1 Şubat’ta vizyona giren Sadık Ahmet filmi için Oscar’a aday adaylığı başvurusunda bulunulacak. Bu kapsamda film sadece 1 hafta vizyonda kaldı. Yapım şirketi MCG Film tarafından yapılan açıklama Sadık Ahmet’in hikayesini bilen herkesi çok heyecanlandırdı.

Batı Trakya Türklerinin merhum lideri Dr. Sadık Ahmet'in eşi Işık Ahmet, Oscar ödüllerine aday adayı olacak 'Sadık Ahmet' filmindeki sahnelerin tamamen gerçeklere dayandığını belirterek, "Eşim hiçbir zaman yaşadığı ülkeye, devlete karşı gelmedi. Sadece insan hakları çerçevesinde mücadelesini verdi. Maalesef yapılanları kınıyorum. Bizim acımız büyük ve bu yapılanları kınıyorum" açıklamasında bulundu.

Ben de son gün filme gidebildim ve izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Sadık Ahmet, Yunanistan’da hapse girmeden önce "Sadece Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Eğer Türk olmak suçsa, şunu tekrarlıyorum: Türk'üm ve öyle kalacağım." demişti ve bu sözleriyle hafızalara kazınmıştı. İşte tam da bu noktada Sadık Ahmet’in TÜRK olduğu için hapse atılması filmde çok iyi işlenmiş. Filmin neredeyse tamamında TÜRKLÜK vurgusu -şikayet edenlerin gözlerine sokularak anlatılmış-.

İkinci bir husus ise Sadık Ahmet’in şüpheli ölümü…

Ailesiyle birlikte trafik kazası geçirerek hayatını kaybetti Sadık Ahmet…

Filmde kaza sahnesinin “kasıtlı ve planlı bir eylem” olduğu belirtilmiş. Bu benim için çok değerli bir ayrıntı oldu.

Lozan Antlaşması’nın yıl dönümünde gerçekleşen bu kaza için kimsenin “ecel” ya da “kader” diyeceğini düşünmüyorum. TÜRK düşmanı olanlar diyebilir belki… Ama insan olanın aklının alacağı bir durum değil.

Bir diğer husus ise, Sadık Ahmet’in ve güttüğü davanın Türkiye’de çok az biliniyor olması. O dönemi yaşayan insanlar hatırlıyor Sadık Ahmet’i… Oysa gençlerimiz hiç bilmiyor.

Film salonunda yalnızca ben ve arkadaşlarımın var olması beni ziyadesiyle üzdü. Tıklım tıklım dolu bir salon beklemiyordum ancak, “salonu kapattık” espirileri yapmak biraz kanıma dokundu.

Bu yazıyı kaleme alma sebebim tam olarak budur. Sadık Ahmet, eşini ve iki evladını düşünmeden ömrünü Batı Trakya Türkleri için harcadı. Onun hatırasını yaşatmak ve şüpheli ölümünün “TÜRK DÜŞMANLIĞI” sebebiyle gerçekleştiğini anlatmak boynumuzun borcu.

Peki Sadık Ahmet kimdi ve davası neydi?

Batı Trakya'daki Gümülcine vilayetinin Küçük Sirkeli köyünde 7 Ocak 1947 yılında dünyaya gelen Dr. Sadık Ahmet, Ankara ve Selanik'teki tıp öğreniminin ardından, yaklaşık 3 yıl Yunan ordusunda zorunlu askerlik görevini yaptı.

“Türk” dediği için hapis cezası aldı

1978 yılında ailesinin yanına hekim olarak dönen Sadık Ahmet, 1985'te Batı Trakya'daki hak ihlallerine dikkati çekmek için imza kampanyası başlattı ancak 1988'de kampanya nedeniyle 30 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Ahmet, Batı Trakya Türklerine "Türk" diye hitap ettiği için 1990'da yine hapis cezasına çarptırıldı.

Yunanistan'da 1989 yazı ve 1990 baharında düzenlenen genel seçimlerde aldığı yüksek oranda oylarla, bağımsız milletvekili olarak meclise giren Dr. Sadık Ahmet, 1991'de Batı Trakya Türklerinin ilk ve tek siyasi partisi, Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi'ni (DEB) kurdu.

Yunanistan, Sadık Ahmet'in seçilmesini engellemek için hem siyasi partilere hem de bağımsız adaylara yüzde 3’lük seçim barajı koydu.

Sadık Ahmet, Batı Trakya'daki azınlığın haklarını koruyan Lozan Barış Anlaşması'nın 73. yıl dönümünde 24 Temmuz 1995'te henüz 48 yaşındayken şüpheli bir trafik kazasında hayatını kaybetti.