İYİ Parti yaklaşık 3 yıl önce bir toplumsal ihtiyaçtan doğdu daha doğrusu biz öyle olduğunu düşündük.

Ülkemizin iktidar partisi o kadar git gelli politikalar üretiyor o kadar gayrı millî bir zeminde memleketimizi yönetmeye çalışıyor kişi hak ve özgürlüklerini o kadar baskı altına almıştı ki ülkemiz siyasal ortamında yeni bir siyasi harekete ihtiyaç doğmuştu.

Bir siyasal hareketin toplumda başarı bulabilmesi için önce toplumun genelini ilgilendiren ve dertlere çare olabilecek toplum genelinin kendinden bir parça görebildiği bir “fikir” e ihtiyacı vardır.

İkinci olarak siyasal hareketin fikrini toplumla buluşturacak güçlü ve güvenilir bir lidere ihtiyacı vardır.

Üçüncü olarak toplumun kabul ettiği fikri ve lideri sokakta kahvede berberde pazarda savunacak bir teşkilata ihtiyacı vardır.

Bir parti mensubu iseniz ve partiniz seçimlere katılmış ise aldığı rey oranında fikrinin liderinin ve teşkilatının kapasitesini ölçmeniz mümkündür.

Arızi durumlar yok mudur?

Vardır tabii.

Türk milliyetçiliğinin ülkemizdeki potansiyel reyi yaklaşık yüzde 70 iken kendisini Türk milliyetçiliği ile özdeşleştiren siyasi partiler neden yüzde 10’larda kalıyorlar.

İşte orada ya liderlik ya da teşkilatlanma ya da her ikisi sorgulanmalıdır.

İYİ Parti kurulduğunda kalbinde fitne olmayan tabanı partiyi bir Türk milliyetçisi özgürlükçü çoğulcu demokrat bir parti olarak kabul etti ve partiye ya seçmen ya üye ya da parti yöneticisi olarak katıldı.

Bu gün İYİ Parti kongresi yapıldı. Kongrede partiyi yönetecek Genel İdare Kurulu seçimleri de yapıldı.

Garip olan bir “Genel Başkan listesi “nden söz ediliyor.

Yani kendini genel başkanın teklif edeceği ve seçilmesi hemen hemen garanti olan listeye yazdırabilen kişi toplumun karşısına İYİ Parti’nin Türkiye yöneticisi olarak çıkacak.

Bu şekilde seçilen bir yöneticiden özgür üretim bekleyebilir miyiz? Herhangi bir hatalı veya yanlış karara itiraz bekleyebilir miyiz?

Elbette hayır.

“Efendim başka partilerde siyasal özgürlükler yokmuş.”

Başka partilerde olmaması İYİ Parti’de olmamasını gerektirmez.

Meral hanımın kongre konuşmasında başkanı olduğu partiyi kuranları sayarken Türk milliyetçilerine vurgu yapmaması partisini nasıl bir yöne evireceğine bir işaret olarak değerlendirilebilir.

Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönüş yapılacağı özellikle vurgulandı fakat hiç bir ayrıntı verilmedi. Parlamentonun yetkileri, bakan, yüksek yargı, rektör atamalarının şekli kanun yapılması ve uygulanması, yönetimde yerelleşme, en önemlisi seçim kanununun demokratikleşmesi dar bölge seçim sistemi seçimlerde harcanan yüksek paraların kaynağının sorulması barajsız bir seçim sistemi.

Siyasi partiler kanunu her partinin tüm yönetim birimlerinin hakim denetiminde tüm üyelerin tarafından seçilmesi delege ağalığına istismara ve siyasetin bir alt geçim mevkii olarak kullanılmasına son verilmesi gibi somutlaşmış fikirleri var ise söylemeli idi.

Fakat somutlaşmış bir fikri yok ise ve partisinin yönetim mekanizmalarında şaibeli tercihler ( İstanbul İl Başkanı gibi) yaparsa yapmaya devam ederse toplumda karşılığı bir türlü istediği yükseltide olamaz.

Siyasetçilerimizin görülebilen en bariz hatalarından biri de seçmenin defolarını görmediğini zannetmeleridir.

Aslında tüm defoları görüyorlar da nezaketlerinden yüze vurmuyorlar.

Bir fikriniz yoksa toplumun dertlerine çare olabilecek toplumun peşinden gidebileceği bir fikir edinin yüksek karakterli bir kadro kurun (adı wikileeks belgelerine geçmiş, FETÖ ile ilişkili derneklerde başkanlık yapmış Soroscu vakıflarda görev yapmış ve yapan asalaklardan kendinizi kurtararak )

Milletimiz sizi anlayacaktır.