
UYANABİLMEMİZ İÇİN BDP DAHA NE YAPSIN?
UYANABİLMEMİZ İÇİN BDP DAHA NE YAPSIN?
BDP’nin barış sürecinden ne anladığı ve neyi hedeflediği sözcülerinin arka arkaya verdiği beyanlardan anlaşılıyor.
Gülten Kışanak, Diyarbakır’da yaptığı konuşmada,” Öcalan yakında sizlerle ve Kürdistan’la kucaklaşacak,” dedi.
Demirtaş gittiği her yerde,” seçimden sonra özerklik ilan edeceğiz,” diyor. Buna karşılık ülkenin birliğini korumakla görevli olan Başbakan’ın sesi bile çıkmıyor. PKK söz konusu olduğunda herkes tuhaf bir sessizliğe bürünüyor.
Bu açık beyanlara rağmen, daha hala durumun vahametine dikkat çekenler paranoya ile suçlanıyor.Körlüğün,basiretsizliğin,hamakatın diz boyu olduğu bir hal yaşıyoruz. BDP sözcüleri daha ne demeli ve PKK daha ne yapmalı ki bu işin ciddiyetini anlayalım?
Kırk bin insanımız yok edildi,uyanmadık,şehirler, köyler, dağlar,taşlar savaş alanına çevrildi uyanmadık.Paralel polis teşkilatı, yargı, maliye,valilikler, kaymakamlıklar ihdas edildi uyanmadık. Siyasi iman bizi o hale getirdi ki, parti ve liderlerin anlattığının dışında hiç bir şeyi görmemiyoruz. Duygusal bölünmenin alt yapısı hazırlandı, şimdi coğrafi bölünmenin taşları döşeniyor. Bu gidişle her şey olup bittikten sonra bile uyanmak mümkün olmayacak.
Siyaset bu kadar mı idrakleri iğdiş eder, bu kadar mı milli refleksleri dumura uğratır? Sizi böleceğiz diye bas,bas bağıranları bile duymuyoruz.
BDP/PKK hiçbir zaman barışa inanmadı.Bugüne kadar da BDP’nin sorumlu hareket ettiğine dair tek bir karine gösterilemez.İktidar, toplumu cemaatle körleştirirken, bu tarafta kardeşi kardeşten koparmanın zemini hazırlanıyor.Barışın kurulacağı zemin PKK/BDP zemini değildir. Çünkü bu yapılar daha huzurlu, bütünleşmiş,kardeşliğini pekiştirmiş bir Türkiye için kurulmadı. Bölmek,parçalamak,ayrıştırmak için kuruldular. Bunlarla hiçbir haklı davanın görüşmesi,anlaşması olmaz.
Mustafa Çalık,”kültürel kimlik iddiasına dayalı siyasi talepler hiçbir zaman demokrasi içinde karşılanmaz,ancak savaş ve askeri mücadele ile gündeme gelebilir,”diyor. Doğru da söylüyor, bu talepler demokrasi, insan hakları zemininde konuşulması, yerine getirilmesi mümkün olan talepler değildir.
Siyaset kurumu bugüne kadar bu meseleyi ya yeterince ciddiye almadı, ya da olduğundan büyük görerek hata üstüne hata yaptı. Bölücülük tehdidi ciddi bir tehdittir, ancak çıkardığı gürültü kadar da gücü yoktur. Öncekiler küçük görerek hata ettiler,bugünkiler olduğundan büyük görerek hata ediyorlar.BDP de bu büyük görmenin yarattığı korkuyu bir şantaj aracı gibi kullanarak tepe, tepe istifade ediyor.
Eskiden bölmeye çalışan,fitne kazanına odun atan sadece PKK ve onun hempalarıydı. Şimdi onu abartanlar da bu kazanın ateşini harlıyorlar.Türkiye bizzat devlet eliyle, daha doğrusu siyasi iktidarın eliyle bölünüyor.Demokratikleşme adı altında çıkarılan/çıkarılması düşünülen yasalar eyaletleşme,yabancılaşma,federalleşmeye hizmet eden düzenlemeler.Yasalar çıktıkça BDP’nin tansiyonu düşeceğine daha da yükseldi. Demek ki, mesele demokratikleşme,daha insana saygılı bir Türkiye değil.Mesele, iktidarın sunduğu imkanlardan yararlanarak, Türkiye içinden başka bir devlet çıkarmak.Üstelik BDP bunu gizli,saklı bir şekilde de yapmıyor; davul zurna ile ilan ederek yapıyor.Bu kadar gürültüye uyanmayanı, bilmem ki nasıl uyandırmak lazım?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.