
TERÖRLE MÜCADELEDE NE YAPILMALI?
Terörle mücadele, öncelikle ciddi strateji ister.Stratejisi olmayanın terör mücadelesinden başarı ile çıkması mümkün değildir.
Ülkeyi yönetenlerin dün de bir stratejileri yoktu, bugün de. Bunu verilen beyanlardan yapılan açıklamalardan anlamak mümkün. Terör örgütü lanetlenirken onu kuran,bu hale getiren en önemli motivasyon kaynaklarından biri olan Öcalan hakkında en küçük bir laf edilmiyor.Hatta hala sağda solda Öcalan’ın yeniden devreye sokulacağına dair söylentiler dolaşıyor.PKK bir lider hareketi,bu yönüyle Peru’daki Aydınlık Yol hareketine çok benziyor.Peru örgüt liderini yakalayıp ardından geniş kapsamlı bir af çıkararak örgüte ölümcül bir darbe indirerek onu bitirdi. Bizde süreç tam tersine işliyor. Güya örgütle mücadele edilirken lideri parlatılarak aslında örgütün bölgedeki özgül ağırlığı artırılıyor. Lider iyi,örgütü kötü diye bir anlayış olabilir mi? Çözüm sürecinde Öcalan güzellemeleri üzerinden yürütülen görüşmelerin sonuçları ortada. İktidar kendi eliyle, bölgede Öcalan’ı devlet alternatifi bir siyasi aktör haline getirdi.
İktidarın herhangi bir stratejisi olmadığını gösteren başka doneler de var. CB Erdoğan’ın çözüm sürecini buzdolabına koyduk açıklaması,Akdoğan’ın henüz çözümden vaz geçmedik şeklindeki beyanları iktidarın net bir mücadele stratejisine sahip olmadığını gösteriyor. Belli mahfillerde AKP’nin Güneydoğu’da niçin bu kadar gerilediği,oy kaybettiği sorusunun cevabı aranıyor. Aslında neden açık,her Nevruzda bölge halkına APO’nun mektubunu okur,onun üzerinden mesaj verirseniz kendi otoriteniz yerine onun otoritesini ikame etmiş olursunuz. Vatandaş Nevruzda verilen mesajı bölgede PKK otoritesinin meşrulaşması ve kabullenilmesi olarak algıladı. İktidarın kabul ve tasdik ettiği bir otoriteye karşı mücadele etmenin,direnmenin beyhude olduğunu düşündü. Müthiş bir aldatılmışlık,yalnızlık ve ihanet edilmişlik duygusu içine itildi, sonuçları ortada.Şimdi süreç buzdolabında dediğiniz zaman pozisyonunu değiştirmek,siyasi tercihlerini gözden geçirmek isteyenleri de peşinen engellemiş olursunuz. Sürece dönülecekse vatandaş niye PKK/HDP çizgisini karşısına alsın? Yarın başbaşa kalacağı, mücadele edemeyeceği bir güce niçin düşmanlık etsin?
Onun için böyle paldır küldür bir gecede karar vererek terörle etkili mücadele olmaz.Önce her ihtimali hesap eden, terörün iç- dış sebeplerini, tarihi ve sosyolojik varyasyonlarını dikkate alan ciddi bir stratejinin oluşturulması gerekir. Her kafadan farklı seslerin çıktığı bir yerde strateji yok, tereddüt vardır. Terör örgütlerini en çok cesaretlendiren de ülkeyi yönetenlerin tereddütleridir. Çünkü terör ,doğrudan doğruya halkın ve idarecilerin iradesini kırmak,belli siyasi sonuçlar elde etmek için yapılır. Siyasi iktidarların kararsızlıkları onların moral motivasyonlarına hizmet eder,sonuç alacaklarına dair umutlarını artırır. Her defasında terör mücadelesinin yarım kalmasının,son vuruşun yapılmamasının ardında bu bir türlü uzun vadeli strateji oluşturamama zaafı vardır.
Peki ne yapılması,nasıl bir yol izlenmesi gerekir, eleştirmek,yanlışları göstermek kolaydır. Zor olan çare ve çıkış yolları göstermektir.
-Bize göre, önce yukarıda ifade edildiği gibi,terörü bütün veçheleriyle ele alan ciddi,dört başı mamur bir stratejinin oluşturulması şarttır. Bu strateji en az elli yıllık bir mücadele planını içine almalı,taktiksel rötüşlerin dışında asla tadil edilmemelidir.
-Teröre karşı bu strateji çerçevesinde özellikle onunla mücadele mevkiinde olanlarda tam bir tek seslilik ve kararlılık olmalıdır.Kararsızlık,iyi polis,kötü polis görüntüsü, çift dillilik mücadelenin kaybedilmesi demektir.
-Örgütle müzakerenin ülkeyi nereye getirdiği görülmüştür. Çözüm sürecinin tek kazananı PKK’dır. Cizre ,Silopi ve Yüksekova’daki Kanton ve isyan denemeleri örgütün hangi noktalara geldiğini göstermiştir.Dolayısıyla asla aynı noktaya dönülmemeli,demokratik düzenlemeler için hiç kimse ile pazarlık yapılmamalı,bireysel özgürlükler tamamen siyaset kurumunun kendi insiyatifi ile gerçekleştirilmelidir.
-Demokrasi sınırsızlık,kuralsızlık,her talebin sorgusuz sualsiz kabul edildiği bir düzen değildir. Kuralsızlık,sınır tanımayan taleplere müzaheretin sonu anarşidir. Çözüm sürecinin en büyük yanlışlarından biri iktidarın hiçbir sınır çizmemesi, terör örgütünün herşeyi-devlet-dahil talep eder noktaya gelmesidir. PKK ve uzantılarının federalizm,Kanton,ayrı başbakan,ayrı bayrak, gibi taleplerine bile iktidar tepki koymamış, ne ve nelerin tartışılamayacağına dair çizgi çekmemiş neticede devletin varlığı tartışılır hale gelmiştir. Zamanında kırmızı çizgiler doğru çizilse bugün Türkiye Cumhuriyeti abuk sabuk taleplerle karşı karşıya gelmeyecek, toplum bu kadar zehirlenmeyecekti. Devletin birliği, bayrağı,resmi dili,tekliği,toprak bütünlüğü asla tartışma konusu yapılmamalıdır.
-Bugün etnik kimliklerin yegane göstergesi dildir.Farklı etnik kökenden olduğunu iddia edenler ancak bunu dil farkı ile gösterebilmektedir. Dil etnik hareketlerin elinde etnikleşmekte,ırklaşmakta farklılığın yegane gerekçesi haline gelmektedir.Dil farklılığının derinleşmesi toplumlar arasındaki mesafeyi açmakta sonu bölünmeye kadar giden sonuçlara neden olmaktadır. Bu bakımdan herkes dilini konuşmalı,öğrenmeli, isterse yayın yapmalı ama asla iki eğitim dili olmamalıdır. Çift dilli eğitim çift toplumlu bir yapılanmaya gidiştir ortak dillerini yitiren toplulukların sonu parçalanmadır. Çift dilli eğitimin zamanla ortak dili devre dışı bıraktığı Katalonya,Quebec örneklerinde görülmüştür.Bölünmeye zemin olacak hiçbir düzenlemeye cevaz verilmemelidir.
-PKK kitleleşme yolunda en büyük sıçramalarını şu dört dönemde yapmıştır. Birincisi legal siyasete girerek onun imkanlarını kullanarak zehirli fikirlerini kitlelere taşıma imkanı bulması. İkincisi,Köy ve mezraları boşaltılan vatandaşlarımızın sahipsiz kalarak örgütün kucağına düşmesi,Üçüncüsü,Belediyeler yoluyla büyük imkanlara kavuşması, dördüncüsü ise çözüm sürecidir.Bugün HDP’li belediyeler işe alımlarda cezaevi çıkışlılar,ölenlerin yakınları ve dağda olanlar sıralamasına göre alım yapmakta örgüte büyük taraftar sağlamaktadır.Açılan kurs ve okuma salonlarıyla örgüt propagandası yapılmakta devlet imkanları ile devletin temelleri dinamitlenmektedir. İşe alımların ehliyet ve liyakat esasına göre düzenlenmesi, merkezi sınavların yapılması,belediye ihalelerinin valilik denetiminde yapılması gibi tedbirlerle PKK’nın elindeki bu muazzam güç alınmalıdır.
-Çözüm süreci boyunca PKK eylemlerine devam etmiştir. Yüzlerce araç ev yakılmış,yollar kesilmiş,şantiyeler basılmış, korucular öldürülmüş, en son Kobani eylemleri ile bugün Cizre’de Silopi’de uç veren isyanların denemesi yapılmıştır.Ancak bu anlatılamadığı için devlet barış istemeyen taraf gibi takdim edilmiştir.Süreç boyunca PKK’nın hangi hainlikleri yaptığı hangi düzenlemelerin yapıldığı gerçek akil adamlardan oluşan bir heyetle il il bölge bölge gerekirse köy köy vatandaşa anlatılarak PKK nın barış istemeyen kan dökücü yüzü teşhir edilmelidir. Aksi takdirde PKK ağzıyla konuşan Liberali,demokrat şucu bucu gibi görünen medya papağanları vasıtasıyla her zaman olduğu gibi devlet zalim,PKK mazlum olan taraf olarak ilan edilecek devlet ve siyaset kurumu bu propaganda altında hareket edemez hale gelecektir.Bu tip mücadalelerde halkın desteğini almak şarttır, bunun yolu da vatandaşı aydınlatmaktır.
-Terör örgütünün hedeflerinin teşhisi çok önemlidir.Terörü Kürt meselesinin sonucu olarak gören öyle takdim eden geniş bir çevre var.Bu çevreler sorunu bir demokratikleşme sorunu olarak takdim ederek PKK nın gerçek amacını gizlemeye çalışmaktadırlar.Her milliyetçiliğin talebi devlet kurmaktır. PKK devlet kurmak,Türkiyeden toprak koparmak maksadıyla yola çıkmış,içinde Türke-İslama düşman olan her elin bulunduğu bir örgüttür.Sorun dedikleri devlet olma, onun önündeki engellerin kaldırılması sorunudur. Dolayısıyla devlet olmaktan başka hiçbir şey bu Kürt soruncuları taifesini tatmin etmeyecektir. Türkiye son birkaç yılda bir çok düzenleme yapmasına rağmen bu sorunun küçüleceğine daha da büyümesi ,esas hedefin ne olduğunu göstermektedir. Devlet isteyenle masaya oturulmaz mücadele edilir.Demokratikleşme bağlamında artık yapılacak hiçbir düzenleme kalmamıştır.Bir sorun onlarca düzenlemeye rağmen bitmiyorsa onun talebi demokrasi değil topraktır. PKK ve uzantılarına karşı bu bilinçle hareket edilmesi elzemdir.
-Güneydoğu’ya gidilirken ortak değerler,ortak kutsallarla gidilmelidir. PKK’nın kutsallarını meşrulaştırarak atılacak her adım,PKK ideolojisini tahkim etmeye yarar. Hala Güneydoğu’da Said Nursi,S.Eyyubi ismi, Ş.perver,A.kaya gibi isimlerden daha toplayıcı ve birleştiricidir.
-Uzun süredir bölge tek yanlı bir propagandaya maruz kalmaktadır.Bölgede İslamcı da Örgütçü de aynı şeyleri düşünür hale getirilmiştir. Bölgede politikanın çeşitlendirilmesi bu tek yanlı propagandanın önünün alınması şarttır.Bu da ancak kamu düzeninin sağlanması, her fikrin her düşüncenin kolayca kendini ifade etmesiyle mümkündür. Aksi takdirde hangi düzenlemeler yapılırsa yapılsın bu tek taraflı propagandanın oluşturduğu algı, yapılanları toplum nezdinde etkisiz hale getirecektir.
-Terör mücadelesinde eldeki her malzemenin kullanılması,her imkandan yararlanılması gerekir. İslam hala bir çok kesimde birleştirici,bütünleştirici özelliğini korumaktadır.Ancak İslam sadece hayatını İslama göre tanzim edenler için birleştirici bir unsurdur. Bugün Güneydoğu’da da diğer bölgelerde de dinin istikametine tesir etmediği dine mesafeli nesiller yetişmiştir. PKK hareketini yürütenler de dine mesafeli hatta dinle problemli kadrolardır.Hastalık etnik farklılık iddiasından kaynaklandığına göre tedavinin de bu noktaya yoğunlaşması gerekir. Düne kadar Kürtlerin menşeini Türklükle irtibatlandırmak neredeyse azim bir suç olarak mütalaa ediliyordu. Türklük Kürtlük bir etnik mensubiyet değildir,kültürel bir mensubieyettir. Ayrı etnik menşelerden gelseler bile aynı milletin çocuklarıdır. Bu yönde ciddi bir yayın birikimi vardır ama değerlendirilememiştir. Ayrıca bölgede Kürtçe konuşan aşiretlerin bir çoğu Türk menşelidir. Karakeçili,Tırkan,Şeyh Hasan,Şadilli,Beydili,(badıllı)İzollu gibi… Bu aşiretler ve benzerlerine yönelik çalışmalar ayrılıkçıların altındaki önemli bir zeminin kaymasına vesile olacak toplumsal karşılığını düşürecektir.
- Çözüm süreci boyunca bölgedeki aşiretler ihmal edilmiş,kenara itilmiş,PKK karşısında kaderleriyle başbaşa bırakılmıştır. Aşiretlerle yeniden iyi ilişkiler kurulmalı,devletle olmayı istismar etmemek şartıyla milli bütünlüğümüze kazandırılmalıdırlar. Ayrıca ulus inşasının önündeki en büyük engellerden biri aşiretçiliktir. PKK bu bakımdan aşiretleri önünde bir engel olarak görmekte aşiret bağlarını yok ederek onun yerine ulus şuurunu ikame etmeye çalışmaktadır. Geçtiğimiz dönem aşiretlerle ilişkinin kesilmesi PKK nın bu amacına hizmet etmiştir.
-Son olarak sivil toplum kuruluşlarının bölgeye gitmeleri,doğu batı çelişkisini ortadan kaldırıcı faaliyetlerde bulunmaları teşvik edilmeli,terör mücadelesi asla sivil vatandaşa sıçratılmamalıdır.İktidar bugüne kadar çözüm sürecine inanan kadrolar tarafından sorunu çözmeye çalıştı. PKK ile masaya oturmaya inanan kadronun şimdi onunla mücadeleye de aynı inançla sahip çıkması mümkün değildir. İnsanlar inanmadıkları politikaları savunamazlar.Çözüme inanan kadro ile terörle mücadelenin yürütülmesi mümkün değildir. Yeni politikanın ona inanan yeni kadrolarla yürütülmesi şarttır,aksi takdirde inançsızlık amaca ulaşmayı imkansız hale getirir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.