Türk milleti yaşam alanı bulduğu ve kendisi için Vatan seçtiği kanıyla canıyla bedelini ödediği Anadolu topraklarında yüz yıllardır bir varlık mücadelesi veriyor.
Türk milletinin kurucusu , büyütücüsü olduğu ama bir türlü sahibi olamadığı Osmanlıda ve Türkiye Cumhuriyeti’nde temel yaşam alanlarını ve yönetim biçimini belirleyen Anayasalar ve Anayasa değişiklikleri sürekli emperyalist devletlerin yerli işbirlikçileri eli ile yapılmaktadır.
Gerçekten bizimdir diyebileceğimiz bir belge 1924 anayasasıdır.
1839 Tanzimat fermanı ,1856 Islahat fermanı , 1876 Kanun-i esasi…
Hepsinin arkasında İngiliz emperyalizmi var.
Sonuç Osmanlının yıkılışı , Türk vatanının işgali , Sevr yıkım belgesi.
Cumhuriyet devrinde 1961 , 1980 Anayasalarının arkasında her iki darbeyi , diğer darbeleri ve muhtıraları yapan ABD var .
Emperyalizm nasıl yönetileceğimizi belirleyen anayasaları hazırladığı gibi Türkiye’de kimin iktidara kimin muhalefette olacağını da belirliyor ve bizde avel avel seyrediyoruz.
Emperyalizm yapacağı ve uygulatacağı anayasayı getirmek için zemin hazırlıyor , ortamı uygun hale getiriyor , darbe yaptırıyor ve toplumumuzu sindirip kendi emellerine göre şekillendiriyor.
1961 darbesinden ve 1980 darbesinden önce Türkiye’de yaşanan siyasi olaylara bakıldığında bu durum gözlemlenebilir.
Son dönemlerde de emperyalizmin benzer yaklaşımlarını görebiliyoruz.
Ergenekon , Balyoz davaları ve 2010 referandumu 2016 darbe girişiminin başlangıcıdır denebilir.
İki işbirlikçi yapı birbirine kırdırılır ve ayakta kalanla yürünür.
Kısaca durum bu.
Türkiye’nin mevcut iktidarı , iktidar sürelerini uzatmak için ABD’nin uygulamaya koyduğu BOP projesinin uygulamacılığına devam etmeye karar vermiş gibi görünüyor.
BOP uygulamacılığı ve Emperyalist iş birliği için İBB başkanı da arka sırada beklemektedir.
Yani maalesef Türkiye’nin hem iktidarı hem de muhalefeti ABD işbirlikçisi ve Türkiye’yi bölmeyi amaçlayan BOP uygulamacısı gibi görünmektedir.
Tabii İktidar bu konuyu öncelemiş hazırlığını da yapmış ne yapması gerekiyorsa onu yapmaya soyunmuş bile.
İktidarın yeni bir Anayasa yapmak istediğini ve görüşmelere başladığını , ziyaretler , hesaplar yapıldığını herkes görüyor.
Getirecekleri Anayasa teklifinin içeriğini kimse bilmiyor .
Fakat bazı bilinçli sızdırmalar , toplum mühendislikleri, bazı tepki ölçmek için ağızdan kaçmış gibi söylenen sözler , konuşturulan borozan gazeteci görünümlü işbirlikçiler iş başında çalışıyorlar.
Bu günlerde bir tartışma konusu var.
Anayasadaki Türklük tanımının Türkiyelilik olarak değiştirileceği topluma fısıldandı.
Aynı zamanlama ile “Etki ajanlığı” adıyla bir düzenleme getirileceği ; emekli askerlerin konuşmalarına, sığınmacı istilacılar için yazan konuşanlara ceza geleceği de İktidar ve yancısı tarafından fısıldandı.
Yani önce toplumun zinde güçlerine korku vermek istiyorlar, sonra Anayasadaki Türklük tanımını sulandırmak istiyorlar .
Çünkü onları iktidarda tutan emperyalizm Türkiye’yi çok kimlikli , çok dilli, çok hukuklu, eyaletlere bölünmüş, millî bir kimliği olmayan , bayrağı ve sınırları tartışmalı , etnisitesi karışık , demografik yapısı çökmüş ve ayağa kalkamayacak şekilde çökertilmiş bir ülke halinde istiyor.
Bizlerde Türk devletini korusun diye asıl bölücülerle iş birliği yapanları iktidara getiriyor ve onlardan şefaat bekliyoruz.
Sonuçta bu topraklarda Türklük gene bir varlık yokluk savaşı verecek.
Yaşımız biraz geçti ama yine de biz hazırız…