Türkiye yeni bir seçim sath-ı mahaline giriyor.

31 Mart 2024 mahalli idareler seçimi.

İddialar, vaatler, palavralar, kolpalar gırla gidiyor.

Bazı vaatler var ki insanın içinden kahkahalarla gülesi geliyor.

Önce adayların seçim ekonomisine harcamalarına bakmak lazım ve bu kadar parayı seçilmek için neden harcadıklarına bakmak lazım.

Metropol ilçe belediyelerinde son 20 yılda genellikle ikili kazanacak aday profili yarışıyor.

İkili aday profillerinin seçim kampanyalarında harcama bütçesinin 3-5 milyon dolarla izah edildiği, kazanamayacak ama prestij veya kişisel kariyer veya geleceğe yatırım veya keskin ideolojik saiklerle seçime katılım sağlayan parti ve adayların bir ekonomisi var o da kazanmaya yakın bir adayın harcadığı kadar bir bütçeyi izah ediyor.

Yani İstanbul’un 39 ilçesinin her birinde yerel seçimlerde belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliğinin harcayacağı seçim bütçesi toplamda 10- 25 milyon dolar arasındadır.

İstanbul toplamında sadece ilçe seçimlerinde 400 milyon dolarla 900 milyon dolar kampanya harcaması yapılacak.

İBB adaylarının kampanya harcama bütçelerini ayrıca hesap etmek lazım.

Bu harcanan paraların adayların kendi ceplerinden yapılan harcama olmadığını, toplumun parasıyla kendi reklamlarını ve kampanyalarını yaptıklarını bilmemiz gerekir.

Tabii bazı adaylara yatırım yapma ve adayın kazanması halinde yapılan yatırımın dolar bazında misli misliyle geriye tahsil etme yöntemi de var.

Görüldüğü gibi Beledi-ye demek menfaat ilişkileri, vatandaşın parasına çökme, yandaş kayırma ve kısa yoldan zenginleşme ile izah edilir oldu.

Her belediye bir saltanat bir derebeylik gibi işlev görmektedir.

(Tabii istisnalar var. Eskişehir, kısmen Ankara gibi)

Bugün yaşadığımız yerel seçim ortamı bir siyaset, üretim, ideolojik yaklaşımlar falan içermiyor. (Tabii ideolojik duruşları olan siyasi hareketler var ama azınlıkta)

Tam bir ticari kampanyalara şahit oluyoruz.

Vaatlerin arasında ;

Belediyenin her ayın son gününde gelir ve giderlerini kaba kalemlerle açık ve şeffaf bir biçimde açıklayacağını söyleyen adaya rastlayamadım .

(Her ay gelir ve giderini kalem kalem açıklarsa hırsızlık azalacak çünkü)

Belediyenin tüm ihalesinin ihaleye çıkış anından bitiş anına ve ihale edilen işin tamamlanması anına kadar vatandaş tarafından serbestçe takip edilebileceğini söyleyene rastlayamadım.

Belediyede işe alımlarda tarafsız bir heyetin kurulacağını ve heyetin partililerden değil tarafsız uzmanlardan oluşacağını söyleyene rastlamadım.

Garip garip tanımlamalar görüyoruz.

Bir parti başkanı aynen şöyle dedi “Falanca parti başkanına 3 bakanlık verdiniz bana Ege’den bir belediye vermiyorsunuz”

Yani kendisine daire tapusu gibi belediye istiyor.

Hoş gösterilen aday profillerinin büyük bir bölümünün de bağlı oldukları vasiler olduğu biliniyor.

Yani belediyelerini bütçelerini kendilerini o belediyeye pazarlayan adaylaştıran vasilerle paylaşmak zorundalar.

Fakire, garibe, halka pek bir şey kalmayacak yani.

Yapabilecekleri en yüksek çoğulculuk bazıları tarikatların şeyhlerini de belediye bütçesine ortak edeceklerdir.

Onun dışında seçilen müritlerin kapıları halka kapalı olacaktır.

Tercihlerimizi algılara esir olmadan, milletin malı olan belediyelerin malına bütçesine çökme hazırlığı yapanlara değil, milleti merkezine alan vatansever adayları arayıp bulup desteklemek üzerine yapmamız gerekiyor.

Kendisini satmamış, dürüst kalmış, para babalarına siyaset tüccarlarına, gavslara şeyhlere teslim olmamış adayların tüm topluma ulaşması zor.

Çünkü topluma ulaşmak da yüksek bir bütçe gerektiriyor.

Toplum hareketlenmeli.

Gerçekten kendi yanında olacak doğru kişileri bulmalı…