İktidar evet'i savunamadığı için PKK ile toplumu ikna etmeye  çalışıyor. Miting meydanlarında iki de bir PKK/HDP ikilisinin hayır dediği hatırlatılarak,Anayasa değişikliğine karşı olanlar terör örgütü ile özdeşleştiriliyor.

PKK'nın bir kanadının hayır dediği doğru, ama Öcalan kanadının da evet dediği bir gerçek. Keza, Zana'nın,Altan Tan'ın değişiklikten yana olduğu biliniyor.Bu iki milletvekilinin evet yönündeki beyanları çok önce basına yansıdı.Barzani'yi anlatmaya gerek yok,o da anayasa değişikliğinden yana. Beni en çok düşündüren de başka bir ülke siyasetçisine, kendi seçmenimize tesir edecek imkanların sunulmasıdır. Üstelik bu kişi, sizin topraklarınızın bir kısmının size ait olmadığını açık açık söyleyen bir kişi. Hangi ülke, toprağında gözü olan bir siyasetçiye  kapılarını bu kadar açar? İkbal hırsı işte böyle bazen idraklerin körleşmesine neden olabiliyor.

Bu ülkede PKK'yı göstererek oy toplamaya hakkı olmayan bir parti varsa o da AKP'dir.

Çünkü; Öcalan yakalandıktan sonra moral motivasyonunu kaybederek eylem yapamaz hale gelen terör örgütünü yerden kaldırıp,hadi müzakere yapalım diyen AKP'dir.

Oslo'da masaya oturan,Habur'da devleti PKK'nın ayağına götüren AKP'dir.

Öcalan'a terörist muamelesi yerine, meşru bir siyasetçi muamelesi yapan AKP'dir.

İmralı'yi paralel meclis haline getiren,HDP üzerinden Öcalan'ın örgütü yeniden  organize etmesine izin veren AKP'dir.

Bu milletin çöpe attığı Sevr Antlaşmasını Dolmabahçe'de yeniden dirilten AKP'dir.

Öcalan'a sayın demeyi suç olmaktan çıkaran, onu yandaş yazarlar vasıtasıyla barış meleği ilan eden AKP'dir.

Güneydoğu bombalarla,silahlarla doldurulurken barış teraneleriyle buna göz yuman AKP'dir.

PKK istemiyor diye karakol yapımını bile durduran AKP'dir.

Şimdi bunları yapan bir partinin, bu sürece bütün gücüyle karşı çıkmış olanları PKK/HDP ile birlikte hareket etmekle suçlamaya hakkı var mı? PKK ile masaya Sn Akşener,Sn Kılıçdaroğlu oturmadı. Habur'da PKK zafer naraları ile karşılanırken, bu küstahlığı alkışlayanlar arasında Ümit Özdağ veya T.Karamollaoğlu yoktu.Siyasi taassup bazılarını körleştirse de  rezaletin sorumlularını bu millet biliyor. Barzani durup dururken Kerkük'ü ilhak kararı almışsa bunun sorumlusu da AKP'dir. Nitekim, Barzani kendisiyle görüşen  eski bir milletvekiline(H.H) -referandum için Türkiye'den- her türlü teminatı aldığını söylediği iddia ediliyor.Türkiye yol vermeseydi Barzani Kerkük'e bayrağını asmaya cüret edebilir miydi?

Bugün terör örgütünün bu kadar yaygınlaşmasının,tabanını genişletmesinin arkasında, AKP'nin -kabileciliği,etnik kimlikleri öne çıkaran-siyaseti yatıyor. Türk,Kürt,Laz,Çerkez söylemi etnik aidiyetleri kışkırtmış, milli kimliği geri plana itmiştir. Farklılıkları çoğaltmak,iki de bir vurgulayarak gündemde tutmak onları derinleştirmekten başka bir işe yaramaz. Milleti,milliyetçiliği ret etmek aslında etnikçiliğe davetiye çıkarmaktır.Bütünleştirici bir siyaset, toplumun ortak noktalarına vurgu yapar, farklılıkları -ortak değerlerin altına-çeker. AKP on beş yıl boyunca  topluma dönüp sen Kürtsün,sen Lazsın,sen Çerkezsin,sen Türkmensin dedi. Hiç bir zaman hep birlikte Türk milletiyiz demedi, diyemedi. Böyle bir siyasetin kendi günahını dönüp -hayır cephesine yıkmaya hakkı var mı? Geçmişte Türk sayılmaktan şikayet edenler vardı, bugün onun bir kaç misli Türk sayılmamaktan şikayet edenler var. AKP'nin Türklük rahatsızlığı  bazılarını zorla etnik, kabile,aşiret,mezhep kimliklerine itti. Hangi ülkenin siyasetçisi milletine dönüp siz Türk değil,Kürt,Laz,Çerkez,Türkmensiniz der.Böyle bir siyaset -etnisi farklı olup kendini Türk kabul edenleri- ötekileştirir,  en çok  da - bölücülere-yarar. Bu bakımdan PKK nefreti üzerinden yürütülen bu propaganda muhalefete dokunmaz, tam tersine iktidara dokunur. Çünkü hayır demek aynı zamanda PKK ile yeniden masaya oturmaya hayır demektir.