Gaf üzerine gaf yapan, sürekli pot kıran siyasiler kendi seçmenlerinin gözünde en ufak bir popülarite kaybına uğramazken rakip siyasilerin yaptığı benzer gafların sürekli büyütülmesi ve alay sebebi olması hiç dikkatinizi çekti mi?

Yaklaşık 50 yıl önce ABD'de sosyal-psikolojiyle ilgili yapılmış ilginç bir deney   konuyu anlamamıza yardımcı olabilir.

Bu deney çekici bulduğumuz kişilerin yaptığı sakarlıkların ya da ufak tefek hataların onları gözümüzde daha da sevimli hale getirmesi durumuna ilişkin bir fenomeni açıklıyor.

Çalışma Yale üniversitesinde yapılıyor ve bir yarışma programına katılacak adayların görüşmeleri dinletiliyor ve hangi adayın yarışmaya katılacağına karar vermesi deneklerden isteniyor.

İki grup yarışmacı profili var. İlk grup neredeyse mükemmel soruların çok büyük kısmını cevaplayabilen, sosyal ve sportif başarıları olan adaylar.

Diğer grup ise tamamıyla vasat, soruların büyük bölümünü yanıtlayamayan, sosyal ve sportif yönden sönük adaylar. Dinleyicilerin takdirini kazanan üstün vasıflı yarışmacı adaylarına ufak tefek gaf ve kahveyi dökme gibi sakarlıklar yaptırıldığında dinleyiciler sevdikleri adayların hatalarını sempati ve hoş görüyle karşılarken aynı hatayı sıradan bir insan yaptığında sempatinin yerini kızgınlık ve eleştiri alıyor.

Bu duruma Pratfall etkisi deniyor. Son derece donanımlı ve üstün olduğu düşünülen insanlar arasında gaf yapanlar, gaf yapmayanlara göre daha sempatik bulunuyor. Kişi ne kadar mükemmel değilse, kişinin sevilme oranının o kadar artması anlamına da geliyor aynı zamanda. Toplumun gözü önünde bulunan sanatçı ve siyasi kişiliklerin kırdığı ufak tefek potlar ve yaptığı sakarlıkların neden halk nazarında popülaritesini de arttırdığını açıklar bu fenomen. İnsanların sevdiği ve sevmediği liderlerin gaf ve sakarlıklarına verdiği tepkiyi birde bu gözle değerlendirin.

Amerikan tarihinin en popüler başkanlarından Bill Clintonın Monica Lewiski isimli Beyaz Saray çalışanı ile yaşadığı skandalı bilmeyen yoktur. Lewiski skandalı toplumun büyük kısmı tarafından hata kabul edilmesine rağmen beklenenin aksine Clinton’un halkın gözündeki popülaritesine büyük bir zarar veremedi. Amerikan toplumu halkımızın kafasında yerleşik şekliyle, Hollywood filmlerinde olduğu gibi tutanın tuttuğunu öptüğü, aile değerlerinin ayaklar altında ezildiği bir toplum değil. En azından batılı toplumlar içinde dine ve aileye ait değerlerin en fazla önemsendiği, iktidar mücadelesi veren her liderlerin iyi bir aile babası ve dindar oldukları konusunda toplumu ikna etmeye çalıştığı bir topluluktur.

İnsanlar evet hata yaptı ama o da hepimiz gibi bir insan diye düşündü ve hatta bu insani zaafıyla sempati bile kazandı. Çoğu insan evlilik dışı ilişkisine değil bu konuda yalan konuşmasına kızdı.

Çok bildik bir şarkı var ''Aşk her şeyi affeder mi?''

Sırf bir partiye gönül verdiniz diye size defalarca yalan söylemiş, hata üzerine hata yapmış insanlara sempati duymaya devam eder misiniz?

Veya taraftarı olmadığınız ama hoşunuza gitmeyen gerçekleri yüzünüze haykıran bir siyasiniz insani hatalarını gözünüzde büyütür müsünüz?

Evet biliyoruz konu aşk olunca bazı şeylerin mantıkla izahı olmuyor ama bu kadarı da çok değil mi?

Aşk her şeyi affeder mi?

Dersin zamanla geçer mi?

Güzel günlerin hatırına

Aşk her şeyi affeder mi?

Ve devamında...

Korku değil aslında
Pişmanlık
Bağlılık uğruna bir
Aptallık...