Sürç-ü lisan/Dil sürçmesi ortaya tuhaflıklar çıkarıp söyleyeni gülünç durumlara düşürebildiği gibi bazen de şuur altında yatan bir gerçeğin dışa vurulmasına yarar. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırıp işgale yeltenmesi ki bizde ya da bende ne çağrışımlar yaptı ne çağrışımlar!

Çarlık Rusyası, Bolşeviklerin hâkim olduğu SSCB dönemi ve sözüm ona şimdiki karma, ucube dönem… Bu ucube dönemde söz sahibi olarak iş başında tek adam, tek seçici Vladimir Putin adında bir istihbaratçı var. Adı, yazılı metinlerde genellikle V. Putin olarak geçiyor. Büyük harfle yazılan V’nin Romen Rakamlarındaki karşılığı Beş. Herhalde sekiz – dokuz yıl oldu; TRT’de haber okuyan spikerlerden biri, haber metninde yer alan V. Putin’i “Beşinci Putin” olarak okumuştu. O zaman Putin’in böyle yayılmacı politikalar güdeceği tam açığa çıkmadığı için yapılan sürç-ü lisanın üzerinde durulmamıştı ama meğer o spiker arkadaş Putin’in Çarlığına vurgu yapmış imiş!

Bu Beşinci Putin ya da Vladimir Putin Gürcistan’da bir operasyon yaptı, Ukrayna sınırları içinde bulunan Kırım’ı ilhak etti, Çeçenistan’da Kadirov isimli bir kuklayı iş başına getirdi, Karabağ meselesinde tarafsız gibi davranıp bir taraftan Ermenistan’ı hizaya sokarken öbür taraftan da Azerbaycan’ın hedeflerine tam olarak ulaşmasını engelledi. Derken 2022 yılının Şubat ayı sonlarında da bağımsız bir devlet olan Ukrayna’yı işgale başladı. Bunu yaparken de bölge ile olan tarihi bağlarından, Osmanlı dönemindeki savaşlardan söz etti.

Oysa iş tarihi bağlara bağlanacaksa o topraklardan gelip geçen, oralarda hâkimiyet Kur'an Avarlar, Kıpçaklar, Kumanlar, Peçenekler, Hazarlar ve bölgede kurulan “Altınorda Türk Devleti varken Ruslar nerede idi” diye sorsak verecek cevap bulamaz. Kırım üzerine söylenmiş bir Rus şarkısı söyle desek bilemez, bilmeyi bırak arasa da bulamaz. Rus folklorunda, kültüründe Kırım’la ve o bölge ile ilgili neler var desek ortaya bir şey koyamaz. Çünkü Kırım ya da işgal ettikleri, baskı altında tuttukları toprak parçaları “Sizler için çizmeye yapışık bir parça çamur/Benim için vatan toprağı”dır. (Kırımlı Anna Ahmetova’nın şiirinden).

Bizde bir “Vatan Kırım” mefhumu var. Rus Çarlarının, Stalin kasabının sürgünlerine, kıyımlarına, asimile çalışmalarına rağmen türküleriyle, şarkılarıyla, folklor değerleriyle, gelenek ve görenekleriyle yaşayan, yaşatılan bir Kırım var, Kırım Türklüğü var. Cengiz Dağcı gibi bir Türk yazarı var mesela; daha çocukluğunda en yakınlarına sürgünleri, kıyımları, acıları yaşattığınız, sonra da askere alıp Almanlara karşı cepheye sürdüğünüz! Ama ne oldu? Ne geçti elinize? Güzel Kırım’dan, Vatan Kırım’dan uzaklara gitmek zorunda kalıp İngiltere’ye yerleştikten sonra boş durmadı. O’na ve bütün Kırımlılara yaşattığınız “Korkunç Yıllar”ın romanını yazdı. “O Topraklar Bizimdi” dedi, Yansılar’ı yazdı, Annesine yazdığı Mektuplarla hasretini bütün dünyaya yaydı.

Ben de bu vesile ile Cengiz Dağcı’yı yeniden okumak istedim. İyi ki de istemişim. Herhalde 1988 yılında alıp okuduğum ve kurşun kalemle satırlarını çizdiğim Yansılar’ı sanki okumamış gibiydim. Duygulandım ve hırslandım, biliyor musun Bay Putin? Senin babaların da kandan besleniyordu, sen de kandan besleniyorsun. Güya SSCB parçalandı, bağımsız devletler ortaya çıktı ama hâlâ dünyanın en geniş toprağa sahip devletisiniz, hâlâ her yere uzanıp hükmetmek istiyorsunuz. Hastaneleri, doğumevlerini bile bombalamaktan çekinmeyen, çoluk çocuğu, kadınları, yaşlı başlı yürümeye dermanı olmayan insanları yollara düşürüp perişan etmekten utanmıyor ve herhalde o korkunç manzaraları zevkle seyrediyorsunuz; yazıklar olsun, lanetler olsun size!

Vatan yalnızca bir toprak parçasından, o toprak parçasının yer altı ve yerüstü zenginliklerinden ibaret değildir bay Putin! O zenginlikler için tutulan ya da işgal edilen yer vatan değildir. Orada oluşan bir kültür, yaşayan ve yaşatılan folklorik değerler, o toprak parçasına bezenmiş mimari eserler, sanat eserleri, mezar taşları varsa ve o toprak parçasına bir ruh verilebilmişse ancak o zaman vatan olur. Biz Kırım’a ve hâlâ baskı ve işgal altında tuttuğun pek çok diyara o ruhu vermiştik. Ataların ve onlardan sonra gelen sizlerin zulmüne rağmen o ruh yine de yaşıyor, yaşatılıyor. Senin için, “Kırım üzerine söylenmiş bir Rus şarkısı söyle desek bilemez” demiştim. Çünkü yok, değil mi? Oysa Türk Kırım’da ne türküler ne hatıralar var bir bilsen, bilebilsen!

“Aluşka'dan esken yeller yüzüme vurdu

Balalıktan özken evge közyaşım tuştu

Men bu yerde yaşalmadım

Yaşlığıma toyalmadım

Vetanıma hasret oldum ey güzel Kırım

Bahçaların meyvaları bal ile şerbet

Sularını içe içe toyalmadım

Men bu yerde yaşalmadım

Yaşlığıma toyalmadım

Vetanıma hasret oldum ey güzel Kırım”

Ya şu ağıt şarkıya ne dersin Deli Petroların Kasap Stalinlerin vârisi insafsız, ruhsuz Putin?

"Biz Kırım'dan çıkarken/Kar yağmadı kan aktı

Anam babam kız kardeşlerim/Gözleri dolu yaş kaldı.

Gökte uçan uçakların/Kanatlarını kim yazar

Şu Kırım'da ölen cağ yiğitlerin/Cenazelerini kim kılar?

Kaçardım ben Akyar'dan/Karadeniz olmasa

Asardım kendimi/Anam babam olmasa!"

Ses ver Putin, ses ver ki bilelim; var mı Kırım üzerine böyle şarkılarınız, ağıtlarınız? Ya sürgüne gönderdiklerinizin şu feryadı?

“Bir hikâye edeyim Kırım halini

Kalmadı içinde kızı gelini

Herkes arzu eder İslam memleketini

İnayet Mevla'dan giderim Kırım'dan

Kaygımız çeksin bizi Yaradan

Yol verseler biz gideriz buradan

Çok kimseler hep ağlaşır sonradan

Yaman müşkül oldu hali Kırım'ın

Kimi yolda giderken haber alamaz

Kimi gitmeye para bulamaz

Kimisi ekmeğe akça bulamaz

İnayet Mevla'dan gideriz Kırım'dan…”

Bu durumda Kırım kimin yurdu, kimin vatanı Bay Putin? Öyle kabadayılıkla, güç gösterisiyle ele geçirilen toprak parçaları vatan olmaz, olamaz.

Yalnız Kırım değil, bir başka bir Türk toprağı olan Karabağ’da yaşayan kardeşlerimiz de sizlerin zulmü altında ezilmiş, orada yapılan vahşete, soykırıma göz yummuştunuz.

“Sevgilim seyre çıkalım burda gel ilk baharı,

Gül açmış ömrümüzün en şirin arzuları,

Anadır arzulara her zaman Karabağ,

Konuşan dil dudağım tar, keman Karabağ,

Karabağ can Karabağ ana yurdum...

Karabağ can Karabağ ana yurdum...”

Karabağ hâlâ yarım. Bütünleşmesini istemedin bay Putin! Azerbaycan’ın başlattığı Vatan Muharebesi’ni yarım bıraktırdın ve Karabağ’ın sembol toprağı Hocalı da alınacakken Çarlığın tuttu, engel oldun.

Biz böyleyiz bay Putin; sevdik mi tam sever, kızdık mı tam kızarız. Bir yer Türk Yurdu oldu mu öyle göstermelik olmaz. Türk işgal için değil, yurt tutmak için gider gittiği yerlere. Tarih boyunca öyle olmuştur ve oralardan bedenen ayrılsa bile eserleriyle, hatıralarıyla, ruhuyla kalmıştır, kalmaya da devam edecektir. İşte Kerkük:

“Yıktılar kalamızı, sürdüler balamızı

Daha can boğazdayken çektiler salamızı

Ah Kerkük yüz ak Kerkük, her zaman yüz ak Kerkük

Ölseydim düşmeseydim, men senden uzak Kerkük

Elinde yâd elinde, öt bülbül yâd elinde

Bir diyar mezar olsun, kalmasın yâd elinde…”

Bugün Yunan elinde olan Selanik de vatanımız olmuştu. Yunanlıların, Rumların Selanik üzerine söylenmiş böyle içten, yürek yakan bir şarkıları var mıdır bilmem ama bizim var:

“Selanik içinde selam okunur

Selamın sedası bre dostlar cana dokunur

Gelin olanlara kına yakılır

Aman ölüm zalim ölüm üç gün ara ver

Al başımdan bu sevdayı götür yare ver…”

İşte böyle bay Putin. Sen şimdi Kırım’ı işgal ettin, Ukrayna’da taş taş üstünde koymadın ama kendi halkına bile yaranamayacak, insanlık tarihi boyunca tıpkı ataların gibi lanetle anılacaksın ama Kırım’dan sürgün ettikleriniz nereye giderlerse gitsinler Kırım’ı unutmayacaklar. İşte, Kırım’ı terk etmek zorunda kalıp Amerika’ya yerleşen Türklerden birinin, İngiltere’ye yerleşmiş olan büyük yazar Cengiz Dağcı’ya 1980’li yılların başlarında gönderdikleri bir mektupta yazanlar:

“…Cengiz Ağabeyim; biz Rusya’dan gelirken kendimizle birlikte Kırım plaklarını da getirdik. Bu plaklar arasından seçtiğim ikisini adresinize postaladım. Plakların biri KIRIM’IN Alupka Köyü’nde doğmuş, halkımızın şanlı pilotu Ahmethan Sultan’a adanmış; öteki de Kırım – Tatar halk türküleri…” (Cengiz Dağcı, Yansılar. Ötüken Yayınevi, Istanbul, 1988, syf. 39)

İngiltere’de Vatan Kırım’ın hasretiyle yanıp tutuşan ve o plaklara, kendi deyimi ile doğup büyüdüğü Kızıltaş Köyü’nün “bağlarından kesilmiş bir salkım üzüme bakarcasına bakan” Cengiz Dağcı, o plakları nihayet torunu, kızı ve damadının yılbaşı hediyesi olarak getirdikleri gramofona koyup dinliyor. Sanki Kırım’daki Gurzuf Çarşısı’nda ve Kızıltaş Köyü’nde gezip dolaşmaktadır artık ve dilinde o plaklara okunan türküler vardır:

“Umutlarım hep kırıldı

Yarim artık gelmeyecek

Ağlasam da ayrılsam da

Bu aşk menden geçmeyecek…”

“Şu dağlar olmayaydı

Yapraklar solmayaydı

Ölüm hayattan gelir

Ayrılık olmayaydı

Ay dağlar vay dağlar

Menim için kim ağlar?”

Kırımlı yazar Cengiz Dağcı, Rus zulmünden dolayı ayrı düştüğü memleketinden uzakta, memleketinin bu türkülerini ağlaya sızlaya dinliyor. Yine Rus vahşetine uğrayan ve 138 Kırgız aydını ile birlikte kurşuna dizilip bir kireç kuyusunda yakılan babası Törekul'un acısını hiç unutmayıp Beyaz Gemi isimli eserinde, "Vatanlarının bir türküsü için canlarını feda eden insanlar varmış" diyen Cengiz Aytmatov gibi...

Daha ne yazayım, ne diyeyim Bay Putin ve Rusya’yı, Amerika Birleşik Devletleri’ni, Çin’i, İngiltere’yi yönetenler! Bu dünyada her canlının, her insanın, her milletin, her devletin yaşama hakkı var. Herkes hakkına razı olacak ve kimse kimsenin toprağına göz dikip eşkiyalık yapmayacak. Hak güçlünün değil, hak edenindir. Vatan da işgal edenin değil; kültürüyle, folkloruyla o yeri yaşatıp uğruna can verenlerindir.