Türkiye’nin kim veya kimler tarafından yönetildiğinin pek önemi yok. Sonuçta uzaydan insan getirecek değiliz. Türkiye’nin mevcut yapısı içinde vatandaşa kendisini en iyi anlatan yönetime geçer. Ancak her kim olursa olsun. Miting meydanlarında başka, masaya oturunca başka konuşuyorsa burada bir samimiyetsizlik var demektir. Bu ülkenin samimiyete ve sevgiye ihtiyacı var.

Benim bazen dost sohbetlerinde sıkça kullandığım bir cümle var. Bu Japonlara veya Uzak Doğu’nun o cüce insanlarına kızıyorum. Her şeyi icat ettiler ama samimiyet ölçü cihazını henüz icat edemediler.

Her konuda samimiyet. Ailede, arkadaşlıkta, işte ve yöneticilikte samimiyet. Bunu biraz daha açarsak. Bir ailede eşler ve çocukları arasında samimiyet yoksa o ailede huzursuzluk vardır. Kargaşa vardır. Samimiyetin eş anlamlısı da güvendir. Samimi olmayan kişi zaten eşine ve çocuklarına da güven veremez. Bu kural çalışma hayatımız için de geçerlidir. Eğer bir çalışan amirine kendisini güvendirememişse, samimiyet duygularını işleyememişse ağzıyla kuş tutsa başarılı olamaz. Çünkü samimiyetsiz bir çalışanın, her an bir üst amirinin tüm dikkati o samimiyetsiz kişinin üzerinde olacağı için er veya geç bir yerde tökezleyecektir.

Bu kuralı siyaset ve devlet yönetimi için uyarladığımız zaman yine aynı durumla karşılaşmamız kaçınılmaz olacaktır.

Eğer bir siyasetçi meydanlarda başka, kazandıktan ve yönetimin başına geçtikten sonra başka konuşuyorsa burada bir samimiyetsizlik vardır. Artık o kendisine verilen güveni kaybetmiş demektir. Belki bu milleti bir süre süslü sözlerle kandırmaya devam edebilir. Ama bu samimiyetsiz tutumunuz devam ettiği sürece bir noktadan sonra vatandaş eline geçen ilk fırsatta sizi yakasından silkeleyip atacaktır. Bunun geçmişte örneklerini çok yaşadık.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçim meydanlarında çok samimi bir portre çizdi ve seçimleri hem da iki kere kazandı. İmamoğlu isminin ilk aday olarak açıklandığı zaman kemse kendisine şans tanımıyordu. Hatta Cumhur İttifakı’nın lideri ve Ak Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İmamoğlu için kenar mahalle politikacısı diye alay etmişti ve gelip te İstanbul gibi bir Metropol şehrini mi yönetecekmiş diye dalga geçmişti. Kenar Mahalle politikacısı 31 Mart’ta seçimi alnının akıyla kazamdı ancak bunu hazmedemeyen Ak Parti ve küçük ortağı istemezüük dediler. İktidarın gücünü de kullanarak seçimin yenilenme kararını YSK’dan çıkarttılar. Vatandaş bu samimiyetsizliği ve resti gördü ve gereğini 23 Haziran seçimlerinde 13 binlik farkı 806 bine çıkararak İktidara ve küçük ortağına tarihi bir ders verdi.

İstanbul seçiminin tekrarını Ak Parti’den daha çok küçük ortağı MHP istemişti. Hatta Sayın Bahçeli tüm teşkilatıyla mitili İstanbul’a atacağını ilan etmişti. 50 günde toplam 2 defa İstanbul’a giden Bahçeli orada da teşkilat görüşmeleriyle geçiştirmişti. Kürt vatandaşlarımızı ürkütmemek için kendisine sen İstanbul’dan uzakta dur denildi. Saray’ın bahçevanı ise bu talimata harfiyen uyguladı. Seçimlerde gösterdikleri samimiyetsizliklerin cevabını sandıkta aldılar. Sayın Devlet Bahçeli’nin samimiyetsizliği sayın Meral Akşener’in Genel Başkanlık yarışında da sergilemişti. Tamam kongreye gidiyoruz dedi ve tarih bile vermişti. Sonra ne oldu. Tosya ve Gemerek ilçe mahkemelerinden çıkardığı kuralsız ve hukuksuz kararlar eline geçince verdiği kongre tarihini de iptal etmişti.

İktidarın Dış İşlerinde gösterdiği samimiyetsizliği içeride ekonomi konusunda da göstermektedir. G20 zirvesinde sergilenen rezaleti Türk kamuoyuna bir başarı gibi göstermeye çalışmak samimiyetsizliğin zirve yaptığı noktadır.

Trump ne demişti G20 Zirvesinde;

"ABD Başkanı Trump, Türk heyetine bakarak, 'Bakın, şu insanlara bakın.. Onlarla anlaşmak çok kolay.. Hiçbir Hollywood setinde bu kadar güzel insanı bir arada bulamazsınız..' diyerek övdü..."

Övdü mü sövdü mü bunun analizini okuyucularımızın ferasetine bırakıyorum.

Bana göre Trump, Türk heyetiyle resmen alay etmiştir. Yandaş medya ise bu alaycı bakışı Türk kamuoyuna bir övgü olarak lanse etmiştir. Bu samimiyetsizlik iktidarda olduğu gibi iktidarı destekleyen basında da fazlasıyla görmekteyiz.

S-400 konusunda son gelen habere göre;

"ABD Dışişleri Bakanlık Sözcüsü Morgan Ortagus, CAATSA yaptırımlarını içeren tasarının Kongre’den geçtiğini hatırlattı. Ortagus, Sonuçları Türkiye açısından olumsuz olacaktır” ifadelerini kullandı.

CAATSA NEDİR?

ABD’nin düşmanı sayılan kişi ve kurumlara uygulanan bir dizi yaptırım rejimini içeren yasa CAATSA ile ABD, Türkiye’de ve Rusya’daki S400 anlaşmasına imza atan kişi ve kurumlara yaptırım uygulayabilecek.

Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi, G20 zirvesinde olmayan ama Türk kamuoyuna aktarılan sahte baharın sona erdiğini ortaya koymaktadır. ABD, S-400 alımını Türkiye’ye pahalıya ödettirecektir. Türkiye bu konuda geri adım atamayacağına gör yapacağı tek bir hareketi kalıyor. ABD’ye diyeceklerki; tamam biz bu S-400’ü aldık ama aktif hale getirmeden depoda tutacağız diyecektir. ABD bu teklifi yer mi yemez mi onu da zaman içinde göreceğiz.

Bir samimiyetsizlik örneği da PKK, Abdullah ve Osman Öcalan konusunda yaşanmıştır. Osman Öcalan seçime 2 gün kala TRT’ye çıkartılıyor, ve Sayın Cumhurbaşkanı çıkıp diyorki ben Osman Öcalan’ın kırmızı bültenle arandığını bilmiyordum demek ne anlama geliyor. Dahası bebek katilinin mektubunu yine devletin kuruluşu olan AA vasıtasıyla kamuoyuna servis etmek samimiyetsizliğin nirvanasıdır. Kaldı ki birkaç gün önce Kandil deki PKK liderlerinden Murat Karayılan’ın Birleşmiş Milletler nezdinde bir protokol imzalaması Ak Parti iktidarını hop oturup hop kaldırmıştır.

Karayılan ne demişti;

“Yine bu hususları takip eden BM paralelinde çalışan uluslararası kurumlar vardır. Hemen belirteyim ki, HPG bir ay kadar önce savaşa alınacak savaşçı yaşıyla ilgili bu uluslararası kurumlardan birisiyle bir protokol de imzalamıştır.

Ancak Türkçemizde bir tabir var ele verir talkını kendi yer salkımı. Murat Karayılan BM’de bir protokol imzalayınca yer yerinden oynuyor. Yine bir terörist liderin Washington Post Gazetesinde bir makalesi yayınlandı diye ortalığı velveleye veren iktidar ve küçük ortağı kendi yaptıkları rezaleti görmezden geliyorlar. Bu kapsamda 23 Haziran seçimine 2 gün kala bebek katili Abdullah Öcalan’ın mektubu AA eliyle servis ediliyor, kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan TRT’ye çıkartılıyor. Bu ne samimiyetsizlik?

Yazımızın ana teması ne idi? Sevgi ve Samimiyet.

Samimiyetin olmadığı yerde sevgi de olmaz. Sahte gülücüklere bu milletin artık karnı toktur. Önce samimi olacaksınız. Sonra bu millete güven vereceksiniz. Eğer bu iki konuda samimi olursanız zaten sevgi de kendiliğinden gelmiş olacaktır.

Atasözümüz ne diyordu:

Ayinesi İştir Kişinin

Lafa Bakılmaz.

Görünür Kişinin

Rütbe-i Aklı Eserinde

NE MUTLU TÜRKÜM VE MÜSLÜMANIM DİYENE, VE DİYEBİLENE