Suriye’de PKK terör devleti kurulması için ABD ve Türkiye anlaşmaya vardı mı?

Terörsüz Türkiye olarak adlandırılan süreç, ne devlet aklının ne de millet iradesinin bir ürünü olarak görülüyor. Bu sürecin, Büyük Orta Doğu Projesi’nin (BOP) bir parçası olduğu belirtiliyor. BOP’un temel amacı, sınırları güvenli, tehditlerden uzak, milli güvenliği sağlanmış bir İsrail oluşturmak olarak tanımlanıyor. İsrail açısından tehdit olarak sıralanan ülkelerin başında Suriye, İran ve Türkiye geliyor. Şu an için Suriye'nin tehdit olmaktan çıkarıldığı, sırada ise İsrail için bir tampon devlet işlevi görecek bir yapının kurulmasının hedeflendiği ifade ediliyor.

Bu yapının Suriye’de kurulabilmesi için, Türkiye’nin olumsuz müdahalelerinin engellenmesi gerektiğini düşünen ABD’nin, Türkiye ile uzun süredir PKK devleti kurulması konusunda müzakereler yürüttüğü, bu müzakerelerin sonuç verdiği ve bir anlaşmaya varıldığı öne sürülüyor. Bu aşamadan sonra Suriye’nin ikna edilmesinin hedeflendiği, eğer Suriye bu yapının kurulmasına direnir ise ülkede iç savaşın yeniden başlayabileceği iddia ediliyor.

Söz konusu Terörsüz Türkiye Projesi’nin, ABD ile terör devleti kurulması konusunda varılan anlaşmanın bir sonucu olarak ortaya çıktığı savunuluyor. Bu anlaşmanın temelinde ise terör örgütü ile barış yapıldığı ileri sürülüyor. Barış, savaş sonrası varılan hukuki bir işlem olarak tanımlanırken, iki devlet arasında yapılabileceği vurgulanıyor. Bir devletin bir terör örgütü ile barış yapmasının uluslararası diplomasi açısından çeşitli sonuçları olabileceği belirtiliyor.

Bu sonuçlar şöyle sıralanıyor:

  1. Devletin, terör örgütüne teslim olduğu anlamı taşır.

  2. Terör örgütü karşısında yenilgiyi kabul etmiş sayılır.

  3. Uluslararası arenada terör örgütü tanınmış olur.

  4. Bu anlaşma ile terör örgütü legalleştirilmiş olur.

  5. Devlet, terör örgütünün meşruiyetini kabul etmiş olur.

  6. Terör örgütünün kendisini özgürlük savaşçısı olarak tanımlayan tezini kabul etmiş olur.

Barışı, genelde yenilgiyi kabul eden tarafın istediği, bu bağlamda Türkiye’nin barışı isteyen taraf gibi göründüğü, DEM Parti yetkililerinin açıklamalarında da taleplerinin açıkça dile getirildiği ifade ediliyor. Hükümetin ise bu konuda tatmin edici açıklamalardan kaçındığı belirtiliyor. DEM Parti yöneticileri ile PKK’nın üst düzey yöneticilerinin açıklamalarına ciddi bir cevap verilmemesi eleştiriliyor. Lozan Antlaşması'nın hedef alındığı ve sözde soykırım iddialarına karşı sessiz kalınmasının ileride hukuki sonuçlar doğurabileceği değerlendiriliyor. Bu sessizliğin, uluslararası arenada soykırım iddialarının kabulü anlamına gelebileceği vurgulanıyor.

Sürecin ABD tarafından Türkiye’ye dayatıldığı ve bu dayatmanın kabul edildiği ifade ediliyor. DEM Parti ve terör örgütü yöneticilerinin açıklamalarına göre, PKK’nın Suriye kolu olan PYD-YPG'nin silah bırakmasının söz konusu olmadığı belirtiliyor. Cumhur İttifakı ise terör örgütünün tüm kollarının silah bırakacağını öne sürüyor.

ABD’nin 2023 yılı bütçesinden PYD-YPG için 165 milyon dolar, 2024 yılı bütçesinden ise 156 milyon dolar ayrıldığı bildiriliyor. Türkiye’nin Suriyelileri ülkeye davet etmemesi halinde, PKK’nın bu bölgelere yerleşmesinin mümkün olmayacağı ifade ediliyor. ABD’nin bu bölgelerde yeni bir devlet kurulması için gerekli bütçeyi ayırdığı belirtiliyor.

YPG-PYD militanlarına ordu kurulmakta, bu orduya askeri eğitim, silah, mühimmat ve lojistik destek sağlanmakta olduğu, bu sürecin aleni şekilde yürütüldüğü ifade ediliyor. Türkiye'nin ise ABD'nin tüm taleplerini yerine getirdiği öne sürülüyor. İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelikleri, Rahip Brunson’ın serbest bırakılması gibi örnekler verilerek, Türkiye’nin Amerikan taleplerine boyun eğdiği eleştiriliyor.

YPG-PYD'nin kurucusu Salih Müslim’in Türkiye’ye davet edilmesi, Peşmerge güçlerinin Cumhuriyet Bayramı'nda Türkiye topraklarından geçerek Kobani’ye geçmesi ve dönemin başbakanının "Selam olsun Kobani’ye" sözleri hatırlatılarak, bu gelişmelerin PYD-YPG’nin meşrulaştırılmasına hizmet ettiği iddia ediliyor. Türkiye’nin bu örgütü terör örgütü ilan etmesinin inandırıcılığını yitirdiği görüşü dile getiriliyor.

Suriye’de PKK devleti kurulmasının Türkiye için bir beka meselesi olduğu, bu konuda yapılan hataların göz ardı edilemeyeceği vurgulanıyor. Yapılanların hata ya da öngörüsüzlükle açıklanamayacağı, bilerek ve isteyerek gerçekleştirildiği değerlendirilirse bunun milli ihanet olacağı ifade ediliyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ali Açık Arşivi