Bir genç politikacı meydanlara çıkıyor. Avaz avaz bağırıyor. Şehrin sularının akmadığını çöp dağlarının oluştuğunu, Milletin aç olduğunu, seçimlere kimseden 5 kuruş yardım almadan girdiğini sadece bir hanım zarfın içinde bir yüzük gönderdiğini,  kendisinin bir yırtık ayakkabı ile siyasete başladığını anlatıyor. Halk İyi bağırıyor diye seviyor. Bağırmasının karşılığı şehir sakinleri bu şahsi şehre, şehri emini seçiyorlar. Şehri emini daha sonraki yıllar da hapse giriyor. Hakkın da siyaset yasağı veriliyor. 

Yine meydanlara iniyor. 4 kişilik bir ailenin günde üçer simit yese asgari ücretin simit parasına dahi yetmeyeceğinden başlıyor, insanların elektrik su parasını, ev kirasını, doğal gazını ödeyemediğini, evine kömür alamadığını adaletin işlemediğini, işlese de geç işlediğini, hastane kuyruklarını, hastanede rehin kalanları, sokakta yatanları diline doluyor. Askeri vesayetten bahsediyor. Bu sınıfın imtiyazlı sınıf olduğunu halkın fakir kaldığını, Yetkililerin lüks içinde yüzdüklerini devletin israfa battığını anlatıyor. 

Belli bir zaman geçiyor. O ülkenin ak sakallılar meclisi toplanıyor, bu kimsenin bundan gayri siyaset yapabileceğini karara bağlıyor. Bu çok güzel bağıran kimse susmuyor. Yine sahnelere çıkıyor. Ak sakallılar meclisine giriyor. Aksaklıklar meclisinin tabi üyesi oluyor.

Bir süre sonra ülkenin başına geçiyor. Birkaç farklı düşünce guruplarından oluşan ak sakallılar meclisinin grup sahipleri bu şahsi eleştirmeye başlıyor. Eleştirenleri kendi gurubuna alıyor. Alamadıklarını susturuyor. Nihayetinde farklı gruplarda her ne kadar farklı gibi görünse de millete, bu iyi bağıranla ortak oluyorlar,  veya onun değirmenine şu taşır hale geliyorlar. 

Yetmiyor ülkenin yargısını basınını askeriyesini ele geçiriyor. Bütün güçlerin üzerinde otoritesininim tam hakim kılıyor. Bütün yetkileri kendi uhdesinde topluyor. Kendini Baş komutan ilan ediyor. Her şeye karar veren tek yetkili hükümdar oluyor. Yetmiyor.

Türk Milletini dönüştürüyor. Ak sakallılar meclisinin Bütün bu guruplarını düzene hizmette birleştiriyor. Bütün gurupların hizmetlerini kendi menfaatine çevirebilme başarısını gösteriyor. Ne kadar ak sakallı gurubu varsa hepsini menfaatine hizmette bir şekilde mecbur ediyor. 

Yetmiyor, kendini dünya lideri ilan ettirip dünya liderliği yarışında yine sahnelerde. Sahnelerden hiç inmiyor. Ne mala ne mülke ne makama doymuyor. Milleti sindiriyor,  korkutuyor, susturuyor, bir bakmışsın, bu iyi bağıranı ilah bile ilan edenler oluyor.

Milleti güce boyun eğdirmesini biliyor. Sistemi değiştiriyor. Bütün gücü elinde bulunduran tek adamlığını ilan ediyor. Hükümdar gibi buyruğumdur diyor. Kimse hakkında ne konuşabiliyor ne yazabiliyor. Yazan konuşan olursa da ya mahkeme ya hapis ya sürgün. 

Yetmiyor Milleti sadakaya muhtaç ettiriyor. Sadaka ekonomisini geçim ekonomisi haline getirip,  siyasetinin malzemesi yapıyor. İnsanlar, sadakaya muhtaç hale gelen millet, hükümdarın sadakasından mahrum kalmamak için bu iyi bağıranı desteklemekten vaz geçmiyor.

Gerekçesi ise Sadaka diyemiyorlar başka kim var ki destekleyelim, 

Bundan iyi bağıran mı var diyorlar, Kendini desteklemeye mecbur bırakıyor. Her geçen gün gücünü artırıyor. Bitti dendiği anda bir kurtarıcı bir destekçi buluyor. Bir yüzükle bir yırtık ayakkabı ile sahnelerde başlayan bu serüven devam edip giderken bir seçim sabahına uyandığımı görüyorum.

 BU BİR RÜYADIR. BU RÜYADA GEÇEN İYİ BAĞIRAN ŞAHISLA GERÇEK HAYATTA BIR KİMSE KASDEDİLMEMIŞTİR.