Bugün 96.yıldönümünü kutladığımız Cumhuriyetimiz; devlet ve toplum  hayatında ne kadar var acaba?  Muhalif kesim için neredeyse tümü kağıt üzerinde kalmış özgürlükler, kanun yerine kararnameli devlet idaresi, hukuk devletinin sigortası ''bağımsız'' yerine partili bir yargı düzeni. Derinleşen ekonomik krizle yok olmuş orta sınıf, uçuruma dönmüş gelir adaletsizliği, kamuda üretim yokluğu, borçlanarak tüketerek fakirleşen bir halk ve eğitimli işsizler ordusu...  Her kesimde artan  mutsuzluk,  karamsarlık  ve güvensizlik. 

Oysa daha 10.yılında demir ağlarla anayurdu dört baştan ören, onlarca fabrika kurup üreten, kendi kendine yeten bir ülke olmuştuk değil mi? O dönem için mucize sayılan bu işleri yapan millet de bizdik. 1910'da başlayıp 1922'de biten on yılı aşkın savaşlarla yakılıp yıkılmış yurdun, her konuda kıt imkanlarıyla  bunlar nasıl olabildi de bugün neredeyse tümü yabancıların elinde diye düşünmeli değil mi?

Aslında konu çok basit. Akıl ve ilim yolundan gittiğimizde kısa sürede mesafe kat etmişiz, ayrıldığımızda  da gerilemişiz. Ömrü cephelerde geçmiş büyük komutan Mustafa Kemal Atatürk 90 yıl önce devlet idaresi, ilkeler ve yaptıklarının şifresini de vermiş bize. "Ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum.Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse manevi mirasçılarım olurlar." demiş.

En küçük eleştiriyi bile çekemeyen, lise öğrencilerine dava açtıran, farklı fikre düşman nazarıyla bakan bugünkü devlet yöneticisi kafasıyla açıkça olmasa da ima yollu diktatör benzetmesi yapılan o büyük insan; "İnsan haklarına saygı göstermeyen devlet varoluşunun nedenini ve anlamını kaybeder. Kişisel hürriyeti düşünürken her kişinin ve nihayet bütün milletin ortak çıkarını gözetmek gerekir. Bir başkasının hak ve hürriyeti ve milletin ortak çıkarı kişisel hürriyeti sınırlar. Hürriyet başkasına zarar vermeyecek her türlü davranışta bulunmaktır.Fikirler zorla ve şiddetle, top ve tüfekle asla öldürülemez. Fikrin serbest hareketi ise ancak kişinin düşündüğünü serbest olarak söylemek, yazmak ve verdiği karara göre her türlü teşebbüse girebilmek serbestisine sahip olmasıyla mümkündür." demiş.

Cumhuriyet yürüyüşünü kamu düzenini bozucu eylem gören Nevşehir valisine inat;"Hürriyetten doğan bunalımlar ne kadar büyük olurlarsa olsun, hiçbir zaman fazla baskının sağladığı sahte güvenlikten daha tehlikeli değildir. Hürriyet olmayan bir memlekette ölüm ve yok olma vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası hürriyettir." buyurmuş..

Örnekleri çoğaltmak mümkün. Dost düşman herkesin çağının dahisi olarak kabul ettiği Atatürk'ün mirası Cumhuriyet 100.yılına ramak kala nerede? Elbette arzu edilen yerde ve seviyede değil. Ama bu bizim eksiğimiz, O'nun değil. İlelebet payidar olacağına inandığımız Cumhuriyetimiz kutlu olsun.