Medyanın uzun süredir güvenirliliğini yitirdiği ülkemizde bir avuç suda fırtınalar koparma dönemi bitti. Sahtekarlıkta, hırsızlıkta, yalan haberde, tehditte, rüşvette sürekli ön planda ismi geçen medya patronları ve çalışanlarının güvenirliliği kalmadı.

Toplumun saygıda kusur etmediği ahkam kesen usta habercilere, TV programcılarına güveni neredeyse sıfıra indi. Binlerce yalanın, yanlışın eklenerek sosyal medyada paylaşılan haberler arasında usta gazeteciyim diye ahkam kesenlerden daha çok gazetecilik örneği sergileyen sosyal medya kullanıcıları daha çok prim yapıyor.

Artık dürüst olarak bilinen gazetecilerin çalışmakta olduğu medya grubunun yapısı deşifre edildiyse, kimin eli kimin cebinde  misali her şey ortaya saçıldı ise kendilerine derhal çeki düzen vermeleri gerekmektedir.

 "Sedat Peker blöf yapıyor" dendiğinde blöf olmadığı tüm çıplaklığıyla ortaya çıktıysa eğer, onurlu gazetecilik  yapmaktan hala imtina ediyorsanız, bilinki tarih önünde asla hesap veremeyeceksiniz.
Halkın saygın bildiği ülkenin en önemli gazetesinin başındaki kişinin çarpık ilişkisini bile bile hala o gazetede çalışmaya devam eden gazetecilerin bu gazetenin satır aralarında toplumun ahlak çöküntüsüne uğramasına katkılarını anlamamaları ise ayrıca çürümüşlüğe ortak olmak demektir.

Eğer verilen maaşlarınızın bir kaç katını başka ne idüğü belirsiz vakıflardan alıyorsanız, oturduğunuz o' maun masalarda poponuz sıcak diye sessizliğinizi sürdürüyorsanız , onur adına ne karakter ne-de kişilik taşımıyorsunuz demektir.

Bu durumda ise zaten milletin vicdanlarında zerre kıymetinizin kalmadığını bilmeniz  gerekir.

Gazeteci ve yazar olarak  TV programlarında ahkam kesen, toplumu aydınlatmak adına yazdığınız, çizdiğiniz, konuştuğunuz hiçbir şey doğru olarak artık bu toplum tarafından kabul görmeyecektir.

Dürüst, samimi, gerçek gazeteciler kendilerine gelmelidir, saflarını belli ederek toplumun kanaat önderleri olduğunu  göstermelidirler. Toplumun sizi görmek istediği yere geçmeli, onurlu duruşunuzla hakkın, halkın ve haklının yanında olmalısınız.

Her bir basın mensubu cesarette, liyakatta, dürüstlükte, samimiyette basın ilke ahlak kuralları içerisinde hareket etmesi gerektiğini hatırlamalıdır.

Aldattığı, etkilediği, kafasını karıştırdığı herbir vatandaşın vebalinin ağır bir yükünün olduğunu unutmamalıdır.

Kalemini satan adamın bir gün mutlaka satılacağını aklından çıkarmayıp asla doğruları sonucu ne olursa olsun yazmaktan çekinmemeli-dir.
Basın mensubunun hükümeti ve partisi olmaz, yandaşı olmaz, sırdaşı, kardeşi olmaz.

Basın mensubunun daima kendisini koruyan devleti ve kendisine inanan, dürüstlüğü ile tanıyan okuyuc, takipçi kitlesi olur.

Kalemini korkarak, ürkerek, tedirginlik içerisinde kullanan gazeteci derhal kimliğini bırakıp yıllarca dalkavukluğunu yaptığı kişi veya kişilerin bulunduğu yere geçmelidir.

Bunu yaparken bir basın mensubu olarak değil, basında şimdiye kadar kiraya verdiği kalemini kırarak geçmelidir.

Kendisini bilen çiğ yememiş , abdestinden şüphesi olmayan basın mensuplarının derhal kendilerine çeki düzen vererek çalıştıkları kurumları gözden geçirip ülkeye, millete, devlete ihanet içerisinde olan bir yapıysa eğer, gördüklerini, duyduklarını yüksek sesle kamuoyunu aydınlatmaktan çekinmeden konuşmalı ve üzerlerine düşeni yaparak gerekirse mesleği bırakmak adına onurlu duruş sergilemelidirler.

Şayet kişiliği ve karakteri gereği çirkin, çarpık bir ilişki içerisinde bulunmuşsa benim popom açıkta değil düşüncesinden vaz geçerek bu meslekten uzak olmalıdır.

Unutulmamalıdır-ki kimse kasetinin, çarpık ilişkisinin birgün ortaya çıkacağını bile bile bu ilişkiler içine girmemiştir.

Kendinden emin olmak demek, kasetinin ortaya çıkmaması demek değildir.
Kendinden emin olmak demek, bu ve benzeri ahlaksızlıkları yaşamamış, yaşayanlara-da asla sessiz kalmamış olmak demektir.

Dürüst , samimi ve onurlu gazetecinin yapması gereken budur.

Kalın Sağlıcakla.