Son İstiklal caddesindeki bombalı saldırı gösteriyor ki Türkiye’deki terör faaliyetleri, yıkıcılık, istikrarsızlaştırma, bölücülük yeni bir boyut kazanıyor.

Yaşadığımız bu durum yıllardır Ümit Özdağ tarafından dillendiriliyor. Olmuşların analizi yapılıp olacaklar öngörülüyor. Bugün yaşadığımız yeni tip terör yüzlerce defa yazıldı söylendi.

Türk milleti kendisine Türkiye’nin en önemli sorunları nedir diye sorulduğunda birinci sırada ekonomiyi ikinci sırada ise sığınmacılar sorununu sayıyor. (yüzde 35)

İstiklal caddesinde yapılan bombalama eylemi kendi içinde birtakım sorgulamaları da barındırıyor.

Bombalamayı yapan Suriyeli sığınmacı terörist Türkiye’ye 1 yıl önce gelmiş, 4 aydır bir tekstil atölyesinde çalışıyor, ev kiralıyor mahalle esnafından alışveriş yapıyor esnafça tanınıyor, elini kolunu sallaya sallaya bombayla İstanbul’un kalbine gelip bombayı bırakıyor.

Bombayı İstiklal caddesine bıraktıktan sonra taksiyle evine gidiyor ve evinde yakalanıyor.

Bombalı saldırının faili yakalandıktan sonra İçişleri bakanımız toplam 5 dakika süren bir açıklama yapıyor önce teröristin yakalanmasaydı azmettiricileri tarafından Yunanistan’a kaçırılacağını, aynı cümlenin sonunda teröristin yakalanmasaydı azmettiricileri tarafından öldürüleceğini söyledi.

İçişleri bakanımız tarafından aynı cümlede iki farklı bilginin verilmesi bir kafa karışıklığı veya kafa karıştırmaya yönelik bir manipülasyon olarak nitelendirildi.

İçişleri bakanının ABD büyükelçiliğinin taziye mesajını kabul etmeme yönündeki açıklamasının akabinde ABD başkanı Biden ile 15 dakikalık bir görüşme yapan Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın ABD’nin taziyesini kabul etmesi Türkiye yönetimi açısından bir tezat oluşturmuştur.

Sığınmacı istilacı sorunu Türkiye’nin yeni iç PKK’sı olarak önümüzdeki yıllardaki en önemli sorunudur.

Sığınmacı istilacıların Türkiye’de yerleşme, yerleştirme süreci Türkiye’deki emperyalizmin işbirlikçileri tarafından başarıyla tamamlanmak üzeredir.

Suriyeli sığınmacılar Türkiye’de demografik yapıyı bazı bölgelerde değiştirmiş durumdadır.

Kilis ilinde Suriyeli sığınmacılar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına göre çoğunluk sağlamış durumdadır.

Gaziantep, Hatay, Adana ve Mersin de il bazında Suriyeli yoğunluğu 500 bin ile 700 bin kişi arasındadır.

İstanbul’da Esenyurt’ta 125 bin, Fatih’te 100 bin gibi ilçelerde toplam nüfusun yüzde 10 unu geçecek şekilde bir yoğunluğa ulaşmıştır.

Türkiye’nin çeşitli metropollerinde gettolaşmış Suriyeli sığınmacı mahalleleri oluşmuştur.

(Gaziantep’te havaalanının yanındaki en büyük mahalle olan Şehreküstü mahallesi, Fatih de Küçükköy mahallesi, Kilis il merkezi gibi)

Bu mahalleler 1980 öncesi Türkiye’de olduğu gibi sanki kurtarılmış mahalleler gibi sadece Suriyeli sığınmacıların yaşayabildiği, Türk devletinin varlığının pek hissedilmediği, yaşamın tam bir orta çağ yaşamına döndüğü, kişi güvenliğinin Allaha emanet bırakıldığı, korkunun hüküm sürdüğü yerler.

Önce kendi ülkelerinde üzerlerine bomba yağdırılarak evleri barkları yıkılan, aç susuz bırakılan ve Türkiye’ye göç ettirilen sığınmacılar artık Türkiye’de terör yuvaları oluşturmaya hazır durumdadır.

Bu bir emperyalizm projesidir.

Bu ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesinin bir uygulamasıdır.

Kim ki Suriyeli sığınmacıları Türkiye’ye entegre etmeye çalışır, o kişi emperyalizmin yerli işbirlikçisi, BOP hizmetçisi, ABD’nin kullanılan aparatıdır.

Bazı siyasetçiler Türkiye’de PKK teröristlerinin sayılarının artık yüzlerle ifade edildiğini söylüyorlar, ama teröristlerin ne olduğunu bir türlü açıklamıyorlar.

Yakalandılar mı öldürüldüler mi yoksa itirafçımı oldular?

 Hiçbiri tabii.

PKK artık Kuzey Suriye’de tam bir kara gücü olan ABD’nin kurduğu bir ordu sahibi ve tüm güçlerini kuzey Suriye’de topladılar.

PKK ordusu neden tam teşekküllü kara gücü? Çünkü hava gücüne ihtiyacı yok.

İncirlik üssü, Kıbrıs’taki büyük İngiliz üssü, Girit adasındaki ABD üssü hatta Batı Trakya’daki Dedeağaç ABD üssü hepsi PKK’nın hava gücüdür.

Türkiye’nin bölünmesi için iç istikrarsızlaştırma, iç terör, iç fakirleştirme, iç kargaşa çıkarma ihalesi de sığınmacı istilacılarındır.

Biraz iç kararttığımı biliyorum. Ama biraz yakın tarih okuduğumuzda Osmanlı devletinin de aşağı yukarı aynı yöntemlerle yıkıldığını biliyoruz.

Türk milleti olarak aynı tuzağa bir kez daha düşmemeliyiz.

Sığınmacı istilacıları vatanlarına, ABD işbirlikçilerini hizmet ettikleri ülkeye göndermeli.

Türk devletinin yönetimini Türk evlatlarına, Türk milliyetçilerine teslim etmeliyiz.

Bizden sonraki nesillere bırakabileceğimiz en önemli miras milli birlik ruhumuz, milletine hizmet eden devletimiz, bağımsızlığımız ve milli irademizdir…