet çıkış yapamıyorsa o muhalefette bir sorun var demektir.AKP kurulurken ABD’ye verilen sözler karşısında ABD’nin de AKP’nin hasımlarını opere etme sözü verdiğini Merkez Partisi Genel başkanı iddia etti. ABD nasıl opere edecek, ya yok edecek ya devşirecek ya da bir açığını bulup rehin alacak. Bir diğer ihtimal de yeteneksizlik, dava enerjisinden mahrumiyettir. Bu seçimin kilit partisi MHP’dir. AKP’den süzülen oylar sol partilere gitmez. Sağda ise MHP’den başka baraj aşacak güçte parti yok. MHP birkaç fazla milletvekili çıkarmak yerine iktidar olmayı hedeflerse bu kilidi açar. Bunun yolu da BBP-SP gibi partilerle milletin önüne yeni bir iktidar umudu yaratarak çıkmaktır. AKP seçmeninin yüzde 70’inin bile yolsuzlukların varlığını kabul ettiği bir ülkede böyle bir alternatif partileriyle bağları zayıflamış seçmenleri kendine çeker. Böyle bir alternatifin yüzde 30 oy alma şansı vardır.

Y.Ufuk: Böyle bir iş birliği olur mu?

 BBP uzun zamandır çağrı yapıyor, buna hazır olduğunu söylüyor, buna SP’nin de razı olacağını düşünüyorum. SP’siz bile böyle bir ittifak yüzde 25 civarında oy alır. Yine hesaplar alt üst olur. AKP vatan toprağı üzerinde pazarlık yapmak isteyen PKK ile eskisi gibi rahat pazarlık yapamaz, karşısında güçlü bir blok bulur. Olup olmayacağına MHP karar verecek, daha doğru bir ifade ile sn Bahçeli karar verecek. Tabanlar güçlü bir şekilde bu arzularını dile getirirlerse yukarısı uymak zorunda kalır. Üstelik MHP/BBP tabanında uzun zamandır ciddi bir yakınlaşma var. Bu da büyük heyecan yaratıyor. Bu kucaklaşma engellenirse tepkiler MHP’yi aşağılara çekebilir. Aynı kültür ve iman havzasından beslenenler ayrı olmamalı, birlik olmalı.

Y:Ufuk: Gelelim Elazığ’ın seçimine AKP de 70 civarında aday adayı var kim sıralamaya girer, seçim sonuçları hakkında bir tahmininiz var mı?

Sadece AKP üzerinden yürümemek lazım, MHP’nin de 20 civarında adayı var,baş vurular yeni başladı. ^30’u bulacağı tahmin ediliyor. SP’de 10 civarında,CHP’de 6-7 civarında aday adayı var. Kimin aday olabileceğine dair tabi ki tahminlerim var ama bu aşamada bazı isimleri öne çıkarıp bazılarını geride bırakmak haksızlığa sebep olur. Üstelik çoğunu tanıyorum. Bazen şu şu isimler sıralamaya girecek demek aslında onların propagandasını yapmaktır. Ancak AKP’de adayları yine büyük ihtimalle Erdoğan belirleyecektir. Bakın Erdoğan diyorum, ne kadar üzücü değil mi? Ülkenin Cumhurbaşkanının artık parti politikalarından uzak olması gerekir. Ama herkesin Cumhurbaşkanı AKP için 400 milletvekili isteyebiliyor. Belki şaşıracaksınız ama AKP’nin en büyük zaafı budur. Toplum bunu hoş karşılamaz. Bir yerden sonra sevgisini, saygısını kusmaya başlar. Bunu yapmamak lazım. Ülkenin her vatandaşı Cumhurbaşkanına, benim Cumhurbaşkanım diyebilmelidir. AKP adaylarının da MHP adaylarının da kendilerine ait oyları olduğunu söylemek çok zor, oylar partiler için verilecek. Adaylar belirlendikten sonra sağlıklı bir tahmin yürütülebilir. Bugün için bir şey söylemek çok zor.

Y.Ufuk:Bir ABD seyahatiniz olmuştu, Fethullah Gülen Hoca ile de görüşmüşsünüz. İzlenimleriniz gündem oldu,cemaatin hedefe alındığı bir dönem bu seyahat doğru bir şey mi?

 Ah şu zamanlama. Korkaklığı, samimiyetsizliği arkasına sakladığımız gerekçelerden biri. Yani bu zamanda da böyle bir ziyaret olur muymuş diyorsunuz. Aslında işte tam da bu zamanda olur. Başkaları gibi ikbal zamanlarında başka, idbar zamanlarında başka davranırsanız ne farkınız kalır onlardan. Cemaatle farklı kanaatlerimiz, farklı düşüncelerimiz vardır. Ama bu hiçbir zaman onlara yapılan suçlamalara, aşağılamalara kayıtsız kalmayı gerektirmez. Vicdanını kaybeden adaleti de kaybeder. Ben Hoca Efendi’de Sn Cumhurbaşkanının söylediği şeylerin hiç birini görmüyorum. Onu ve onları vatansever,dindar,namuslu insanlar olarak tanıdım. Bugüne kadar bu kanaatimi değiştiren bir şey de olmadı. İddiaların tamamı temelsiz, mesnetsiz soyut iddialar. Bir buçuk yıldır cemaatle ilgili söylemedikleri şey bırakmadılar ama tek bir belge tek bir karine gösteremediler. Ben hukuk adamıyım belgeye delile bakarım. Bir yalanı yüz kişi söyleyince doğru olmaz. Nitekim toplum yavaş,yavaş iddiaların tamamen kişisel hınçtan kaynaklandığını anlamaya başladı. Sn Cumhurbaşkanının iddialarına kendi partisi bile çoğunlukla katılmıyor,Cumhurbaşkanının beni yalnız bıraktılar yakınması ondan.Ben AKP’nin veya Cumhurbaşkanının düşmanı değilim. Bilakis AKP tabanı da vatanını,milletini seven insanlardan oluşuyor.İçlerinde bir çok dostum arkadaşım var.Bugün ağır ve yalan bir propagandanın etkisinde kalabilirler ama yarın bugün yapılanlara bakıp mahcup olacaklardır. Bir sözle insanları hain,haşhaşi ilan etmek vicdani değil. Bir günde insanları hain ilan ediyoruz. İslam dünyasına bakın herkes birbiriyle kavgalı,din dedikoduyu,fitneyi, iftirayı yasaklamış ama bunu en çok biz yapıyoruz. Her grubun içinde birkaç yanlış adam çıkabilir, bu bütün bir camiayı bağlamaz. Cemaatten bir hırsız mı yakalamışlar, ajan mı tespit etmişler, bu işler konuşmakla olmaz. Cemaat benim için dün ne idiyse bugün de odur. İtibarı daha da artmıştır. Bir partiye bu kadar açık destek yanlıştı, bu gün onu gördüler, o yanlıştan dönüldü. Bu tip iddialar vicdanın terazisine konulmalı. Gittim gördüm hoca efendi tam bir zahit hayatı yaşıyor. Aksini söyleyen bühtanda bulunur.

Y.Ufuk:iddiaların gerçek dışı olduğuna bir örnek verir misiniz?

Tabi, Kabataş’ta benim baş örtülü bacıma saldırdılar,elimizde görüntüler var diyerek milleti tahrik ettiler. Hiçbir görüntünün olmadığı,böyle bir olayın yaşanmadığı,bunun tamamen milleti kışkırtma amacı taşıdığı ortaya çıktı. AKP toplantılarını hep Kızılcahamam’da Bank asya’nın ortak olduğu bir termal otelde yapardı. Bu olaylardan sonra dönemin başbakanı şimdiki Cumhurbaşkanı,ailelerimizin yatak odasını çekmişler,bunlar hain bunlar kasetçi dedi. Bu iddia o kadar gerçek dışı ki gerçek dışılığı sırıtıyor. Bir insanın karısıyla görüntüleri niye çekilsin? Bununla şantaj yapamazsınız, kimseyi lekeleyemezsiniz,insanın karısıyla yaşadıklarının ayıp bir tarafı olabilir mi? İkincisi bu otellerin tutulma biçimidir. Otele yerleşmeden önce AKP yöneticileri ile MİT’ten,İstihbarattan oluşan ekipler anahtarları teslim alıp odalarda kamera,böcek araması yapıyor. Ondan sonra odalara kimse giremiyor. Dolayısıyla hangi kasetten,kameradan söz edilebilir. Bu kadar açık bir yalana inanmaya imkan var mı?

Y.Ufuk: Bir ara Tuğrul Türkeş, cemaat bize de sızacaktı engelledik dedi.

 Bunu niye dedi bilmiyorum. MHP cemaatin hep AKP’ye desteğinden şikayetçi değil miydi? Hem partinize gelmek isteyene sızmak istiyorlar diye engel olacaksınız hem de niye AKP’yi destekliyor diyeceksiniz? Bu bir çelişkidir ? Sonra bir partiye başkaları gelince sızma olmuyor da cemaate muhabbeti olanlar gelince niye sızma oluyor? Bunun gerçek bir yanı olduğunu düşünmüyorum. Partilerin tüzel kişiliğini lider temsil eder. Sn Bahçeli’nin bu yönde beyanı olmadığına göre bunu Tuğrul Türkeş’in şahsi görüşü olarak görmek lazım.

Y.Ufuk:Son bir soru,referandumda evet oyu kullandınız, hatırlıyorum 2009 seçimlerinde MHP adayı Enver Erdem’e 2014 seçiminde de yine MHP adayı Bilal Çoban’a destek verdiniz, hep oyunuzun rengini belli ettiniz, Referandumdaki evet’ten dolayı pişman mısınız, bu seçimde kime oy vereceksiniz?

Bir şeyden pişman olmak için yaptığınız şeyin yanlış olması lazım. Elbette hayatta bir sürü pişmanlıklarımız vardır. Pişmanlıkları olmayan insan vicdanını, değer yargılarını kaybetmiş insandır. Allah’ın Veli kulları bile zaman zaman pişmanlık itirafında bulunmuşlardır. Yaptıkları ibadetlerin Allah’ın şanına layık olmadığı için.Pişmanlık ne ayıp ne utanç verici bir şeydir. Üstelik yanlış yaptım diyebilmek bir faziletlilik örneğidir. Ama referandumu buna katmıyorum,her maddesini bir hukukçu olarak okudum,ülkenin,milletin aleyhine bir düzenleme görmedim.Evetteki amacımız vesayete son vermek,halkın belirleyici olduğu bir siyasal sistemin önünü açmaktı. Ancak şu söylenebilir, biz milletin önünü açalım diye sandığa giderken, ülkeyi yönetenler kendi önlerini açmayı düşünmüşler,milletin iktidarı diye toplumu aldatmışlar.Doğru bir şeyi,kendi hırslarına, yanlışlarına alet ettiler.Biz farklı saiklerle evet dedik,onlar farklı sebeplerle evet demişler mesele bu. İyi bir iktidarın elinde bu düzenlemeler milletin hayrına olur. Bıçakla elma da soyarsınız, adam da vurursunuz. Suç bıçakta mı,onu tutan elde mi? Oyumun rengine gelince… açık olmak her zaman doğru değil,bir sürü düşman kazanıyorsunuz.Biz de siyasi dindarlık, dinin dindarlığının önünde gidiyor. İnsanlar partilere din gibi inanıyorlar. Böyle olunca da herkes kendinden farklı düşüneni siyasi kafir ilan ediyor. Genel seçimlerde Türkiye’yi, mahalli seçimlerde Elazığ’ı düşünerek oy veririm. Son yıllarda Elazığ çok göç aldı,kültürel kodları bozuldu, bu gittikçe siyasi tercihlere de yansıyor. AKP Türk kimliğinin savunma hatlarını yıktı, insanları her türlü etnik yönlendirmeye açık hale getirdi.Bu kendisi olarak kalabilmesi milli değerleri siyaset haline getiren bir parti ile mümkün.Onun için destek verdim. Ama burada bir iki şeyin altını çizmekte fayda var. MHP’nin her iki seçimde de hala anlamakta güçlük çektiğim hataları oldu.2009 seçimlerinde büromda MHP adayı ile il başkanını 4 belediye meclis üyesi ile buluşturdum.Bunların her hafta birini partiye katın diğer tarafın erimekte olduğunu düşünsünler dedim, tamam dediler birini bile MHP’ye geçirmediler. Son seçimde de iktidar partisinin 2 yöneticisi 50-60 kişilik bir grupla geldi,aday arkadaşa katın dedim,kimseyi almıyorlar diye cevap verdi,hayret ettim. Aradan iki ay geçti alalım dediler ama artık iş işten geçmişti. Bu tavrı anlamak mümkün değil, Bir parti iktidarı hedeflemiyorsa o parti, parti değil başka bir şeydir. Başarının yolu çok çalışmaktan herkesi kucaklamaktan geçer. Hem kapıları kapatıp hem başarılı olmak mümkün değil. Bu ikisi asla bir araya gelmez.Size gelen bir insana niye geldin denilmez hoş geldin denilir.Bunu diyemeyen büyümez.Bunu Elazığ için söylüyorum, bu sözlerim asla diğer bölgelere teşmil edilmemeli. Oralarda nasıl bir yol izlendiğini bilmiyorum. Ama bu zihniyet değişmeli. İnsanlara MHP’de siyaset yapma yolunu kapatırsanız başka yerlere gitmelerinden de şikayet edemezsiniz. Bugün başka adreslerde siyaset yapan ülkücülerin çoğu, MHP de siyaset yapma imkanı verilmeyen insanlar. Evet, dediğim gibi açık sözlü olmak çoğu zaman kişiye fayda yerine zarar getiriyor,lüzumsuz anlamsız hassasiyetlerle karşılaşıyorsunuz. Uzun tecrübelerden sonra şunu öğrendim siyasette bir yere gelmek istiyorsanız asla ben doğru bildiğimi söylerim,yanlış bulduğuma itiraz ederim demeyeceksiniz. Ben hiç itiraz etmem,hiç eleştirmem, hiç fikir beyan etmem hatta iyi bir koyun olurum diyeceksiniz. Yoksa bir yere gelme şansınız olmaz.

Y.Ufuk: Ama siz eleştiriyorsunuz da?

Evet oy vermek her şeyi kabullenmek hiçbir şeye itiraz etmemek değildir. Doğru olan tavır budur. Bunun da bugünki siyasette alıcısı yoktur. Bir partiye oy vermekten daha faydalı olan fikir vermek,eleştirmek,yanlışları usul ve edebince söylemektir.

Y.Ufuk: Siz bu ölçüye uyduğunuzu söyleyebilir misiniz?

 Söyleyemem,zaman,zaman dozajı aştığımız, eleştiri sınırlarının dışına çıktığımız olmuştur..Bu da art niyetten ziyade yaşadığımız hayatın kişiliğimizde bıraktığı tortulardan kaynaklanıyor. Bir şeyi güzel söylemek mümkünken tepki çeken tam aksi sonuçlar doğuran bir üslupla söyleyebiliyoruz. Bu da fayda yerine zarar getiriyor.

Y.Ufuk:Kime oy vereceğinizi Daha oyunuzu söylemediniz?

 Benim oyum Ülkücülerin,Milliyetçilerin,vatanın bütünlüğünü düşünenlerin birliğinedir. Hep MHP/BBP ayrılığından şikayet edildi. Şimdi herkes samimiyet testinden geçecek. Ayrılıktan-gayrılıktan şikayet edenlerin gerçekte ne kadar birlik istediklerini göreceğiz.Bu ayrılık bitmeli ülkücüler artık 3-5 milletvekili daha çıkarmak için değil,iktidar için çalışmalı.

Y.Ufuk.Teşekkür ederiz bu güzel röportaj için.

 Ben teşekkür ederim.Umarım ülkeyi içine düştüğü bu sarmaldan kurtaracak bir sonuç çıkar. Mevcut iktidar yoruldu, yeni bir kana, yeni bir heyecana ihtiyaç var.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Arşivi