Türkiye hukuk sisteminin katledilmesinin nedeninin büyük çoğunlukla siyasi kararlar olduğu dönemde Türk halkı bu haksızlıkla dağıtılan Adalet için yargı mensuplarını suçlamazdı.

Bin yıllık devlet geleneğimizde daima hukuk ön planda tutulur, Adalet herkese hiç ayrım olmadan dağıtıldığına inanırdı.

Bu durum İslam hukukuna göre (Kadı) tarafından yapıldığı dönemden Medeni hukuka geçtiğimiz günümüzdeki yargı sistemine kadar Adalete olan güven başta Devlet yapımızın güçlü olmasını sağlamakla beraber toplumun güvendiği en önemli kurum (Yargı) olarak daima güvenilen bir kurum oldu.

Bu nedenle toplumumuza adeta bir Atasözü gibi yerleşen "Adaletin Kestiği Parmak Acımaz" sözü yıllarca Türk milletinin dilinden düşürmediği Adalet'e olan güveninin adeta göstergesi olarak ifade ediliyordu.

Geldiğimiz noktada Yargı sisteminin siyasallaşan yapısı Türk Adaletini dünyanın en güvenilmez Adalet sistemi durumuna düşürdü.

"Biz yargı üyelerini CHP'li üyelerden değil de Ülkücülerden MHP'lilerden-mi alacaktık" diyen bir siyasi düşüncenin devamıyla siyasallaşan yargının katlettiği Türk Medeni hukukuna daha sonra AK Parti ile süregelen Fetullah Gülen cemaatinin yargıya yerleştirdiği kendilerine mensup (Kripto) yargı elemanları ile katledilmesi Türk yargısını adeta dünyanın en güvenilmez yargısı haline getirdi.

Akla zarar uygulamaların yapıldığı Adli ve idari yargı kararlarından başta ülkemizin Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın sıklıkla rahatsızlığını ifade edişi ile diğer siyasi parti liderlerinin-de azımsanmayacak kadar yargıdan ve yargının verdiği kararlardan rahatsızlığını dile getirmeleri yargıya olan güveni tamamen bitirdi.

Siyasiler ve yüksek bürokratlar kanunlarla kendilerine verilen koruma kalkanıyla kendilerini korumaya alırken, Devletin var olmasını sağlayan asıl unsur millet ise yargı kararları karşısında çaresiz ve şaşkın durumda verilen akla zarar yargı kararları karşısında çaresiz.

İstanbul Adalet sarayının çıkarmış olduğu "Adalet" isimli dergiler kontrol edildiğinde Ülkemizde savcı ve hakim olarak başlarından geçen bazı adli vakaları anıları olarak kaleme alıp anlatırken, adeta yargının yerlerde süründüğünü itiraf ederek kendileri ve yargıyla nasıl dalga geçildiğini görmektedir.

Ülkede Yargı konusunda güvensizliğin acilen ele alınarak yargılama sistemini sil baştan düzeltilmedi-ği bir süreç devam ederse, siyasallaşan ve hala kripto "FETÖ'cü" örgütün kalıntıları Türk adaletini daha uzun süre dünya sıralamasının en sonunda durmasını sağlayacağı gerçek ortadadır.

Neredeyse ülkede siyaset yapan siyasiler başta olmak üzere sabıka kaydı bulunmayan bir Türk vatandaşına rastlanmasının zor olduğu ülkemizde tüm kurum ve kuruluşların bozulmasını sağlayan Adalet sisteminin en kısa zamanda düzeltilmesi Türk milletinin birinci önceliğidir.

Yine son dönemlerde "Geciken Adalet, Adalet değildir" ifadesi kullanılırken erken verilen usulsüz ve taraflı Adaletin hiç Adalet olmayacağı bilinirken, (KHK) ile Ülkenin bekası için "Kurunun yanında bazen yaş-ta yanar" ifadesi ise hukuk ve Adalet ile bağdaşmayacak bir söylemdir.

Türk yargı sistemi sil baştan ele alınmalı, her şeyine özenti duyduğumuz AB ve ABD başta olmak üzere Medeni ülkelerde Medeni hukuk olarak verilen Adalet nasıl veriliyorsa bizdeki adı Medeni olan fakat uygulamasının Medeniyetle ilgisi olmayan hukuk sistemimize ciddi bir çeki düzen getirilmelidir.