Ak Parti 2000’li yılların başında Türkiye’nin içinde bulunduğu bunalımla bir dönemde siyasi hayatımıza girmiştir. Üçlü koalisyon döneminde, ekonomide alınan radikal tedbirlerin ve acı reçetelerin sonucunu alınmadan, sn. Devlet Bahçeli’nin tek taraflı irade beyanı ile erken seçime gidildi ve 2002 seçimlerinde o zaman mevcut partiler CHP hariç hepsi de sandığın dibine gömülmüşlerdi.

İşte böyle bir dönemde vatandaşlarımız kurtarıcı can simidi gibi, Ak parti’nin kuruluşunu bir kurtuluş olarak gördüler ve yeni kurulan bir partiye yüzde 34 gibi bir oranda teveccüh göstererek tek başına iktidara getirmiştir.

Ak parti ilk günlerde güvercin ürkekliği ile etliye sütlüye karışmadan durumu idare yoluna gitmeyi tercih etmiştir. Tıpkı ANAP gibi her siyasi görüşten insanları içine alarak vatandaşın teveccühünü kazanmayı başarmıştır. Ancak partinin ve iktidarın çekirdek kadrosunu milli görüş kaynağından gelen insanlara bırakmıştır. Diğer görüş sahiplerine gerçek anlamda bir yetki ve irade kullanabilecek bir selahiyet vermemiştir. Milli görüş dışındaki görüş sahiplerini sadece garnitür olarak görmüş ve yakınında tutmayı yeğlemiştir.

Biraz daha palazlanınca Ak Parti önce Fetullah Cemaati ile birlikte, önce askerin üzerine giderek, askeriyenin üzerinde bir vesayet oluşturmuştur. Bana göre askerlerle ilgili konularda birazda iyi yaptıklarını düşünüyorum. Askerlerinde geçmişte işledikleri vukuatları burada saymakla bitiremem o nedenle o konuya girmek istemiyorum. Daha sonra yine Fetullah Cemaati ile birlikte hareket ederek bir ‘Ergenekon Masalı’ uydurdular ve hatta bu davaların savcısı olduğunu bile iddia edenler olmuştu.

12 Eylül 2010 referandumu ile Türkiye’nin idaresi, özellikle adalet camiası tamamen Gülen Cemaatinin kontrolüne geçmiştir. Ne zaman ki Gülen Cemaati Ak Parti iktidarına zarar vermeye başladı. İşte o andan itibaren moraller bir anda bozulmaya başladı. Önce MİT Müsteşarının sorguya alınmak istenmesi, ardından 17/25 Aralık hadiseleri Ak Parti İktidarı ile Gülen Cemaati’nin dostluklarının sona erdiğinin bir delili ve göstergesi olmuştur. Ak Parti iktidarı Gülen Cemaatine o kadar kendisini kaptırmıştı ki, Sn. Cumhurbaşkanı Cemaate yönelik ne istediler de vermedik diye sitemde bulunmuştur.

Malum ‘15 Temmuz Darbe Girişimi’ ile iktidar cemaat kavgası doruk noktasına ulaşmıştır. Ak Parti iktidarlarını muhalefet partileri Gülen Cemaati hakkında yüzlerce defa uyarmasına rağmen, Askerlerin uyarılarına rağmen iktidar bu cemaati taki kendilerine zararlı olmaya başlayana kadar korumuş ve beslemiştir.

Netice olarak Ak Parti iktidarlarının 18 yılda yaptıkları birçok iyi işlerin yanında birçok yanlış yaptıkları işlerde olmuştur. Bu yanlışları saymaya kalksam sayfada yer kalmayacak. Bu 18 yıl boyunca yaptıkları en büyük zarar ise Fetullah Gülen Cemaatine verdikleri sınırsız yetki ve müsamakarlıklarıdır. Sonuçta bu yanlışların hesabını vatandaş en son İstanbul seçimlerinde, seçimin tekrarlanmasında 15 bin farkı 806 bin farka çıkararak iktidara çok büyük bir uyarı yapmıştır. Eğer bu uyarıdan ders çıkarırlarsa belki Türk Siyasi hayatında bir süre daha kalma ihtimali vardır. Ak Parti eski Milletvekili Mehmet Metiner iki gün önce ne demişti. Ak Parti bitmiştir. Bu Ak Parti’yi kapatıp yerine yeni bir Ak Parti kurmak gerekir diyebilmiştir. Bu da sonun başlangıcıdır diye düşünüyorum.

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE